Ağzımdaki ekstra şekerli tat yüzümü buruşturacak cinstendi. Lalisa'nın getirdiği içecek ancak böyle olabilir, diye geçirdim içimden. Damağımdaki bu izi silmek için naneli bir şey iyi olabilirdi. Elimle önce siyah pantolonumun ceplerini yokladım sonra gri kalın hırkamın ceplerini. Sonunda aradığımı bulunca elimdeki polo paketinden iki tane çıkarıp ağzıma attım. Yavaş yavaş şekerli tat kaybolurken gözlerimle Lalisa'yı aradım. Altta kız arkadaşlarıyla gülerek bir şeyler konuşuyordu. Az önce yanımdaydı, hangi ara kız arkadaşlarını bulmuş, sohbete dalmıştı; hiçbir fikrim yoktu.
Oturduğum yerden sıkılmıştım fakat ne aşağı inip onların kız muhabbetini dinlemek ne de dans eden insanların arasında ezilmek istiyordum. Müzik sesi çok yoğun geliyordu, bir an sanki ses sisteminin içine ben yerleştirilmişim gibi hissettim. Başım çoktan ağrımıştı ancak Lalisa'ya söz vermiştim. Onunla geldim, onunla dönecektim.
Belki tanıdık birini görürüm düşüncesiyle biraz bakındım. Sonra karşı tarafta Jimin'in gülümseyen yüzüyle karşılaşınca hemen başımı eğip telefonla ilgileniyormuş gibi yaptım. Beni fark etmemiş olmasını diledim ama bu neredeyse imkansızdı. Jimin, lisede sadece sınıf arkadaşımdı ama ne zaman aynı ortamda olsak ikimiz lisede çok yakın arkadaşmışız gibi davranır, saçma sapan ve utanç verici lise anılarımızdan bahsedip dururdu; gerekliymiş gibi. Kelime oyununa ciddi bir davayı çözermiş gibi kitlenmişken omzumu dürten elle nefesimi tutup kafamı kaldırdım. Siyah ceketi ve yeni kestirdiği belli olan saçlarına ek olarak yüzündeki sırıtışıyla hem iyi hem de fazlasıyla sinir bozucu duruyordu. Gülümsemeye çalışırken elimdeki telefonu koltuğun bir köşesine koydum ve selam vermesini bekledim.
"Uzun zamandır görüşemedik Jungkook, nasılsın?"
"O kadar da uzun değil sanırım. Sen nasılsın?"
"İyiyim, teşekkür ederim. Karşıda arkadaşlarımla otururken burada bensiz ne kadar sıkıldığını gördüm. İstersen bize katılabilirsin."
Arkadaşımla geldiğimi söylemeye fırsat bulamadan Jimin'i bir kolunu omzumda, ilerdeki masaya doğru beni resmen çekerken buldum. Emrivakisine karşı çıkamayacağımı bildiği için bu yaptığı yüzünden ona bir kez daha sinir olmuştum. Kafamı aşağı çevirdiğimde Lalisa hâlâ arkadaşlarıylaydı. En azından bizi görebileceği bir konumdaydık.
Jimin'in arkadaşlarından sadece Yoongi'yi tanıyordum. Çünkü aynı lisede farklı sınıflardaydık fakat hep aşina olduğum biriydi. Diğer ikisini ilk defa görüyordum. Yoongi hariç ikisi de beni güler yüzle karşılamıştı. Önce bana daha yakın duran, esmer olanın elini sıktım.
"Namjoon, memnun oldum." Namjoon'un yanındaki gülümseyerek öne atılmıştı.
"Seokjin ben de."
İkisine de baş selamı verdikten sonra Jimin bana tek boş olan yeri, Yoongi'nin yanını işaret ettiğinde gidip oturdum ve kendisinin boş yapmasını dinledim.
"Bu Jungkook, Jungkook zaten Yoongi'yi biliyorsun. Bu arada istediğiniz bir şey var mı, ben içecek almaya iniyorum. Ben gelene kadar Jungkook hepinizle kaynaşmış olsun."
