Öğretmene kendimi tanıtıp kağıdı imzalatmak için koridorda yürürken gizlice ona bakıyordum.Yanından geçerken bir anda sandalyesinde doğruldu.Bana yüzündeki tuhaf ifadeyle tekrar baktı,çok düşmanca ve öfkeli bir bakıştı.Başımı hemen çevirdim,çok şaşırmıştım ve yine
kıpkırmızı olmuştum.Koridorun kenarında duran bir kitaba takıldım ve bir masanın kenarına tutunarak düşmekten son anda kurtuldum.Orada oturan kız kıkırdadı. Gözlerinin siyahkömür karası olduğunu fark etmiştim. Öğretmen kağıdı imzaladı ve bana içinde gerekli bilgiler olan bir kitap verdi.Anlaşabileceğimizi hissetmiştim.Tabii ki beni odanın ortasındaki tek boş sandalyeye gönderecekti.Bana fırlattığı düşmanca bakıştan sonra sersemlemiş bir halde onun yanına otururken başımı yerden kaldırmadım.Sandalyeye yerleşip kitaplarımı masanın üzerine çıkarana kadar bakışlarımı aşağıda tuttum ama gözucuyla duruşunun değiştiğini görebiliyordum.Sandalyesinin benden en uzak ucuna oturmuş, kötü bir koku almışçasına yüzünü buruşturuyordu.Çaktırmadan saçımı kokladım.Çilek gibi kokuyordu,bu en sevdiğim şampuandı.Hiç de rahatsız edecek bir koku değildi. Dikkatimi öğretmene vermeye çalıştım.
Ne yazık ki,ders benim önceden öğrendiğim hücre anatomisiyle ilgiliydi.Yine de dikkatli bir
şekilde not alıyordum,başım hala önümdeydi. Saçlarımın arasından yanımda oturan bu tuhaf çocuğa bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum.Bütün ders boyunca benden mümkün olduğunca uzakta,sandalyesinin ucundaki pozisyonunu hiç bozmadı.Sol bacağının üzerindeki elini yumruk yaptığını
görebiliyordum,soluk teninden damarları görünüyordu.Ders boyunca kaskatı oturdu.Uzun kollu beyaz gömleğini dirseğine kadar sıvamıştı,dirseğiyle bileği arasında kalan yeri ince teninin altında şaşırtıcı derecede kaslıydı.İriyarı ağabeyinin yanında durduğu kadar da zayıf ve güçsüz değildi.Gün sona ermek üzere olduğundan mı,yoksa benim bu yumruğun gevşemesini beklediğimden
dolayı mı bilmiyorum ama bu ders bana diğerlerine kıyasla çok daha uzun gelmişti.Yumruk gevşemedi ve çocuk nefes almıyormuş gibi hareketsiz oturmaya devam etti.Derdi neydi?Bu
onun normal davranışı mıydı?
Ona bir kez daha baktım ve pişman oldum.O da bana bakıyordu,siyah gözleri nefret doluydu.Ondan uzaklaşıp sandalyeme gömüldüğümde bakışlar öldürebilseydi lafı aklımdan
geçti.O an zil,beni oturduğum yerden zıplatarak yüksek sesle çaldı.Emir Vural oturduğu yerden çoktan kalkmıştı.Sırtı bana dönük,ayağa kalktıdüşündüğümden çok daha uzunduhenüz kimse
yerinden kalkmadan o dışarıya çıkmıştı. Sandalyemde donup kalmıştım,arkasından boş boş bakıyordum.Ne kadar da kabaydı.Bu hiç de adil değildi.Yavaş yavaş eşyalarımı toplamaya başladım,gözlerim dolmasın diye içimde büyüyen öfkemi gizlemeye çalışıyordum.Neden bilmiyorum,ama öfkem hep gözyaşı şeklinde açığa
çıkardı.Biraz küçük düşürücü bir durum olsa da genelde sinirlendiğim zaman ağlardım.
''Sen Berk Sezen değil misin?''diye sordu bir erkek sesi.
Başımı çevirdiğimde şirin,bebek yüzlü,sarı saçları düzgün taranmış,gülümseyen bir çocuk
gördüm.Anlaşılan kötü koktuğumu düşünmüyordu.''Ben Ünal.''
''Merhaba Ünal.''
''Bir sonraki dersliğini bulmanda yardımcı olabilir miyim?''
''Spor salonuna gidiyordum.Sanırım orayı bulabilirim.''
''Benim de şimdiki dersim orada.''Bu küçük okulda buna tesadüf denemezdi,ama yine de
heyecanlanmış görünüyordu.
Spor salonuna birlikte yürüdük,çok konuşkandı,konuları hep o açıyordu tabii bu da benim işimi
kolaylaştırıyorduSpor salonuna giderken sordu.''Emir Vural'a kalem falan mı batırdın?Onun böyle
davrandığını hiç görmemiştim.''
