"..sen güneşle soluklanıyorsun ben ay ile."
•
Cevher yeşil çayla dolu kupadan iri bir yudum aldı. Sibel'in misafirleri için hazırladığı sofra sayesinde karnı tıka basa doluydu. Yemekte Sibel'in kardeşi de onlara eşlik ettiğinden kalabalık, bol sohbetli bir ortam oluşmuştu.
Şimdi hafif esinti ve öğle güneşinin aydınlattığı manzara eşliğinde düşüncelere dalıp gitmişti. Efe'ye, ellerine dokunmanın içini hoş ettiği gerçeği onun için sürpriz değildi, meselenin şaşırtıcı boyutu kısa bir an siyah gözlerde yakaladığı şaşkın harelerdi ve bu harelerin sahibi tarafından fark edilmesinin hemen ardından zorla yok edilip yerini isyan parıltılarının almasıydı. Değişim o kadar sert olmasaydı sonrasında ne olurdu diye merak ediyordu. Burnuna vicks sürmeseydi ve o anki yakınlıktan Efe'nin kokusunu derin derin soluyabilseydi nasıl davranırdı bilemiyordu.
Ahşap sandalyeye yaslanırken "Buraya alışabildin mi?" diye sordu Sibel.
"Alıştım." Hafifçe gülümsedi Cevher. "Kendimi bile şaşırtacak hızda hem de."
Kızıl saçlı kadın ile birlikte bahçedeki masanın köşesine oturmuş sallanan koltuktaki ikiliyi seyrediyorlardı. Kumru Efe'nin hemen yanındaydı. Onu en son gördüğü halinden -arabanın arkasında korkudan hüngür hüngür ağlıyordu- farklıydı. Neşeyle bacaklarını sallarken bir yandan üzerine eğildiği telefonu kurcalıyordu.
"Senin kaza anında orada olman benim için gerçekten büyük bir şanstı." Sibel hatırladıkları yüzünden ürperdi. "Yavaşça bilincimi kaybettim. Böylelikle frene basabildim ama o şekilde sürücü koltuğuna oturmak baştan hataydı. Çocukluğumdan beri diyabet hastasıyım ilk defa böyle bir şey başıma geldi."
"Rutin kontrollerine ilave olarak kardiyolojiye görünmeyi ihmal etme." diye önerdi Cevher. "Ağrı hissin normale göre az olabileceği için hipoglisemiye benzer semptom veren kriz riski yüzünden kendini takip ettirmen gerekir."
"Haklısın." dedi Sibel memnuniyetle ve hemen sonra onu rahatsız eden olaya el atmak maksadıyla yana döndü. "Canım sana kaç defa söyleyeceğim başkalarının eşyalarını izinsiz alma diye." Pek de umursar görünmeden kendini eğlencesine kaptırmış küt saçlı kızına gözlerini büyüttü. "Yaramazlık yapmayacağına söz vermiştin."
"Ama anne yaramazlık değil ki Efe izin veriyor."
"Efe abi." diye düzeltti annesi. Kumru omuzlarını birkaç kez silkti ve hemen sonra tatlı bakışlarını Efe'ye çevirip ona yanaştı. "Kreplerin karşılığı olarak telefonunla oynamama izin veriyorsun değil mi?"
"Demek o lezzetsiz kreplerin bir karşılığı varmış."
"Lezzetsiz mi?" Kumru kaşlarını çatarak bekledi, kafasında küçük bir hesap yapar gibi. "Tam üç tane yedin ama?"
"Misafire öyle söylenmez canım."
"Ama anne.." diye yine mızmızlandı çocuk. "O da kreplerime lezzetsiz diyor. Ben onları yapmak için altıda uyandım." Şikayeti biter bitmez Efe'ye döndü sinirle. "Sen hiç yaptın mı ki benimkilerini beğenmiyorsun?"
"Yaptım tabi."
"Sana inanmıyorum. Yalan söylüyorsun."
"Kumru!" Sibel kızı yerine utanırken "Çok ayıp.." diye ekledi.
Efe gülümsedi, serçe parmağını kaldırdı. "İddiaya girelim mi?"
"Nesine?" diye sordu sarışın kız minik serçe parmağını adamınkine kenetlerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KAMELYALAR
Aktuelle Literatur"Cevher." dedi derinlerde gömülü sesini bulup çıkarması zor olmuştu. İçinde kopan dizginlenemez fırtınalara çaresizce teslim oldu. "Adım Cevher. Adımı söyle." Parmaklar kumral tutamlarını sarmaladı. Ilık dudaklar kulağının üstünde belli belirsiz adı...