"hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların."
•
"En üst kattaki İhsan Bey'in dairesine resimli bir kızan taşınmış, Gülizar, duydun mu?"
"Ne güzel demek resim öğretmeniymiş. Okumuş insan edepli olur, önceki kiracı gibi bozmaz apartmandaki huzuru."
"Yok , komşum, yok. Öğretmen değil doktormuş. Akşamüstü bakkalda gördüm. Boylu poslu, pek bir güler yüzlü. Ama güzelim kızanın bir kolu kapkara, kargacık burgacık."
"Eh zavallı. Hasta mıymış? Bak doktor olsan da kendi derdine deva bulamıyorsun işte."
"Hastalık değil, Gülizar. Sevil'in dışarıda okuyan kızı da yaptırmış ya bacağına, onlardan var işte kolunda ama böyle her yerini kaplıyor."
"Vah vah.. Büyük şehirden gelmiş ya Neriman. Bizim aklımız ermez o işlere."
"Ermez Gülizar, ermez. Bu ay gün kimdeydi? Sümüklü Sabiha'daysa ben vallah..."
Cevher Sümer, dairesinin dış kapısında koşu ayakkabılarını giyerken hemen alt kattaki komşularının fısıltılarını oldukça net duyuyordu. Mahalle sakini ev hanımlarının gündem maddesi olduğunu zaten tahmin ediyordu. Belli bir süre daha öyle kalacağa benziyordu. Çünkü iki gün evvel bakkalda karşılaştığı kadının öcü görmüş gibi tövbe çekerek dövmelerle kaplı sol koluna attığı bakışlar hala aklındaydı. Küçük yerde farklılıklar yadırganırdı. Yine de alt komşularının sabah sporu gibi saat yedide yaptıkları dedikodu onu sadece eğlendirmişti.
Merdivenleri bilinçli olarak gürültüyle indiğinde kadınlar dut yemiş gibi kalakalmıştı.
"Günaydın hanımlar." dedi tatlı bir tebessümle.
"Doktorum evladım sana da günaydın." Hafif toparlak olan diğerine göre daha atik çıkmış hemen sohbete girişmişti. "Yerleşebildin mi? Bir eksiğin gediğin, yardıma ihtiyacın var mı evladım?"
"Yerleştim iyice. Üç beş bir şey kaldı. Onlar da birkaç güne hallolur." dedi arka cebinde titreyen telefonuna uzandı.
"Kim arıyor? Acil mi? Hastaneden mi?" Kadın adamın başını olumsuz anlamda sallamasından fırsat bularak arkadaşına kaş göz yaptı. "Özel biridir o zaman." dedi imayla. "Parmağında da yüzük yok. Kız arkadaşıdır kesin. Söz-nişan haberi gelir yakında. Eh bizi davet edersin artık."
Cevher kadının tavrını cüretkar buldu. Hatta biraz patavatsız ama başıyla veda edip hiçbir şey söylemeden yanlarından ayrıldı. Zira kalsaydı, bu iki terminatör tarafından ardı arkası gelmeyen sorularla bertaraf edileceğini anlamıştı.
Kulaklığını kulağına yerleştirdi. Yanından geçtiği manavın hemen önünde oturan birkaç kişiye selam verdikten hemen sonra hafif bir parmak darbesiyle gelen aramayı açtı. Hoddie'sinin kapüşonunu kafasına geçirdi ki herhangi bir ses parazit yapmasın.
"Lan mikrop." dedi çağrının ucunda kalın ses. "Hiç arama sorma. Alemlere mi akıyorsun ilk haftadan?"
"Ne alemi oğlum. Beldede iki tane mekan var. Biri bistro diğeri meyhane." dedi doktor şikayet edercesine. "Biri ergen kaynıyor diğeri kırk beş yaş üstü."
"Olsun yenir."
Kulaklarına dolan kahkahayı kınar gibi çık çıkladı. "Çapsızın tekisin yemin ediyorum."
"Canım ciğerim sen kaşındın kuzenim." Kalın ses ciddileşti. "Hangi akılla gittin itin götündeki hastaneyi tercih ettin ki?"
Cevher "Var bir bildiğim." diye geçiştirdi düz bir tonda. Tempolu yürüyüşü merdiven yüzünden kesilince basamakları üçer üçer atlayıp bitirdi. Amcasının oğlu Tekin'i sever, hayatındaki insanlar arasında özel tutardı. Çocukluk oyun arkadaşı, sırdaşı, sık sık it gibi dalaşıp kavga etmelerine rağmen küs kalamadığı dostuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KAMELYALAR
General Fiction"Cevher." dedi derinlerde gömülü sesini bulup çıkarması zor olmuştu. İçinde kopan dizginlenemez fırtınalara çaresizce teslim oldu. "Adım Cevher. Adımı söyle." Parmaklar kumral tutamlarını sarmaladı. Ilık dudaklar kulağının üstünde belli belirsiz adı...