Gençlerle dolu kaldırımdan yürürken yüzümü kapişonumun içinde tutmaya çalıştım.Sade siyah montumun dikkat çekmediğini görmek içimi rahatlattı.
Kafeteryaya geldiğimde üçüncü binayı fark etmek kolay oldu.Binanın sağ köşesinde,beyaz karenin üzerine siyah bir şekilde yazılmış 3 rakamı vardı.Kapıya yaklaştıkça soluğum gittikçe hızlanıyordu.Önümdeki iki yağmurluğu izleyerek nefesimi tutmaya çalıştım. Sınıf küçüktü.Önümdeki insanlar yağmurluklarını duvardaki uzun askıya asmak için kapının
hemen yanında durdular.Ben de onlar gibi yaptım.Önümde iki kız vardı,biri porselen tenli bir sarışın,diğeriyse soluk benizli,açık kahverengi saçlı bir kızdı.En azından tenim burada göze
batmayacaktı.Kağıdı uzun boylu,saçları dökülmeye başlamış öğretmene götürdüm.Adımı gördüğünde bana aval aval baktı bu pek de cesaretlendirici bir davranış değildi ve ben tabii ki kıpkırmızı oldum.Ama en azından,beni sınıfa tanıştırmadan arkadaki boş sıraya yolladı.Ben arkadayken yeni sınıf arkadaşlarımın bana bakmaları oldukça zordu ama bir şekilde bunu başardılar.Başımı öğretmenin bana verdiği okuma listesinden kaldırmadım.Oldukça kolaydı:Bronte,Shakespeare,Chaucer,Faulkner.Hepsin i zaten okumuştum.Bu rahatlatıcıydı...ve sıkıcı.Acaba Sedat bana eski ödevlerimi yollar mıydı,yoksa bunun sahtekarlık olacağını mı düşünürdü?Öğretmen monoton bir sesle konuşmaya başladığında kafamda üvey babamla bu konuyu tartışıyordum.
Derinden gelen bir uğultuya benzeyen zil çaldığında,cilt problemi olan ve saçı vıcık vıcık yağlı görünen sırık bir çocuk benimle konuşmak için koridora doğru eğildi.
''Sen Berk Sezen'sin öyle değil mi?''Fazla yardım sever olan satranç kulübü üyelerine benziyordu.
Üç sıra etrafımızdaki herkes bana bakmak için döndü
''Bir sonraki dersin nerde?''diye sordu.
Çantama bakmam gerekiyordu.''Hmm,tarih dersi 6. bina."
Meraklı gözlere takılmadan bakacağım bir yer yoktu.
''Ben de dördüncü binaya doğru gidiyorum.İstersen sana yolu göstere...''Kesinlikle fazla
yardımseverdi.''ben Mert,''diye ekledi.Kendimden emin olmayan bir ifadeyle gülümsedim.''Teşekkürler.''
Ceketlerimiz aldık ve iyice hızlanmış olan yağmura çıktık.Arkamızda bize kulak misafiri olacak
kadar yakın yürüyen insanlar olduğuna yemin edebilirdim.Umarım paranoyak birine dönüşmüyordum.
''Burası İzmir'den çok farklı ha?''diye sordu.
''Hem de nasıl.''
''Orada fazla yağmur yağmaz,değil mi?''
''Yılda üç dört kez.''
''Vay.Acaba bu nasıl bir şeydir?''diye merak etti.
''Güneşli,''dedim.''Sen fazla bronz görünmüyorsun.'' dediği şeyi duymayı beklediğim için abartılı bir tepki vermedim ve sakince kafamı salladım.
Kafeteryanın etrafından güneye,spor salonunun olduğu binaya doğru yürüdük.Her ne kadar gitmem gereken yer açıkça görünüyor olsada Mert beni kapıya kadar geçirdi.
''Pekala,iyi şanslar,''dedi ben kapının koluna dokunur dokunmaz.''Belki başka ortak dersimiz
vardır.Belli belirsiz gülümsedim ve içeri girdim. Sabah saatlerinin geri kalanı nerdeyse aynı şekilde geçti.Sınıfın önüne geçip benden kendimi
tanıtmamı isteyen tek kişi,trigonometri öğretmenimdi ,sadece verdiği ders bile ondan nefret etmem için yeterliydi.Kekeledim,kızardım ve yerime geri dönerken botlarıma takıldım.
İki ders sonra her sınıftaki yüzleri yavaş yavaş ayırt etmeye başladım.Her zaman diğerlerinden daha cesur davranıp kendilerini tanıtan ve bana burayı sevip sevmediğimle ilgili sorular soran birileri çıkıyordu.Nazik olmaya çalışıyordum ama genelde yalan söylüyordum.En azından artık
haritaya ihtiyacım kalmamıştı.Hem trigonometri hem de ingilizce dersinde yanıma bir kız oturdu ve öğle yemeği için benimle kafeteryaya yürüdü.Minyon bir kızdı,ben 1.73 boyundaydım,benden kısaydı ama koyu renk kıvırcık saçları vardı.Adını hatırlayamıyordum,bu yüzden
gülümsedim ve öğretmenler ve derslerle ilgili boş boş konuşurken başımı sallamakla yetindim.Ona ayak uydurmaya çalışmıyordum.
Beni tanıştırdığı birkaç arkadaşıyla dolu bir masanın sonunda doğru bir yerde oturuyorduk.Onlarla konuştuğu anda hepsinin adını unuttum.Kızın benimle konuşma cesaretinden hepsi etkilenmiş gibiydi.İngilizce sınıfından Mert,odanın diğer tarafından bana el
salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alacakaranlık(GAY)
VampireAnnemin ölümünün ardından amcamın yanına, ufak bir kasabaya taşındım. Burayı sevmem için bir neden yoktu, en azından öyle olacağını sanıyordum.