Niçin böyle tir tir titiriyorum, neden korkuyorum kimden? Zamanında sarılıp öptüğüm adam değil miydi karşımdaki? Bana kıpkırmızı hain gözleriyle bakan sevdiğim adam değil miydi? Yıllar önce önünde aşk ve sevgiyle dikilen ben şimdi umutsuzluk ve korkuyla onun karşısında diz çökmüştüm. Yüzü, sesi, vücudu hiçbir şeyi değişmemişti, gözleri hariç. Eskisi gibi bakmıyorlardı şimdi bana. İçimdeki o ufacık ümit kırıntıları yerini hayal kırıklıklarına bırakmışken gözlerimin yaşarmasına engel olamadım.Nasıl bu kadar farklı birisine dönüşebildin Muzan, nasıl her şeyi hiçe sayabildin? Dudaklarım, kirpiklerim ve ellerim titreşiyor, burnum acıyla sızlıyordu. Ağlamamalıyım, ağlamamalıyım...
'Seni her şeyden herkesten çok seviyorum' diyen adamdan, 'Ölmen benim için bir şey ifade etmiyor' diyen adama dönüşmüştü; bir canavara.
Muzan kaşlarını çatıp oturduğu yerden yavaşça kalktı. Doğrulduğu sırada gözlerini gözlerimden ayırmadı, aksine beni daha da rahatsız hissettirmek için sırıtmaya başladı. Başarılıydı, yalan söyleyemezdim.
Ne yapacağımı, elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemedim. Dizlerimin üstüne çökmüş öylece onun karşısındaydım. Ne sihirli güçlerim ne de güvenebileceğim kimsem yoktu.
Tahtına çıkan merdivenleri ağır ağır indi. Topuğu mermer zemine her değdiğinde çıkan tını kulaklarımda yankılanıyordu. Geri geri gitmek istedim o üzerime geldikçe. Kaçmak, kurtulmak.
Bundan çok kısa bir zaman önce onun boynuna sıkıca sarılmak ister bir halde değil miydim, değişen neydi?
Bilmiyorum, bildiğim tek şey zamanında hayatımı paylaştığım adamın şu an bir canava dönüşmüş olmasıydı. Yaklaştı, yaklaştı...
Ciğerlerimi onun keskin kiraz kokusu kaplarken tüm anılar up uzun bir tren misali gözlerimin önünden akıp geçmişti. Yutkunamadım, ağlayamadım. Ne hissedeceğimi kestiremiyordum ya da ne yapmam gerektiğini. Neden böyle garip hissediyorum? Kendimde değilmişim gibi?
Gözlerim ayaklarındaydı. Başımı kaldıracak cesaretim yoktu. Onun gözlerine uzun yıllar sonra tekrar yakından bakmak için heycanlanmıyordum. İçimde azıcık da olsa kendini belli eden duygu yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Hayal kırıklığım, öfkeye dönüşüyordu.
_______________________________
Tanrıça hissettiklerine, düşündüklerine inanamıyor bunlara bir anlam veremiyordu. Kibutsuji'nin onun zihnini en uç santimine kadar karıştırdığından düşündüğü her şeyi bir bir duyduğundan habersizdi.
İblis kızın bu çağresiz zayıf halinden inanılmaz zevk alıyordu. Mühür mevzusunu hala çözüme kavuşturabilmiş sayılmazdı ancak, sonsuz güce sahip olmasına kimse engel olamayacaktı.
Kızın başında dikildiği o on saniye içinde, sonunda kadınının kendine dönmüş olmasından memnun bir şekilde sırıttı. İblis Lordu, bir Tanrıça'ya sahipti.
"Yüzüme bak sevgilim." diye fısıldadı şeytani bir tınıyla. Yuki tekrar titredi. İtaat etmek istememesine rağmen başı yavaşça yukarı kalktı ve sonunda mavi gözler kırmızılarla buluştu.
'Baş Tanrı'nın şöyle bir sözü vardı: Kıyamet, Cennet ile Cehennem ayrıldığında değil, tekrar bir araya geldiğinde kopacak'
Kızın kalbi bir salisiliğine tekledi, ardından hızla göğüs kafesinde gümbürdemeye başladı. Sonunda yıllar önce kaybettiği sevgilisine kavuşmuştu. Öfke, özlem, sevgi, nefret....

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐒𝐀𝐔𝐃𝐀𝐃𝐄 [𝐾𝑖𝑏𝑢𝑡𝑠𝑢𝑗𝑖 𝑀𝑢𝑧𝑎𝑛]
Fanfictionᴏ ɢᴜɴ, ᴍᴇʟᴇᴋ ᴠᴇ şᴇʏᴛᴀɴ ғᴀʀᴋɪɴᴅᴀ ᴏʟᴍᴀᴅᴀɴ, ᴋᴀɪɴᴀᴛɪ ᴄᴇɴɴᴇᴛ ᴠᴇ ᴄᴇʜᴇɴɴᴇᴍ ᴏʟᴀʀᴀᴋ ɪᴋɪʏᴇ ᴀʏɪʀᴀᴄᴀᴋ ᴏʟᴀʏʟᴀʀ sɪʟsɪʟᴇsɪɴɪɴ ɪʟᴋ ᴀᴅɪᴍɪɴɪ ᴀᴛᴛɪᴋʟᴀʀɪɴᴅᴀɴ ʜᴀʙᴇʀsɪᴢʟᴇʀᴅɪ...