Bir an ürperdim.Demek ki bunu fark eden tek ben değildim.Ve açıkça görünüyordu ki,bu Emir Vural'ın her zamanki davranışlarından biri değildi.Ben de aptalı oynamaya karar verdim.
''Biyoloji dersinde yanımda oturan çocuktan mı bahsediyorsun?''dedim doğal bir şekilde.
''Evet,''dedi.''Sanki acı çekiyormuş gibi bir hali vardı.''
''Bilmem,''dedim.''Onunla hiç konuşmadım.''''Çok garip bir çocuktur.''Ünal soyunma odasına gideceğine benimle oyalanıyordu.''Eğer senin
yanında oturabilecek kadar şanslı olsaydım seninle konuşurdum.''
Beraber soyunma odasına doğru yürümeden önce gülümsedim.Arkadaş canlısı ve çok hoş bir
çocuktu,ama bu benim rahatsızlığımın geçmesi için yeterli değildi.
Beden eğitimi öğretmeni bana bir forma buldu ama bugünkü ders için giymeme gerek olmadığını söyledi.Eski okulumda beden eğitimi dersini iki sene almak yeterliydi.Burada
dört yıl bu dersi almak zorunluydu.Bu kasaba ,kelimenin tam anlamıyla bu dünyadaki kişisel cehennemimdi.Aynı anda oynanan dört voleybol maçını izledim.Voleybol oynarken ne kadar çok sakatlık
geçirdiğimi düşündüm,bir an midem bulandı. Okulun paydos zili sonunda çaldı.Kağıdı teslim etmek üzere ofise doğru yavaş yavaş yürüdüm.Yağmur yavaşlamıştı ama rüzgar daha güçlü ve soğuk esiyordu.Kollarımı önümde
birleştirdim. Sıcak ofise girdiğimde neredeyse arkamı dönüp dışarı çıkacaktım.
Emir Vural önümdeki masada duruyordu.Onu bronz renkli karmakarışık saçından
tanıdım.Benim içeri girdiğimin farkında görünmüyordu.Memurun işini bitirmesini bekleyerek
sırtımı duvara yasladım.Kadınla kısık ve çekici bir sesle tartışıyordu.Hemen bu tartışmaya kulak misafiri oldum.Kendi
biyoloji dersini altıdan başka bir saate,herhangi bir saate aldırmaya çalışıyordu.
Bunun benimle alakalı olduğuna inanamıyordum.Başka bir şey olmalıydı,ben biyoloji sınıfına
girmeden önce başka bir şey olmuş olmalıydı.Yüzündeki o ifadenin sebebi başka bir olay olmalıydı.Bu yabancının bana karşı aniden ve bu kadar derin bir nefret duyması imkansızdı. Kapı tekrar açıldı ve odaya dolan soğuk rüzgar,masanın üzerindeki kağıtların uçuşup saçımın yüzüme dağılmasına neden oldu.İçeri giren kız masaya yaklaşıp tel sepete bir not bıraktı ve
dışarı çıktı.Ama Emir Vural'ın sırtı dikleşti ve bana bakmak için yavaşça döndü,o keskin nefret dolu gözleriyle tuhaf bir şekilde yakışıklıydı.Bir an tüylerimin diken diken olduğunu
hissettim.Bu bakış sadece bir saniye sürdü ama beni soğuk rüzgardan daha fazla üşütmüştü.Tekrar memura döndü.
''Boşverin o zaman,''dedi kadife gibi bir ses tonuyla.''Bunun imkansız olduğunu görebiliyorum.Yardımınız için çok teşekkür ederim.''Bana bakmadan topuklarının üzerinde
döndü ve kapıdan çıkıp gözden kayboldu. Sakin bir şekilde masaya gittim,yüzüm ilk defa kırmızı yerine beyazdı,imzalatmış olduğum kağıdı
uzattım.
''İlk günün nasıl geçti canım?''diye sordu bir anne gibi.''İyi,''diye yalan söyledim,sesim çok zayıf çıkmıştı.Pek ikna olmuşa benzemiyordu.
Kamyonetim park yerindeki neredeyse son arabaydı.Bir sığınak gibi görünüyordu,bu nemli yeşil
delikte eve en çok benzeyen şey oydu.İçeride bir süre oturdum ve ön camdan boş boş dışarıya baktım.Isıtıcıyı çalıştırmak için anahtarı çevirdim ve motor hayat buldu.Gözyaşlarımla savaşarak
amcamın evine doğru yola koyuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alacakaranlık(GAY)
VampireAnnemin ölümünün ardından amcamın yanına, ufak bir kasabaya taşındım. Burayı sevmem için bir neden yoktu, en azından öyle olacağını sanıyordum.