22. BÖLÜM

188 32 2
                                    

ALVIN

"Patenlerin tam oturdu, değil mi?" diye sordu Lucien kendi bağcıklarını sıkarken. "Bir kez daha kontrol et, bir tarafını kırmanı istemem."

Ayakkabılarımı son bir kez kontrol ederken alaycı bir şekilde "Bu beni hiç endişelendirmiyor ya da korkutmuyor, teşekkür ederim." dedim. "Mükemmel oldular."

"Onları bulmak zamanımı aldı çünkü sahip olduğum en küçük çift buydu."

Tekrar konuşmadan önce birkaç ısınma çalışması yaptık, "Şimdi piste kendi başına çıkabilir misin yoksa elimi tutmak ister misin?"

"Sanırım kendim yapabilirim, bir deneyeyim." Daha sonra buza adım attım. Tamam, buraya kadar iyiydim, takılmadım veya düşmedim en önemlisi; Kafamı kırmadım.

"Beklediğimden daha iyi iş çıkardın, senden son kez görüşüm diye düşünmüştüm." diye kıkırdadı. "Ama öğrenecek çok şeyin var çünkü acemisin, dengeni kontrol edebilmek için kenarlara tutunmalısın."

Küçük daireler çizerek kaymaya devam etmesini hayranlıkla izledim, hem çok zahmetsiz hem de zarif görünüyordu. Sonra, trans halinden çıktım ve bana söylendiği gibi kenarlara tutundum ve diğer kayanlardan herhangi bir yargılayıcı bakış almadığım için Tanrı'ya şükrettim - sadece dört ya da beş kişi vardı, ama bu benim için yeterliydi. Kendimi güvensiz hissediyordum.

"Tam arkandayım, şimdi bırakmayı dene." diye talimat verdi. "İleri adım at ve buza doğru süzül, sonra ayaklarını yavaş yavaş kaldırıp kendini ileri ittir."

Tam da bunu yapmaya çalıştım ve kendimi aptal yerine koymadan yapmayı başardığımda muzaffer bir şekilde sırıttım. "Sanırım çözmeye başlıyorum."

"Güzel, ayaklarını kaydırmadan devam et. Bu süzülmekle aynı şey ama hareketi biraz daha uzun süre sürdürmen gerekiyor." dedi göstermeden önce. "Bunun gibi, gördün mü?"

"O kadar kolay bir şeymiş gibi gösteriyorsun ki." Onun liderliğini takip etmeden önce içini çektim. "Bunun çanağı kıracak gibi hissediyorum."

"İyi gidiyorsun, dene hadi."

"Siktir..." diye tereddütle kenarlarını bırakmadan önce içimden küfrettim. Bir süre kollarımı deli gibi sallayarak beceriksizce ortaya doğru sendeledim ama sonunda dengemi sağlamayı başardığımda, bana öğretilen eylemleri tekrarladım.

Yani şu ana kadar gerçekten iyiydim. Yalnızca bir sorun vardı. Nasıl duracağımı bilmiyordum.

"Lucien, nasıl duracağım?" Endişeyle sordum.

"Ayaklarından birini biraz yana yatır, altındaki bıçaklar durmana yardımcı olacak."

Ben de bunu yaptım ve rahat bir nefes verdim, "Hey. Bu aslında bayağı kolaym-"

Ve sonra korktuğum şey oldu.

Düştüm.

Düştüm ve kıçım o kadar acıdı ki ertesi sabah moraracağından emindim. Bu en kötü kısım bile değildi. Buza düşerek kendimi utandırdıktan sonra, otururken daireler çizerek kaymaya başladım ve Lucien bunu kahkahalar içinde izledi.

Vay canına, dedim kendi kendime tamamen durduktan sonra. "Ne macera ama."

Bana doğru geldi ve gülmesini zorla tuttuğunu anladım. Kolunu bana doğru uzattı ve "Elimi tut hadi." dedi.

Ayağa kalkmadan önce utancımı hafifletmek için bir kahkaha attım. "Kıçım ağrıyor."

"Ah, öyle mi?"

"Hey, fesat düşünme." diye homurdanarak ısrar ettim.

Sinsi bir sırıtışla "Ben hiçbir şey demedim bile, düşünen sen olduğuna göre fesat sensin." diye karşılık verdi. Bana cevap verme şansı tanımadı ve diğer elimi de tutarak beni kendine çekti, bir anda yüz yüze geldik.

"Geriye doğru kayarsan düşmez misin?" Merakla sordum.

"Hayır, buz üzerinde çok uzun zaman kaldım." dedi, yavaş ve sakin bir hızda buza geri kaymaya devam ettik.

"Diğer patenciler çoktan ayrıldı mı?" diye sordum merakla etrafa bakınarak.

"Sen düşüp kıçını kırmadan birkaç saniye önce ayrıldılar." diye gülümsedi. "Hey, biraz öne eğil, böyle geriye doğru eğilirsen düşersin ve beni de kendinle sürüklersin."

"Pardon."

"Ayrıca aşağı da bakma." diye emretti, daha sonra ellerimi bırakıp belimden tuttu. "Yavaş, yavaş."

İçgüdüsel olarak ellerimi omuzlarına koydum ve ona dönüp ne kadar yakın olduğumuzu fark ettiğimde neredeyse kalp krizi geçirecektim ama o bundan zerre kadar etkilenmişe benzemiyordu.

"Hey, bana bak. Aşağıya bakma." Dedi, bakışları hem tehditkâr hem de sakinleştiriciydi.

O anda pistte oluşan aramızdaki gerilim, ısı enerjisine dönüştürülseydi, buradan elde edilen ısı tüm dünyayı ateşe vermeye yeterdi.

"Aşağı bakarsam ne olur?" Meraktan sordum, sesim fısıltı gibi zar zor çıkıyordu.

Kahretsin, gözleri neden bu kadar güzeldi?

"Bence biliyorsun." dedi alaycı bir gülümsemeyle.

Ve sonra yapmamam gereken şeyi yaptım.

Aşağı baktım.

Ve kıçımın üstüne düştüm.

Pest Control 🕷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin