selammm geldik yine
iyi okumalarr⛓️⛓️
~~~~
Hyunjin, kısa süreli planlamanın ardından Jisung'la konuşmak için Artemis kulübesine bakındı. Birkaç kişinin gözlerinin ona döndüğünü fark etmişti fakat görmezden geldi.
"Hey Jisung!" sonunda çocuğu bulunca seslendi. Jisung, doğru düzgün muhabbetleri olmadığından Hyunjin'i gördüğüne şaşırdığını gizlemedi. "Hyunjin?" Hyunjin gülümseyerek çocuğa gelmesini işaret etti.
"Konuşmamız gereken konular var!" Jisung eski şaşkınlığından eser kalmayarak ona bakmaya başladı. Hyunjin kadar zeki değildi belki fakat salak da sayılmazdı. Çocuğun yaşananlar sonrası bir planı olduğunu tahmin edebilmişti.
Yavaşça yanına yaklaştı. Kulübelerden iyice uzaklaşıp sessiz bir yer bulana kadar konuşmadan ilerlediler.
"Biliyorsun, bu saldırı oldukça beklenmedikti. Tanrıların bizi her an koruyamayacağını daha net görmüş olduk. Bir göreve liderlik etmek için seçildim Jisung ve dürüst olmak gerekirse nasıl bir işin içindeyiz hiç bilmiyorum. Yine de bana yardımcı olursan gerçekten çok sevinirim!" sesini oldukça alçak tutarak çocuğa kısa bir açıklama yaptı. Jisung bir süre sessiz kalınca Hyunjin kabul etmeyeceğini düşünmeye başladı.
"Eğer grubun başında Üç Büyüklerden birinin çocukları olsaydı kesinlikle kabul etmezdim. Ama sana güveniyorum." Hyunjin derin bir nefes vererek gülümsedi. "Bu işi bir an önce bitirelim!" Jisung da kafasını sallayarak onayladı.
~~~~
Hyunjin tarafında işler yolunda giderken Chan, Changbin'in yanına gidiyordu. Changbin'i kardeşlerinin aksine sinir bozucu bulmadığından seviyordu. Hoş, Changbin'in de sinir bozucu yanları çoktu fakat o da Chan'a karşı sempati duyduğundan çok da üstüne gitmiyordu.
"Changbin!" seslenmesine gerek kalmadan varlığını hissetmiş olacak ki o konuşmadan önce döndü. Soran bakışları uzak mesafeden bile anlaşılıyordu.
"Chan, işin düştü değil mi?" çocuk alayla ona takıldığında Chan sırıttı. İşi gerçekten de düşmüştü fakat şu anlık arkadaşlığına öncelik verdi.
"İşimin düştüğü birtakım şeyler var tabi ama ondan önce yara alıp almadığını merak ediyorum!" gözleri arkadaşını tararken herhangi bir hasar göremese de sordu.
"Yok be oğlum, bana ne zaman bir şey olduğunu gördün?!" her zamanki gibi işin dalgasında olan Changbin bir kolunu kaldırıp yumruğunu sıkarak kaslarını gösterirken gülüyordu. Chan da gülerek kafasını iki yana salladı. Bir elini çocuğun koluna atarak kimsenin olmadığı bir köşeye geçti. Ares çocukları son derece dikkatli ve tehlikeli olabiliyordu.
"Changbin dışarıya göreve gidiyoruz!" uzatmadan konuya girdi. Zaten kabul edeceğinden şüphesi yoktu. Changbin kendisini kanıtlama arzusuyla dolu biriydi. Bunu onunla bir dakika geçirsen bile anlayabilirdin. "Ne zaman, nasıl, ne yapacağız?!" dediği gibi oldu.
Changbin art arda soruları sıralarken heyecanlanmıştı. "Gece benim kulübeye gel, orada konuşacağız!" Changbin sırıtarak kafasını salladı. Şimdiden ezecek kafalar olmasını umuyordu.
İkili çok uzatmadan dağıldı.
~~~~
Seungmin ise içlerinden en gergin olanıydı. Pek insan canlısı sayılmazdı. Bu yüzden herkes ona karşı mesafeli davranır, çoğu zaman görmezden gelmeyi seçerdi. Şimdi Jeongin'in onun ismini bileceğinden bile şüpheliydi. Kendi tercihi olan bu yalnızlık böyle durumlarda onu huzursuz ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
olympus, hyunchan
FanfictionTanrıların melez çocukları, dünya üzerindeki bir kampta sıradanlıktan uzak ve yalnız bir yaşam sürmektedir. yan shipler: Minsung, Changlix, Seungin.