Some thing just broke you, little girl.

98 14 398
                                    

Hatırlanıp özlenen samimi konuşmalar, verilen ve asla yerine getirilmeyen sözler... Yang Jeongin'in ailesi buydu, bu kadardan ibaretti. Jeongin bilmezdi baba sevgisini, annesinin saçını okşamasını, ailecek yapılan aktivitelerin verdiği sıcaklığı, ebeveynlerinin ona söyleyeceği "aferin" kelimesinin güzelliğini bilmezdi. Bilmesi için yardımcı olunmamıştı. Jeongin iyi bilirdi ailedeki ses yükselince dolabın içine saklanması gerektiğini, babası düzgün yürüyemiyorsa yanına gitmeyip odasında sessizce beklemesi gerektiğini, annesi ellerini babasına vurmak için kaldırıyorsa yatağına gidip uyuması gerektiğini çok iyi bilirdi.

Şu anı yaşayan Jeongin ise karşısındaki çifte mezara bakıp kuru gülümseme verecek kadar büyümüştü. Yirmi üç yaşına gelmişti, çocukluğunu baktığı mezarlarla birlikte güvenli bir uykuya gömmüştü. O küçük çocuğu kimse orada incitemeyecekti, Jeongin büyük bir özenle yerleştirmişti.

Elindeki sigarasına bakarken annesinin sözlerini hatırladı.

"Sigara kötüdür Jeongin, etrafındaki herkes içse bile içmemelisin. İçersen o küçük ciğerlerin nefesinin ağırlığı altında ezilir."

Hafifçe sırıttı, burada değildi annesi ve ona içmemesini söyleyecek kimsesi de yoktu. O, acılarının altında ezilmiş ciğerlerine daha çok acı vererek kendisini uyuşturuyordu. Sigarasını yaktıktan sonra annesinin mezarının karşına geçerek derin bir nefes aldı, dumanı mezar taşına doğru üfledi. Babasını mezarına bakmadan nefesini vererek çıkışa doğru ilerledi. Bugün, bu saatte kaybetmişti "ailesini". Üzülmüyordu arkalarından, duygularının katiliydi bugün mezarında sonsuzluğa uyuyan kişiler.

Mezardakiler bırakmak zorunda oldukları için bırakmışlardı, peki sevgilisi neden yanında değildi Jeongin'in? Bu sorunun cevabını kendisi de bilmiyordu, kafasını iki yana sallayıp düşüncelerini yok etmeyi amaçladı.

Boş sokaklarda sokak lambalarının altında loş ışıkta ilerliyordu. Onu evde bekleyen kimsesi olmadığı için istediği kadar gezebilirdi. Özgürlük değildi bu Jeongin'e göre, bu sadece yalnızlıktı. Eve gitmeyi düşünmüyordu, zaten gitse de uyuyamayacaktı ve tüm gece boyunca tavanını izleyecekti. Sigarasından derin bir nefes daha çekip çöp kutusuna attı. Nefesini verirken duyduğu hıçkırıklarla olduğu yerde hafifçe arkasına döndü. Küçük bir kız çocuğu, yere oturmuş ellerini yüzüne kapatmış bir şekilde ağlıyordu. Adımlarını kız çocuğuna doğru atıp hızla önünde diz çöktü.

"Merhaba küçük bayan, nedir seni böyle ağlatan?"

Küçük kız far görmüş tavşan gibi gözlerini kaldırıp ifadesizce ona bakan gözlere dikti bakışlarını. Adamın ifadesizliği onu ürkütsede ses tonu sımsıcak hissettirmişti.

"Babam sabah burada beklememi güneş batarken beni gelip alacağını söyledi ama gelmedi."

"Yalnız kalmak istemiyorsan gece boyunca burada kalabilirim, konuşmak ister misin?"

"Teşekkür ederim ama gerek yok, yorgun gözüküyorsunuz evinize gidin."

Jeongin küçük kıza gülümsedi. Dizini yerden kaldırıp elini uzattı. Kız anlamsızca ona bakarken elini işaret edip "tut" demeye çalıştı. Küçük kız iç çekip elini tutarak yerden kalktı, kalkmasıyla genç adamın elini bırakıp gözyaşlarını sildi.

"Benim adım Yang Jeongin, yirmi üç yaşındayım. Seni sormayacağım, istiyorsan söylebilirsin."

"Benim adım Kim Yuna ve sekiz yaşındayım."

Jeongin küçük kıza dönüp büyük gülümseme verdi. Onlar gecenin dördünde birlikte sokakların hepsinden geçtiler, 7/24 açık bir markete girip küçük kız için atıştırmalık aldı Jeongin.

My Little GirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin