30. BÖLÜM

195 26 4
                                    

【ALVIN】

O gece muhtemelen şimdiye kadarki en sinir bozucu geceydi. Lucien sarılırarak uyumak istediğini söylemişti ve ben de tamam demiştim - çünkü bu kadar cazip bir teklifi neden geri çevirseydim ki? Ancak tek sorun, artık bu adama karşı hislerimin tamamen farkında olduğum için, hislerimi kontrol altında tutmakta zorlanıyor oluşumdu.

Bununla birlikte, kalbim deli gibi atıyordu ve avuç içlerimden çeşme açılmak üzereydi. Bu ne ne hoş bir manzaraydı ne de duygu. O noktada onunla yüz yüze gelmekte bile zorlanıyordum, bu yüzden gözlerimi kapalı tuttum ve onun uyuduğunu düşündüğümde gözlerimi açtım.

Ama hayat hep sizin planladığınız gibi ilerlemezdi. Sürprizlerle doluydu. Buradaki sürpriz güzel algılanmasın çünkü benim için tek sürpriz utanca boğulmaktı.

Uyanıktı ve ona baktığımı fark edince sessizce kıkırdadı. "Uyuyor numarası mı yapıyordun?"

"Biraz." diye ofladım, kalbimin göğsümden çıkmaya çalıştığını duymaması için aramızda biraz mesafe bırakmaya çalıştım.

"Çok sevimlisin." dedi, gözüne düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına yerleştirirken. Ve nedense bu, deli gibi atan kalbimin o an durmasına neden oldu. Yaptığı her şey inanılmaz derecede çekici gelmesi normal miydi yoksa ben deliriyor muydum? Yaptığı en ufak hareketlerle bile farkında olmadan kalbimi çalıyordu.

Ona cevap vermedim çünkü veremedim. Birbirimize olan yakınlığımıza fazla odaklanmıştım. Aramızdaki yakınlık daha önce beni hiç rahatsız etmemişti, geceler boyu sarılı uyuduğumuz zamanlar olmuştu.

Ama bu sefer tamamen farklıydı.

Kolunu her zamanki gibi göğsüme dolamıştı ama bu sefer teninin vücudumla temas ettiği bölge yanıyor gibiydi. Başlangıçta hafif bir duyguydu ama bu hisler belden altıma vurmaya başladığında işimin bittiğini anlamıştım. O kadar masum ama o kadar da masum olmayan bir hareketti ki, yataktan kalkıp kendimi pencereden dışarı atmama ramak kalmıştı.

"Kalbin neden bu kadar hızlı atıyor?" Kısık sesle sordu.

Yanağındaki gamze bile beni deli ediyordu.

"Seninki de öyle." dedim onun da kalbinin ne kadar hızlı attığını fark ettiğimde. "Yoksa bana karşı hisleriniz mi var, Bay Auclair?"

Dilimi sikselerdi de bunu söylemeseydim. Neden konuşma gereği hissetmiştim ki?

"Varsa, ne yapacaksın?" diye sordu bir anlık sessizlikten sonra.

Dilini... Siktir, siktir, siktir.

Ağzından bu sözler döküldükten sonra akli dengemin ellerimden kayıp gittiğini hissettim. 

"Ah- Şey... Yani, gururum okşanırdı?"

"Bu kadar mı?" Merakla kaşlarını kaldırarak.

"Başka ne söylememi bekliyorsun?" O anda hissettiğim utancı hafifletmek için gülümsedim ancak yanaklarıma hücum eden o kırmızı domateslik, odayı gece lambası gibi aydınlatmaya yeterdi.

"Bilmiyorum." diye omuz silkti ve sessizce esnedi.

Bir kez daha sessizlik çöktü. Ve bu gibi durumlarda, iki tarafında sessiz kalması bombok bir durumdur. 

Bende ise kurallar şu şekildedir; Alvin'in aklında olan diline dökülür. Ortam tuhalaştığı anda strese girer ve bu, çenesine vurur. Yine de korkumu yendim ve ona soracak kadar cesaretimi topladım.

"Hey, az önce söylediğin şey hakkında..." diye başladım küçük bir duraksamayla.

"Ne hakkında?"

"Delilah benimle çıkar mısın diye sorduğunda." diye hatırlattım ona.

"Evet?" dedi ve gözlerini bir salise olsun kaçırmadan bana baktı.

"Dürüst müydün yoksa oyun için mi söyledin?" Onun gözlerine bakmadan sorumu bitirdim.

"Ah..." dedi hafif bir mırıltıyla, sanki az önce sorduğum şey yeni dank etmiş gibi. "Neden olduğunu düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum, zaten o yüzden soruyorum." dediğimde kahkaha attı.

"Oyunun adı doğruluk mu cesaret mi, değil mi?" diye sordu, yanağımı okşayarak. "Belki başkaları oyun için yalan söyleyebilir ama ben öyle bir insan mıyım?"

Yanağımın içini çiğnedim.

Yapma Alvin, bunun seni etkilemesine izin verme. Seni, ona daha fazla âşık etmesine izin verme. Yapma Alvin, aklından bile geçirme.

"Yani benimle çıkacağını mı söylüyorsun?"

"Kesinlikle." diye yanıtladı bir an bile beklemeden.

Yaptın bile Alvin.

İşte yine hareketleniyorlardı, o kahrolası kelebekler. Hem iyi hem kötü anlamda midem bulanmaya başlamıştı bile.

Kalbim biraz daha sakinleşmezse az sonra onun önünde ölecektim ve hayatı boyunca atlatamayacağı bir travma yaşayacaktı.

"Alvin?" diye seslendi başka bir sakin sessizlik anından sonra.

"Evet?"

"Peki ya sen?" Bana iyice bakabilmek için dirseğinin üzerinde doğruldu. Kafam karışmış bir şekilde ona baktım ve bu açıdan nefes kesici göründüğü için neredeyse yataktan düşüyordum. Saçları dağınıktı, bana doğru eğilmişti ve vereceğim cevabı beklerken hafifçe gözlerini kısmıştı.

Bakın, şu an size mıçmıç geliyor olabilirim ama onun gözündeki o küçük parıltıyı fark ettim. Temelde sadece ışığın yansıması diyebilirdiniz ama sevgiyle parlayan bir çift gözün romantikliğini nasıl yok sayabilirdim?

Ve o güzel gülümsemesi... Bu gülümseme yetişkin bir adam olan beni ağlatmaya yeterdi.

"Benimle çıkar mısın?" Başını bana doğru eğdi ve birkaç saç tutamı alnına doğru döküldü.

Bir saniye durakladım.

Sonra bir dakika.

Bir buçuk.

İki.

Kahretsin, ne diyecektim? NASIL BIR CEVAP VERECEKTIM? Doğru kelimeleri bulamıyordum.

Sonunda kendimi yastıkla boğmadan önce "Tabii ki çıkarım." diye yanıtladım ve utançla diğer tarafa doğru yuvarlandım. Şu an aşırı utanıyordum, yanaklarım alev alevdi, nabzımın atışı kulaklarımı uğuldatıyordu.

Geri yastığına yatmadan önce hareketlerime sessizce kıkırdadığını duydum. Bir iki dakika sonra kolunu belime doğru attı ve beni kendine çekip sımsıkı sarıldı.

Kalbi en az benimki kadar hızlı atıyordu.

Pest Control 🕷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin