【ALVIN】
"Harika gidiyorsun." diye yorum yaptı Lucien, 'dengemi korumama yardım etmek' için orada olduğu konusunda ısrar ettiği elini, kalçamdan çekme zahmetine girmeden sevgi dolu bir sırıtışla - ama bu yardım etmekten başka her şeye yarıyordu - "Kendi başına çalışmadığına emin misin?" dedi.
"Tabii ki." diye kıkırdayarak cevap verdim, ardımdan önüme geçti. Hareketlerini sorgulamaya fırsat bulamadan, ilk gün yaptığı gibi iki elimi de tuttu ve az daha dengemi kaybediyordum.
"Sana ne dediğimi hatırlıyor musun?" 'dengemi korumama yardım etmek' için beni biraz daha yakınına çekerken sordu.
"Aşağı bakma." diye cevap verdim, kendimi onun gözlerine bakmaya zorladım. Ve evet, yine başa sarıyorduk işte.
Çok yakındık, sadece birkaç santimetre ile dudaklarımız tam anlamıyla temas halinde olacaktı. Bulunduğumuz yakınlık, kalp atışımın düzensizliğini düzeltemedi. Parmak uçlarının hafifçe kalçalarıma batması, o anki gerginliğimi hafifletmedi. Ne kadar yakın olduğumuzu fark ettiğinde verdiği nefes de işe yaramadı. V ve en önemlisi, bana bakmadan önce sadece bir saniyeliğine dudaklarıma bakması hiçbir şeye yardımcı olmamıştı.
Mahvolmuştum.
"Kalbin yine hızlı atıyor." dedi, sesi fısıltıdan biraz daha yüksekti.
Ellerimi göğsüne koymadan önce gergin bir şekilde yutkundum - tabii ki dengemi korumak için. Sonra onun da kalbinin ne kadar hızlı attığını fark ettim, benimkinden daha hızlı atıyordu.
"Konuşana bak." diye cevap verdim, bu durumda sadece gerginliğimi değil kafa karışıklığımı da yansıtan küçük bir sırıtış vardı yüzümde.
Pist çok sessizdi, mevcut olan tek ses, kalın buzu yaran ayakkabılarımızın bıçakları ve bizim sesimizdi. Tahmin ettiği gibi başka kimse yoktu ve bu yüzden çok daha gergin ama özel hissediyordum.
"Bu arada harika görünüyorsun." dedi bir anda. "Sabah söylemeyi unuttum, daha doğrusu övecek kelimelerim tükendi."
Kulağa cringe geliyordu ama o çok tatlıydı ya da ben iyice delirmiştim.
"Yani genelde çirkin mi görünüyorum?" Şaka yaptım.
Ellerinden birini kaldırıp kalçama geri koymadan önce alnıma hafifçe vurmadan önce kaşını kaldırarak bana baktı. "Her zaman harika görünüyorsun, aptal."
"Sen de öyle." diye itiraf ettim mahcup bir şekilde, bakışlarımı kaçırdım.
Onunla göz teması kurmak neden bu kadar zordu?
Birine karşı hisler beslemekten nefret ediyordum. Bu kadar kafa karıştırıcı olmasından nefret ediyordum. Beni endişelendirmesinden ve özgüvenimin düşüklüğünü hissetmekten neret ediyordum. Normalde, bu adamın yanındayken davranışlarım hakkında ikinci kez düşünemezdim ama şimdi çok mu yüksek sesle nefes alıyorum diye bile düşünüyordum.
Bir süre beni inceledi ve "Bu çok güzel bir duygu." dedi. "Benimle buraya geldiğin için teşekkür ederim."
"Ne demek." başımı sallayarak cevap verdim, yine de gözlerine bakamadım. "Bana kaymayı öğrettiğin için teşekkür ederim."
"Benim için bir zevk, teşekkür etmene gerek yok." dedi bir tebessümle.
Bunu takiben üzerimize bir sessizlik çöktü - ve diğer tüm zamanların aksine, bu seferki sessizlik beni tedirgin etti. Bir şey mi söylesem yoksa çenemi kapalı mı tutsam bilemedim. Ayrıca Lucien ne çok konuşursa, kendimi o kadar kapana kısılmış hissediyordum. Bu his, kendimden kaynaklıydı, duygularım beni sıkıştırıyordu. Ruhum sürekli Lucien gibi biri için asla yeterince iyi olamayacağımı bana düzenli olarak hatırlatıyordu.
