9.Kütüphane

251 8 0
                                    

Selam! Bu bölüm benim için yazması en zor bölümlerden biriydi. Duygularım çok yoğun. Umarım beğenirsiniz. İyi Okumalar:)

9.Kütüphane

Korkuyordum. Yaşayacaklarımdan değil. Yaşayacaklarımın sonuçlarından ve en çok da bedel ödemekten korkuyordum. İçimde öyle bir sıkıntı vardı ki sanki bu akşam yaşanacaklar bir ateşi harlayıp onu bir yangına dönüştürecekti.

İçine girdiğimiz bir girdap bizi her seferinde daha çok içine çekiyordu. Birbirimize bağlanmaktan başka şansımız yoktu. Ya bu kumar masasından zaferle ayrılacaktık ya da ruhumuz bin parçaya bölünerek intihara sürüklenecektik.

Karşımızda bizi bizden bile daha iyi tanıyan bir adam vardı. Kurduğu oyun onun bir oyuncağı gibiydi. Onun oyuncağını elinden almak içinse o şifreleri çözmek zorundaydık.

Bir yanım ona öylesine nefretle bakıyordu ki ama bir yanımda sanki yaşanmışlıklarla dolu bir geçmişi olduğunu söylüyordu. Acılarını gözlerinden bile görebiliyordum. Yüzüne taktığı gülümsemesinin arkasındaki acıyı o kadar merak ediyordum ki bunu öğrenmek için bile her şeyi yapmaya hazırdım.

Onun derinliklerine inmek ona ulaşmak imkansız gibi bir şeydi. Poyraz... Ya bu oyunda bizi mat edecekti ya da biz onun oyununu bozup kuralları tekrardan yazacaktık.

Arabadaydık. Mehmet arabayı sürüyordu. Yanında Pelin, arkalarında ise ben, Aras ve Hale vardık. Akşamın koyuluğu gökyüzünü ele geçirmeye başlamıştı. Gökyüzünde birkaç yıldız dışında hiçbir yıldız yoktu. Sanki her şey kötü gidecekmiş gibi bir his vardı içimde.

Belki hayatım boyunca hep kaçtığım için artık kaçmak istemiyordum. O kötü hisler kalbimi kasıp kavursa da artık bunlara boyun eğmek istemiyorum. Her şeye rağmen, herkese rağmen başım dik bir şekilde her attığım adım yürüyerek korkularımın tam üstüne gideceğim. Acılarla da karşılaşacağım ama artık biliyorum oralarda bir yerde benim için de mutlu olabileceğim yerler var.

Gözlerim aynadan Pelin'le kesiştiğinde gözlerinde bir anlık korku ifadesi geçtiğine emindim. Beni gördüğünde yüzünde pek de samimi olmayan bir gülümse yerleşti.

Pelin... O kadar sert görünen dış görünüşünün arkasında sakladığı yumuşacık bir kalbi var. Onu ilk gördüğümde güçlü duruşundan o kadar etkilenmiştim ki ama şimdi anlıyorum, o güçlü olmak istememiş; o güçlü olmak zorunda kalmış.

Gözlerim Pelin'in yanındaki şoför koltuğundaki Mehmet'e kaydığında tedirginliği yüzünden bile anlaşılıyordu. Gözlerinde saf bir endişe vardı.

Mehmet... İmkansızlıklar onun her zaman kaderi mi olacaktı, diye düşünmeden edemiyorum. O kadar imkansız ki onun aşkı bir yanım öylesine ona acıyordu ki anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalırdı. Mehmet, arada bir gözlerini Pelin'e doğru çevirip ona bakıyordu. Ona baktığında gözlerindeki ışığın çoğaldığını görebiliyordum ama Pelin de hiç de öyle bir şey yoktu.

Pelin, Mehmet'i sadece bir dostu olarak görüyordu. Ya da ben öyle sanıyordum.

Gözlerimi Aras'a doğru çevirdim. Kalbim teklemeye başladı. Lanet olsun, kalbim yerinden çıkacakmış gibi yine onun için atmaya başladı. Turkuaz gözleri yorgundu ama bir yandan da ışıltısını koruyordu. O gözlerin içinde kaç kere kendimi kaybettim ben bile bilmiyordum.

Kalbim ona karşı o kadar kırık ki parçalarını onarmaya çalışsam da hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak.

Aras'ın omzunda Hale yatıyordu. Gözleri kapalıydı. Gözlerime yaşlar ulaştığında gözlerimi camın olduğu tarafa doğru çevirdim. Elimi camın kenarına koydum, sessizce ağlamaya başladım. Gözlerimden düşen her damla gözyaşı aslında kalbime yeniden hatırlatma yapmaktı.

Aynanın Görünmeyen YüzüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin