Bu kurguda anlatılan mesleklerle ilgili hiçbir şey birebir doğru olmayıp tamamen hayal ürünüdür."Karanlıkta kaybolur ışığı izleyenler,ışık olur
karanlıkla yaşayabilenler"Eskişehir / 2002
Nefes almak zor,burnumda kül kokusu.
Ne yapacağımı bilmiyorum,küçük bedenimi taşıyamayacağım kadar büyük bir kaygı kaplamış,çevremi ateşler sarmış,önümde annemin yandığı için büzüşmüş ölü bedeni.
İlk defa korkuyorum annemden.Ürkütücü görünüyor,masallarda okuduğum canavarlar gibi.Kaçmak istiyorum ateşlerden,annem gibi korkutucu olmamak için.Kaçamıyorum,korkuyorum. Son kez sarılmak istiyorum anneme,yanmasın istiyorum.Kalkmasını,beni buradan götürmesini istiyorum.Kalkmıyor.
Annemin yanına çöküyorum,yanmak umrumda olmadan.
Gözlerlerimden düşen yaşlar annemin yanmış yüzüne ağır ağır serpiliyor.Ateşler içinde yanmaya devam ediyor annem.Her saniye biraz daha kül kokuyor ve benim elimden hiçbir şey gelmiyor.
Ve dokunuyorum anneme,kül olmak umrumda olmadan.
Birkaç dakika sonra bilincimi kaybediyorum,içimde hem annemle vedalaşmış olmanın huzuru var,hem de kaybetmiş olmanın dayanılmaz hüzünü.Vedalardan nefret ediyorum o gün,lanet ediyorum kül kokusuna.O gün hayatın kaybettiği tek şey ailem değil,benim yarım kalmış çocukluğum oluyor...
🔥
Günün yeni doğduğu,soğuk bir sabah.İşin başlamasına daha saatler vardı fakat ben hava aydınlanır aydınlanmaz uyanıp soğuk havaya aldırış etmeden dışarda biraz yürümüş,hava almıştım.Gün benim için çok erken başlardı.Bunun sebebi hem uzun süre uyumanın zaman kaybı olduğunu düşünmem,hemde acele etmekten nefret ediyor olmamdan kaynaklanıyordu sanırım.Yürüyüşümü bitirip eve geçtiğimde Ferah ın uyanmasına hala dakikalar vardı.Hazırlanıp giyindim.Artık geriye sadece Ferah'ı uyandırmak kalmıştı.Ferah benim aksime olabildiğince geç kalkardı ve hatta sırf biraz daha uyuyabilmek için kahvaltı bile yapmazdı.Yatak odasına girdim ve Ferah ın yanına yaklaştım.
"Hadi Ferah,uyan artık."dedim sakin ve şefkatli bir ses tonuyla.Biraz daha çaba sarf ettikten sonra sonunda uyanmasını sağlamıştım.Uykulu gözlerle yataktan doğruldu ve gözlerini ovuşturdu.
"Erkenden uyanmaktan nefret ediyorum,hemde ilk seansımın daha 09.30 da olmasına rağmen."dedi uyuklu ve sitemli bir edayla.
"Hadi artık giyin bir an önce. 30 dakika sonra çıkmamız lazım."dedim yüzümdeki alaylı gülümseme ile.
"Mayıs gerçekten saatlere olan takıntın iyiye gitmiyor söyleyeyim bak."dedi.
Haklı sayılırdı çünkü gerçekten takıntı boyutunda bir planlama yapıyordum.Ve onlara uymak zorundaydım,uymazsam günüm ruh halimden dolayı berbat geçiyordu.Mutlaka işe planladığım zamanda gitmeli,planladığım zamanda eve dönmeliydim.Bu sadece iş için de değil,gün içerisinde yaptığım her aktivite için geçerli olan bir takıntıydı.Günümü birkaç gün öncesinden planlar,saatlere ayırır ve onlara uyarak hayatımı yaşardım.Bir psikolog olmama rağmen kendi psikolojik sorunlarımı ihmal ettiğim için kendime kızdım."Tamam,haklısın bununla daha sonra ilgileniriz olur mu?Ama şimdi lütfen giyin geç kalacağız."dedim sıcak bir şekilde gülümsedim.
Bütün ailemi küçük yaşta kaybetmiştim ve Ferah beni büyütmüş sayılırdı.Bana bakmaya başladığı ilk yıllarda o da henüz üniversite okuyordu ve buna rağmen beni en iyi şekilde büyütüp,hem okuyup hem çalışıp eldeki imkanların hepsini kullanarak beni okutmayı başarmıştı.Bi nevi benim yüzümden bu yaşına kadar evlenmeyip sadece bana odaklanmıştı,ve sadece bu yüzden bile ona olan minnettarlığımı kelimelere sığdırmazdım.O da aynı benim gibi kimsesizdi ve birbirimize bunca zaman hem arkadaş hem de kardeş olmuştuk.