Seni sadece bir arkadaş olarak görüyor diye kendime hatırlattım.
İtiraf edersen, ikinizin sahip olduğu bu arkadaşlığı kaybetme riskin var.
Sıkışmak.
Tam da böyle hissettiriyordu.
Kendimi bir kenara sıkışmış ve çaresiz hissediyordum. Aşkla ilgili herhangi bir şeyden uzak durmak için elimden gelenin en iyisini yapmamın bir nedeni de buydu. Aynen, çok iyi uzak durmaya çalışmıştım ki sonuçları böyle olmuştu. Keşke böceklerden korkmasaydım. Keşke o lanet hamamböceklerini tek başıma öldürebilseydim, o zaman burada olmazdım. Muhtemelen beni arkadaştan başka bir şey olarak görmeyen bir adam için üzülmezdim.
Elimin altında kalp atışının birdenbire hızlandığını hissettim ve ona bakıp ne düşündüğünü anlamaya çalıştım. O da benim gibi ilişkimizi fazla mı düşünüyordu?
Başımı salladım ve hafif bir iç çektim. Çok fazla düşünüyordum. Ama duygu dediğimiz yumak insana tam da bunu yaptırırdı. Belki bir şeyler hissetmek, hiçbir şey hissetmemekten daha iyiydi. Ama ilişkimiz konusunda o kadar gergindim ki, hiçbir şey hissetmemeyi özlüyordum. Çünkü bulunduğum durumda endişelenmem gereken ve hiç tanımadığım duygular vardı.
Hissedebileceğimi bile bilmediğim duygular.
"Alvin, bana bak." dedi bir süre sessizlikten sonra yumuşak bir sesle.
Yavaşça yutkundum. Bunu söylerken sesi neden bu kadar farklı geliyordu?
Yine de onu dinledim ve kafamı kaldırdım. Gözlerim onunkilerle buluştuğu anda kalbim neredeyse göğüs kafesimden çıkacaktı.
Arkadaşlar. Siz busunuz - sadece arkadaşsınız.
"Seninle tanıştığım için gerçekten çok mutluyum." dedi, ses tonunda anlaşılmaz bir duygu vardı. Aynı şeyi hissettiğimi söyleyemeden, devam etti. "Bana tekrar istendiğimi hissettirdiğin için teşekkür ederim."
Normalde böyle bir şey kaçmamı sağlardı. Ama söyleyen Luciendi... Gerçekle bağımı kaybettiğimi hissediyor gibiydim.
Arkadaşlar. Sadece arkadaşız.
Bir film çekimindeymiş gibi soğuk hava saçlarımızı dağıtacak şekilde esiyorken, o asla hayalini kuramadığım bir şey yaptı.
İşaret parmağını çenemin altına koydu ve eğilmeye başladı. Ben durumu fark edemeden dudakları çoktan benimkilerle buluşmuştu.
İçgüdüsel olarak kollarımı boynuna doladım ve bunu yaparken neredeyse dengemi kaybediyordum. Ancak, beni yerimde sabitlemek için kollarını sıkı bir şekilde belime doladı ve öpücüğü derinleştirmek için başını hafifçe eğdi.
Ve kahretsin... Size söylediğim midemdeki kelebekler çoğalmış gibi hissettim. Ara sıra saçlarımı karıştırması tüm vücudumda elektrik kıvılcımları hissetmeme nasıl neden olduysa, bu öpücük kalbimi tutuşturmaya yetmişti.
Aklımdan, kalbimden, tüm varlığımdan duygu selinin akıyor gibiydi. Kendimi kaybolmuş hissetmem için yeterliydi. Kaybetmiş ama sevilen... En ölümcül duygunun bu olduğunu fark ettim ve zihnimde bir soru daha belirdi.
Arkadaşlar normalde böyle öpüşür müydü?
____
> Alvin... Kendinin aptal olduğunu itiraf edip dursan da bu kadarı da yani ne bileyim kuzum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pest Control 🕷
Teen Fiction❝Saat gecenin 3'ü, ne istiyorsun?❞ ❝Odamda hamam böceği var benim için öldürür müsün?❞ 〤 Alvin 24 yaşında olmasına rağmen böceklerden çok korkan biridir. Bu nedenle, bir gece dairesinde hamamböcekleri gördüğünde daha önce hiç konuşmadığı, çekici yan...