Yıl 1592.
Uzun bir kışın başlangıcı çanlar küçük kasabada şıngırdamaya başlayalı birkaç gün oluyordu. Kar kendini göstermiş, ormanı gelinliğine kavuşturmuştu.Sayılı evlerin sakinleri yaz gününün neşeli gürültüsünü aratırcasına sessizliklerine bürünmüştü. Herkes kapılarını sıkıca kapatmış bu kışın bir önceki kadar çetin geçmemesi için dualar ediyordu.
Bu kasabada kışlar gereğinden hep uzun olmuştu, bu sebeple yazın fazlasıyla erzak için ter dökülür, sohbetler edilirdi. Kışın ise nadiren halk birbirini görür, herkes ailesiyle evinde, ateşin karşısında kışı geçirirdi.Ama bu seneki kışın ötekilerden bir farkı vardı; güzeller güzeli yetim kalmış Hümeyra.
Bu yaz avlanırlarken babası bir domuzun oyununa kurban gitmiş, aynı gün toprağa verilmişti. Annesi daha o çok küçükken böylesi bir çetin kışın soğuğuna kapılıp can vermişken bir de şimdi babasını kaybetmişti.O yaz döktüğü gözyaşının hiçbir şeye faydası olmayacağını anladığında evin işleri için küçük yaşında koşturmaya başlamıştı. Daha yalnızca 19 yaşında, dünyadan bir haber bir kızdı.
İki ev ötesinde oturan Meryem adında yakın bir arkadaşı vardı. O yaz babası öldükten sonra Meryem yüzünü güldürmek için çok uğraşmış lakin pek te başarılı olamamıştı. Meryem bir kış vakti doğmuş,ondan sonraki kışın yazı bağlayan vaktinde de Hümeyra dünyaya gelmişti.
Meryem 3 kış evvel ondan birazca büyük bir adamla evlendirilmiş kendi yuvasını kurmuştu. Evliliğinden pek memnun olmasa da adamın hali vakti yerinde hali ve onu aç açıkta bırakmayışı bir nebze teselli ediyordu.
Bu küçük yerleşimde kızlar küçük yaşlarda evlendirilirdi, lakin Hümeyra'nın babası kızını ne kadar çok istemeye gelseler de onu bir başkasına vermeye gönlü razı gelmemişti. Hele karısının ölümünden sonra daha bir gözünde küçük görünmeye başlamıştı kızı, daha bir üstüne düşer olmuştu.
Şimdi hayatta olsaydı ilk işi gidip kızını güvendiği bir adamla evlendirmek olurdu ki bu hayattan göçtüğünde kızı tek başına kalmasın. Ama bu temenniler için artık çok geçti.
Koca yiğit Mehmet çoktan ölmüş, küçük kızı da bu dünyada yapayalnız kalmıştı.Neyseki bu küçük yerde herkes birbirini tanır ve yardımlaşırdı. Bir kaç çürük elma hariç herkes birbiriyle iyi geçinir zor zamanlarda eksik olmazlardı. Koca Mehmet'in cenazesi elbirliğiyle defnedilmiş, dualar okunmuştu. Yerleşkedeki kadınlar Hümeyra'nın evine üşüşmüş, teselli etmişlerdi. Bir kaç kap yemek getirilmiş ve o gün öylece karanlığa karışmıştı.
Bir kaç sabah evden çıkmamış ve yasını sürdürmüştü. Ama evde babasının yokluğunu iyice kabullendiği zaman dışarı çıkmış ve gündelik işlerini halletmeye gayret göstermişti.
Durumun vehametini fark eden yerleşkenin büyüğü Ahmet Hoca kızın ziyaretine eşiyle beraber gitmiş ve kızla uzun uzadıya sohbet etmişlerdi.
Hümeyra'ya Ahmet hocanın eşi vaziyeti anlatmıştı.
-kızım gelinlik çağın geldi geçecek. Rahmetli baban seni vaktiyle iyi bir adamla evlendirmedi. Ama şimdi bak yalnızsın, önümüz kış tek başına evin işlerinin altından kalkamazsın. Kış günü çetin geçer, odun kırmaya dışarı çıkamazsın onu bırak eve ormandan odun getiremezsin...Kadın konuştukça Hümeyra'nın içi iyice sıkılıyor, daralıyor, kaçıp gitmek istiyordu. Neler diyordu bu kadın? Evet haklıydı söylediklerinde, babasının yaptığı işler erkek gücü isterdi ama ne yapsındı? Sırf gücü yetmiyor diye bir erkeğe mi sığınacaktı?
Arkadaşı Meryemi görüyordu, ne zaman bir araya gelseler kocasını ne kadar sevmediğinden bahseder ve bu evliliğin ona eziyet gibi geldiğini söylerdi. Tek tesellisi vardı tıpkı şuanda onun da ihtiyacı olduğu gibi hali vakti yerinde, güçlü bir adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış
RomanceHuzur her bekleyişin ardında saklıdır... Yıl 1592 Bir yaz vakti yetim kalan Hümeyra tek başına hayatını idame ettirmeye çalışır. Bir kış vakti hiç beklemediği anda kapısı çalınır ve bir komutana ev sahipliği yapar. Bir kış aşk kapıyı çalacak.