26. BÖLÜM

174 28 6
                                    

【ALVIN】

Herkes uykuya daldıktan sonra, Rowan'ın bana verdiği kurabiye kutusuyla Lucien'in evine gittim. Benim açımdan çok ikna edici olmasına gerek yoktu çünkü onu çekici bulduğum gerçeğini zaten kabul ediyordum. Artık gözlerinin içine bile bakamayacak kadar utanıyordum ve belki de ona küçük, küçücük, ufacık bir şekilde âşıktım.

Zili bir kez çaldım ve epeyce bekledim. Cevap alamayınca, zili bir kez daha çalmak için kolumu kaldırdım - ve yine, neredeyse tesadüfen, kapı gıcırdayarak açıldı ve kafası karışmış görünen bir Lucien Auclair sendeleyerek dışarı çıktı.

"Vay canına." Kendi ayağına takılıp yalpaladı, hem de bir değil iki kez. Sonunda kapı çerçevesine yaslanarak dengesini sağlamayı başardı ve kafası karışmış bir ifadeyle bana baktı.

"N-naber?" diye kekeledi, zar zor konuşuyor gibiydi.

"Sarhoş musun?" Kaşlarımı kaldırarak sorguladım.

"Biraz..." dedi küçük bir hıçkırıkla. "Şişeyi ah... Koleksiyon rafıma eklemeden önce bitirmek zorunda kaldım."

"Tanrım, şu anda çok dağınık görünüyorsun. İçeri girmemin bir sakıncası var mı?" Onay işareti aldıktan sonra yanından geçip içeriye girdim. Kurabiye kutusunu bir kenara koydum ve ceketimi çıkardım, o ise kapıyı arkasından kapatıp kilitledi ve 'beni takip et' diye mırıldandıktan sonra sendeleyerek yatak odasına gitti.

Yatak odasına giderken sessiz adımlarla peşinden takip ettim ve oraya vardığımızda, kendini yatağına atarak mırıldandı. "Neden buradasın?"

"Sana kurabiye vermeye geldim ama şu sarhoş halini görünce aptalca bir şey yapmaman için sana göz kulak olmaya karar verdim." dedim bir şeyler uydurarak. Farkındayım, ucuz bir bahaneydi. Asıl sebep onun yanında olmak istememdi. Elini bir daha incitmeyeceğinden veya buna benzer bir şey yapmayacağından emin olmak istiyordum.

"Otur." diye talimat verdi, sözleri neredeyse anlaşılmıyordu Yine de lafını dinledim ve yanına oturdum. Arkasına yaslandı ve ben de derin bir iç çekerek aynısını yaptım. "Hepsini bir anda içmek yerine, başka bir yere koyup zamanla bitirebilirsin."

"Vay be, çok zekice neden bunu ben düşünemedim?" O kıkırdarken kafasına bir tane şaplak indirdim. Başını arkaya doğru attı ve yüzünde kocaman bir gülümseme varken gözlerini sımsıkı kapattı.

"Ya da... Beni ve arkadaşlarımı davet edebilirsin. Seve seve hepsini dikleriz." dedim hafif bir sırıtışla. "Bir anda bu kadar içmek senin için pek iyi değil. Bunu bilmelisin."

"E-Evet, ben... Biliyorum." dedi hıçkırarak. "Yarın baş ağrısından öleceğim."

"Buna hiç şaşırmam. Bu arada getirdiğim şey-" Yüzü bana dönük olacak şekilde aniden yuvarlandığında kendimi durdurdum. Ardından bir elini destek için yatağa, diğerini çenemin altına koydu ve başka bir şey söylemeden eğilmeye başladı.

Işık hızında geri çekildim ve şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım, söyleyecek hiçbir şey bulamadım. 

"N-Ne yapıyorsun?"

"Öp beni." dedi yumuşak bir sesle. Ardından bir hıçkırık daha kaçırdı ve bunu çocuksu bir kıkırdama takip etti. "Neden bu kadar utangaçsın?"

"Lucien... Hayır." diye iç çektim, gerginlikten tüm vücudum uyuşmuştu. "Bunu istemezsin, inan bana."

"Neden istemeyeyim? Ha?" Beni daha da yakına çekmeye çalışmadan önce gözle görülür bir güçlükle konuştu. Ancak bu kez onu ittim ve yataktan kalktım. "Çünkü sarhoşsun. Bu yüzden beni istediğini söylesen de rıza kapsamında bulunmuyor."

"Ama neden...?" İnleyerek yatağa uzanmadan önce bir kez daha somurttu.

"Çünkü şu anda aklın yerinde değil." dedim kollarımı göğsümde kavuşturarak.

"Ama sarhoşken söylenen sözler, ayıkken düşündüğümüz şeyler..." dedi kıkırdayarak.

"Rıza söz konusu olduğunda değil." dedim tekrar yanına oturmadan önce. "Şimdilik biraz uyumaya çalış. Sakıncası yoksa bu gece yanında kalacağım."

"Hiç sıkıntı değil... Ama beni çok bekletme." dedi göz kırparak, ardından bir kıkırdama daha geldi ve esneyerek gözlerini kapattı. Uyku modunu açan horultuları duyana kadar yanında kaldım ve sonra oturma odasına gitmeden önce odanın köşesindeki sandalyeden ince battaniyeyi alıp üstüne örttüm.

Beni öpmeye kalktıktan sonra onunla aynı yatakta yatmamın imkânı yoktu. Sabah kalktığında pişman olacağı bir şey yaşanmasını istemiyordum çünkü deli gibi sarhoştu. Ve evet, muhtemelen ona karşı hislerim vardı ama bu yine de bana ondan yararlanma hakkını vermiyordu.

Yatak odasında beni kendisine çekmesi endişelenmeme neden olmuştu ama kafam hiç karışmamıştı çünkü sarhoştu. Belki ayıkken beni böyle kendine çekseydi o zaman bir anlam kazanabilirdi.

Ama, belki.

Tüm bunları zihnimde dolandırıp dururken kanepeye uzandım, battaniyeyi üzerime örttüm ve ışıkları kapatma zahmetine bile girmeden uykuya daldım.

Pest Control 🕷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin