Kalbim hızla atarken konuştum. "Shally ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Tam o esnada eve girmiş olan Evans'a silahını çevirdi, göğsümde büyük oranda acı hissediyordum. Kadının geldiğini dahi yeni görmüştüm. Hala yerdeydim, aslında yer en güvende olan kısımdı çünkü iki kadın da birbirine silah doğrultmuş haldeydi. Shally'nin silahları iyi kullanamadığını biliyordum, yani eğer Evans ateş ederse sıradaki kişi olacaktım. Yapabileceğim en mantıklı hareketi yaptım, ellerimi havaya kaldırarak yavaşça ayağa kalkmaya başladım.
Ayrıca burası tam olarak kimin eviydi? Hunter'ın değil miydi? İkisinin en yakın arkadaş olduğunu tamamen unutmuştum, ayrıca Hunter neden en yakın arkadaşının evinin konumunu ona atsındı ki? Evans göz ucuyla bana doğru bakmış, hemen ardından da yine Shally'e gözlerini çevirmişti. Odağını bozmak imkansızdı, kendinden emin sert bir duruşu vardı. Gerçekten de eski asker tanımına fazlasıyla uyuyordu. Eli dahi titremiyordu, normal insanlar silah doğrultmuş haldeyken az da olsa ellerini hareket ettirirdi.
Kaşları her daim olduğu gibi çatıktı. "Burada tam olarak ne yapıyorsunuz?" Eli tetiğe doğru gittiğinde kalp atışlarım daha da hızlandı.
Eğer Shally'e bir şey olursa sonsuza kadar kendimi suçlardım: İllaki ölmesine gerek yoktu, kurşun herhangi bir yerini sıyırsa da aynı etkiyi yaşardım. Araştırma yapmak için gizli şekilde eve girmek tamamen kendi fikrimdi. Hiçbir zaman oyunlarıma sarışını dahil etmemeliydim. İtiraf etmeliyim ki kolay olacağını sanmış, yanılmıştım. Yüksek oranda pişmanlık duyuyordum. Zarar görmemesi için elimden ne geliyorsa yapabilirdim, yapacaktım da.
"Sana ayağa kalkman gerektiğini söylemedim Bucky." Gözlerini asla bana doğru çevirmedi, fark ettiğim başka bir ayrıntıysa bana ilk kez Bucky diyor oluşuydu. Sanki tanıdığı biri hakkında konuşmuştu. "Eğil, yeniden... Yoksa vururum."
Eğilmek için hamle yaptım ama eğilmedim. "İkimize de aynı anda ateş edemezsin. İkinci kez ateş etmeye çalıştığında illaki ıskala-"
"Ben ıskalamam!"
"Herkes için bir ilk vardır."
Teknik olarak sayıca üstün sayılırdık. Yine de kadının sesindeki kendinden eminlik biraz da olsa korkmama neden oluyordu, genelde bu tarz insanların her daim planı olurdu. Güvendiği bir şey vardı. Sam'in dediğine göre normal bir asker değildi, oldukça yetenekliydi. Sam kimseden doğru düzgün korkmaz, korksa bile belli etmezdi. Keşke zamanında hangi konularda yetenekli olduğunu, uzmanlık alanının ne olduğunu filan sorsaydım.
Orta yolu bulmalıydım, aksi halde evden en az iki ceset çıkacaktı. "Neden Hunter'ın evindesin?" Cevap vermedi, parmağı daha da çok tetiğe yaklaştı.
Askerlerin bu net tavırları cidden sinir bozucu oluyordu bazen. Kesinlikle konuşma taraftarı olmuyordu, aklındaki tek düşünce istediğini yaptırmak veya yok etmekti. Tıpkı diğer askerler gibi... Silahını biraz daha sıkı şekilde kavramıştı. Sorduğu soruya cevap vermek zorundaydım, başka seçeneğim yoktu. Belki istediklerini yaparsak bizi rahat bırakabilirdi. Bakışlarımı saniyelik olarak pencereye doğru çevirdim, gece oluyordu. Ceset saklamak için günün en iyi vaktiydi.
Ellerimi hafifçe aşağı doğru indirmeye çalıştığımda başını bana doğru çevirdi, gözlerinin içindeki öfkeyi görmek dahi geri kaldırmam için yetmişti. "Tamam, tamam soruna cevap vereceğiz. Ne istiyorsun? Hepsini yapacağız. Hunter'ın evinde olmamızın tek nedeni araştırma yapmak."
Gözlerini sarışına çevirdi. "Ondan uzaklaş." Tam ağzımı açmış, yeniden konuşmaya hazırlanmıştım ki devam etti. "Sana yapmalısın demiyorum, yap diyorum! Bu bir emir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bucky'nin Üzgün Notları
FanficPsikoloğu Bucky'nin duygularını içine atmasına yeni çözümler aradığında günlük tutmasına karar verdiler. Buck bu karardan fazlasıyla nefret etti ve çocukça olduğunu defalarca kez dile getirdi ancak itiraz etmeyerek yanında taşıdığı not defterini gü...