Namjoon ve Seokjin istediklerini Jimin'e sıralarken ben sohbet açma düşüncesiyle Yoongi'ye döndüm. Yoongi kısılmış gözleri ve dişlerinin arasına sıkıştırmış olduğu dudağıyla bir şeye odaklanmış gibi duruyordu. Kafamı eğdiğimde dizinin üstünde yumruk yapmış olduğu eliyle karşılaştım, odaklanmaktan ziyade biraz sinirli miydi? Neye baktığını görmek için kafamı çevirdim. Merdivenin başında pek fazla insanın olmadığı yerde iki erkek vardı, uzun olanın arkası dönüktü ve anladığım kadarıyla baya eğleniyorlardı. Yoongi'nin aldığı derin nefesler artarken merakıma yenik düşüp sordum.
"İyi misin?"
"Sence?"
"Sinirlisin muhtemelen, sebebini anlatmak istersen-"
"Fazla tanımadığın biri için fazla ilgilisin. Seni niye ilgilendiriyor ki?"
Hışımla oturduğu yerden kalkan Yoongi'yle beraber neye uğradığımı şaşırmıştım. Ne demiştim ki, nedendi bu trip? Umursamamaya çalışırken artık arkadaşımı da alıp gitme umuduyla aşağı bakındım, masada daha fazla durmak istemiyordum çünkü yanımdaki ikili ön sevişmeyi her an tamamlayacak gibiydi. Lalisa'yı gözüme kestirdikten sonra kalabalığın içinde onu kaybetmemek için hızlı adımlarla merdivene yürüdüm. Jimin'e tekrar yakalanmamalıydım. Arkadaşlarıyla sohbetini bitirmiş gibi duran Lalisa'nın kolundan çektiğim gibi kalabalığın içine soktum, dediğim gibi Jimin'e yakalanmak istemiyordum.
"Sen istersen kalabilirsin ama ben çok sıkıldım. Yarın erken kalkmam gerekiyor zaten." Müzik yüzünden kulağına eğilip var gücümle bağırdıktan sonra tepkisini ölçmek için yüzüne baktım. Bana hayır diyemezdi çünkü çok eğleneceğiz diyip beni sürüklediği bu yerde geldiğimizden beri kız arkadaşlarıylaydı.
"Benim de başım çatlıyor zaten, çantamı alayım beraber çıkarız hemen." Arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra yüksek masadan küçük deri çantasını aldı ve beraber çıkışa yürüdük. Ellerim istemsizce ceplerimi yoklarken bir şeyi unutmuşum hissiyle duraksadım. Telefonum. Telefonumu üst katta ilk oturduğum koltukta bırakmıştım. Lalisa'ya hemen döneceğimi söyleyip hızlı adımlarla geriye döndüm.
Merdivenin ilk basamağındayken birkaç basamak yukarıdaki siyah beyaz dunk lowlar dikkatimi çekti. Bu ayakkabıların sahibi aşırı bol, dümdüz inen siyah, salaş bir pantol giyiyordu. Bu ufak detayların tanıdıklığıyla iç çektim. Saçma sapan şeylerden bile aklıma gelmesi beni sinirlendirirken başımı kaldırıp kim olduğuna bakmıştım. Basamaktaki adımım yarım, tükürüğüm boğazımda takılı kalmıştı. Aylardır görmek istediğim yüz karşımda duruyordu. Aylardır hayal etmeye utandığım beden bütün çekiciliğiyle karşımda duruyordu. Oradaydı, onun için hiçbir şey ifade etmiyordum mesela şu an bedenime yayılan elektrik ona uğramayacaktı bile. Ben baştan ayağa alev almıştım ama onun için belki eski bir tanıdıktım sadece. Onda hiçbir duyguyu uyandıracak tesirim yoktu.
En yakın arkadaşımın eski sevgilisi Kim Taehyung tüm ihtişamıyla birkaç basamak yukarımda duruyordu.
Ben tek basamak dahi çıkamazken yanımdan öylece geçip gitmişti. Burnuma dolan parfüm kokusuyla merdivenin tırabzanına tutunma ihtiyacı hissettim. Gözlerimi kapatırken aklıma hücum eden düşünceler üzerimde ağırlık yapıyordu. Ve benim aylar sonra fark ettiğim tek bir şey vardı. Artık onun için eski bir tanıdık bile değildim.
YOU ARE READING
i'm a mf starboy.
FanfictionEn yakın arkadaşımın eski sevgilisi Kim Taehyung tüm ihtişamıyla birkaç basamak yukarımda duruyordu. Ben tek basamak dahi çıkamazken yanımdan öylece geçip gitmişti. Burnuma dolan parfüm kokusuyla merdivenin tırabzanına tutunma ihtiyacı hissettim. G...