Bak Bir Varmış Bir Yokmuş/Model
gokyuzundekisonsuznese: Gerçekten sen çok terbiyesiz bir adamsın.
gokyuzundekisonsuznese: Özledim diyorum.
gokyuzundekisonsuznese: Gelmiyorsun. Evimin adresini de biliyorsun katımı da biliyorsun.
gokyuzundekisonsuznese:????
gokyuzundekisonsuznese: Neden gelmiyorsun??
gokyuzundekisonsuznese: Ayrıca hani felsefe derslerine başlayacaktık?
gokyuzundekisonsuznese: Ben felsefe çalışmak istiyorum.
gokyuzundekisonsuznese: Akıllı uslu bir öğrenci olmak istiyorum.
gokyuzundekisonsuznese: Öğretmenim üstüme bile düşmüyor?
gokyuzundekisonsuznese: Başka bir felsefe hocası mı bulsam?
gokyuzundekisonsuznese: Böyle yakışıklı, boylu poslu bir şey
gokyuzundekisonsuznese: Hikayemde sorayım bir ben bence
gokyuzundekisonsuznese: Olmaz çünkü bu böyle
gokyuzundekisonsuznese: Bana çalışkan bir hoca lazım
gokyuzundekisonsuznese: Mesajlarıma bile bakmıyorsun ya
gokyuzundekisonsuznese: O kadar mı önemsizim senin için?
gokyuzundekisonsuznese: Neyse ya
gokyuzundekisonsuznese: Boş ver
karanliginkalbi: Kapıyı açar mısın?
Telefonun elimden kayıp yere düşmesi o kadar anlık olmuştu ki ne yapacağımı bilemedim bir süre. İki üç saniye yere düşen açık ekrandaki mesaja baktım. Gelmişti. Sahiden.
Yerdeki telefonu aldım önce. Kanepeye fırlattım. Etrafa baktım. Ne hikmetse bugün temizlik yapasım gelmişti ve ev düzenliydi. Üstüme baktım. Altımdaki şort, üstümdeki ince askılı bluz ve kafamda duştan çıktığımın emaresi olan havluyla çok da kötü değildim sanırım. Kafamdaki havluyu çekip koltuğun koluna düzgünce serdim. Saçımı ellerimle düzeltip derin bir nefes aldım ve adımlarımı kapıya yönelttim. Kapının kulpunu daha fazla bekletmeden indirdim.
Karşımdaydı tüm ahengiyle. Karşımda bir İstanbul beyefendisi duruyordu adeta. Ayağında kundurası, üstünde gömleği, altında pantolonu ile karşımda nikah dairesine hazır gibi duran bir Ulaş vardı. Bakıştık. Hani bazı bakışların konuşmaları olurdu ya biz gözlerimizle konuştuk. İkimizin de gözlerinden mutluluk fışkırdığına emindim. Sanırım ben biraz aşık olmuştum. Kalbimin tıkırtılarını duyuyordum. Ulaş elinde tuttuğunu yeni fark ettiğim papatyayı zarifçe uzattı. Konuşmak anı bozabilirdi. Bilmukabele onun da öyle düşündüğüne emindim.
"Hoş geldin." Ama sadece evime değil. Yüzümdeki geniş tebessüm bence her şeyi açıklıyordu.
"Hoş buldum." Yüzündeki tatlı tebessüm kalbimi aleve verdi. Geri çekildim.
"İçeri geçsene."
"Rahatsızlık vermeyeyim?"
"Rahatsızlık versen çağırır mıydım?" Kalbime rahatsızlık vermiyorsun be adam evime mi vereceksin?
Sakince eğilip ayakkabısını çıkardı. Yavaşça içeri geçti. O şapşik şapşik nereye geçeceğini düşünürken ben parmak uçlarımda yükselip yanağından öptüm. Yüzündeki şaşkınlık ve hafif kızarma kendini ele veriyordu ama sorun değildi. Çok tatlıydı.
Elimle salonu gösterip "Buraya geçebilirsin." Dedim.
Başıyla onaylayıp içeri geçti. Çok tatlıydı. Papatyaları koklayıp hemen mutfağa koştum. Bir vazoya koydum hemen. Su da koydum az bir şey hemen kurumasın diye. Vazoyu alıp çok da bekletmeden hemen salona geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki Sonsuz Neşe -Texting-
Short Story"Ulaş," "Efendim?" "Kalbine giden yol neyden geçiyor?" "Kalbime giden yol Neşe," Yüzünden eksilmeyen tatlı gülüşüyle saçımı kulağımın arkasına attı. "Seni istemekten geçiyor."