【ALVIN】
Pastayı, bir sürü muffini ve kurabiyeyi yedikten sonra, Lucien bizi evine davet etti. Partiyi sadece tanıdığı kişilerin davet edildiği bir etkinlik olacak şekilde düzenlediğimiz için bize teşekkür etti. Bize, başkalarını davet etmemiz durumunda, her ne sebeple olursa olsun, kendisini dışlanmış ve güvensiz hissedeceğini söyledi.
Ve şimdi, daha önce söz verdiği gibi, üç koca yıl boyunca topladığı şişelerin her birinin biyografisini bize anlatıyordu. Sonunda ona verdiğim şişeyi 'Özel Raf' olarak adlandırdığı yere koydu ve garip bir nedenden dolayı bunu çok sevimli buldum.
Parti kısa sürmüş gibiydi ama aslında tam beş saat sürdü. Geri kalanlar Lucien'de kalmayı planlıyorlardı ancak hepsinin ertesi sabah erkenden işe gitmesi gerekiyordu ve sabahın beşinde eve dönmenin en iyisi olacağına karar verdiler. Ancak Lucien, en azından onları evlerine bırakmak olduğu konusunda ısrar etti ve yaptığı da tam olarak buydu sadece o dışarıdayken benden onun evinde kalmamı istedi.
Hayır, onun alkol koleksiyonunu karıştırmadım.
Tamam, belki yaptım. Ama bu sadece merak ettiğim içindi ve yaptığım tek şey şişelere dokunmaktı.
Beklediğimden daha erken dönmüştü, ses olsun diye arkada açtığımız sıkıcı komedi showları oynarken penguenlerin ne kadar sevimli olduğu hakkında hararetli bir konuşmaya girdik. Ancak, saat neredeyse sabahın altısına geldiğinde yatağa gitmemizi, yoksa uyanmakta zorlanacağımızı söyledi ve ben de kabul ettim.
Kalmam için ısrar etti ve sebep olarak şunu sundu: "Böylece hamamböcekleriyle uğraşmak zorunda kalmazsın."
İşe yaradı mı? Evet.
Bir yatağı paylaşma konusunda anlaştık ve onun başlangıçta düşündüğümden daha çok yapışkan biri olduğunu fark ettim. Sıkıntı etmiyordum, bence birine sarılarak uyumak çok rahatlatıcıydı. Bir elini belime dolamıştı, diğerini başımın altına sokup beni kendine çekmişti. Ben de kollarımdan birini gövdesinin üzerine, diğerini de elinin üzerine sarmıştım. Üç yıl önceki halime bakınca, şu anı asla hayal edemezdim. Tekrar dediğim gibi, sıkıntı etmiyordum ve ben de ara sıra fiziksel temas arayan birisiydim.
Lucien'in kalp atışının sesini ve nefes alma şeklini dinlemek de tuhaf bir şekilde sakinleştiriciydi - daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Hayatımın son birkaç haftasını, sabah uyandığımda yüzümde nasıl bir yaratıkla karşılaşacağım korkusuyla geçirmiştim ama burada tek bir endişem vardı, o da şuydu; İşemek için kalkmak.
Ancak, Tanrı'nın lütfuyla, mesanem bu sefer kontrol altındaydı ve sadece dört saat kadar dinlenmeme rağmen hayatımın en güzel gecesini geçirdim. (Bu cümle cinsellik içermiyor, lütfen buna dikkat edin.) Sabah on buçukta onun tarafından uyandırıldım çünkü ikimiz için kahvaltı hazırlamıştı.
Görünüşe göre 8.30 gibi kalkmıştı ve bu konuda stresliydi çünkü genellikle 7.30'da uyandığını söylemişti. Bana sorarsanız her iki saat de insanlık dışıydı.
"İyi uyudun mu?" diye sordu, kaşığıyla yemeğini dürtükleyerek.
"Aslında evet, ya sen?"
"Evet, ama kolum ağrıyor." dedi kıkırdayarak.
"Kusura bakma, koca bir kafam olduğunu biliyorum." dedim özür dilercesine. "Böylesine zeki bir beyni taşımak biraz ağırlaştırıyor tabii."
"Kes sesini." dedi ve bana kafasını sallayarak gülümsedi. "Yemeğin tadı güzel mi?"
"Aslında tadı harika, bir ara bana yemek yapmayı öğretmelisin." diye önerdim. "Böylece bok gibi yemek yapmaktan kurtulurum."
Kaşlarını merakla kaldırarak, "Öğle yemeğine de kalmak ister misin? Sana öğretebilirim." dedi.
"Öğleden sonra dört buçukta spor salonuna gitmem gerekiyor, bu yüzden kalıp kalamayacağımdan tam olarak emin değilim... Yine de çok isterim."
"Sorun değil, seni spor salonuna bırakabilirim." dedi. "Ayrıca burada bir gece daha geçirmeyi düşünürsen, arada bir insana eşlik eden birilerinin olmasının iyi hissettirdiğini belirtmek isterim. Yine de istemezsen, anlarım."
"Aslında kulağa çok hoş geliyor." diye sözünü kestim güven verici bir sırıtışla. "Öyleyse bugün de kalacağım. Ama kahvaltıdan sonra eve gidip duş almalıyım, ter kokuyorum."
"Anlıyorum." dedi kıkırdayarak. "O zaman seni bekleyeceğim?"
"Tamam." dedim başımı sallayarak. "Senin evinde hiç hamam böceği olmaması da güzel."
"Bunun için haşere kontrolünü çağırmayı denedin mi?" diye sordu. "Hâlâ yanıt vermiyorlarsa, muhtemelen başka bir şikâyette bulunmayı denemelisin."
"Sanırım öyle." dedim omuz silkerek. "Bu kadar çok böcekle uğraşmak biraz yorucu olmaya başladı."
"O zaman sen işteyken onları bir de ben arayayım." diye teklif etti.
"Gerçekten çok naziksin, teşekkürler." dedim minnetle.
"Tamam, şimdi sus da ye hadi. Yemek soğuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pest Control 🕷
Подростковая литература❝Saat gecenin 3'ü, ne istiyorsun?❞ ❝Odamda hamam böceği var benim için öldürür müsün?❞ 〤 Alvin 24 yaşında olmasına rağmen böceklerden çok korkan biridir. Bu nedenle, bir gece dairesinde hamamböcekleri gördüğünde daha önce hiç konuşmadığı, çekici yan...