BÖLÜM 8: Turnuva
-Adaletli ol Rosemarry... İnan bana bu, Dünya'nın bütün düzenini değiştirecek...
Adil ol ki biri, diğerinin sahip olduğu hakta gözünü gezdirmesin...
-Merhametin kulağına ses ver Rosemarry... Onun yörüngesinden bir an olsun ayrılma. Eğer ayrılırsan işte o vakit çanlar çalmaya başlayacak. Ölüm çanları kulağından bir an olsun ayrılmayacak...
-Güler yüzlü ol Rosemarry... Öyle ki halk sana daima gülümsesin. Gülümseyen insanların yüzlerini unutma. O yüzler aklına geldikçe ne için savaşacağını daima hatırla...
-Dünya'nın gürültüsünü sustur Rosemarry... Sustur ki o gürültü arasındaki şelale seslerini, kuş cıvıltılarını, doğanın sesini duyabil. İçinde yaşadığın kâinatın eşsiz tadına varabil...
-Güçlü ol Rosemarry... Seni deviren kişi yalnızca kendin olacak kadar güçlü ol.
Her bir sayfa çevirdiğimde gözlerim doluyordu. Ellerimin arasında gelecekteki kendime bıraktığım o notlar şimdi öyle canımı acıtıyordu ki...
Çocukken annem bana 'Çocukluğun bir daha geri gelmeyecek benim yegânem... Bugünleri unutmamak adına gelecekteki kendine her gün birer not bırak. Bu ileride ruhun karanlıkla boğuştuğunda seni aydınlığa kavuşturacak...' demişti.
Dediği olmuştu...
Her bir sayfasında yamuk yazılarımın ne kadar da umut dolu olduğunu görebiliyordum. İçimdeki masum çocukluğum şimdiki kırık kalbime bir kucak açmıştı sanki. Yitirdiğim umudum, pes ettiğim onca şeyden sonra bu satırlar nasıl bu kadar iyi gelebilirdi kaybettiğim kendime?
Doğru. Ben kendimi kaybetmiştim...
Birkaç haftadır yaptığım onca şeyi geçirdim gözlerimin önünden. İçimde yıllardır sakladığım o tarafın bu olup olmadığını anlama çabasına girdim. Başaramadım.
Özüm neydi, aslen kimdim? Hiçbir cevap yoktu sorularıma.
Ben sadece kendimi kaybediyordum ve bunu hissediyordum. Bana çizilen her bir sınırı, her bir çizgiyi elimle silip atıyordum bir köşeye. Korkusuzluğumun ve cesaretimin dayandığı bir yer yoktu. Ne yaptığımın bilincine bile bazen o kadar geç varıyordum ki... Bilincim yerinden kayboluyor ve bambaşka birine dönüşüyordum sanki. Herkesin benden nefret eden o gözleri gözlerime değince birden dengemi kaybediyordum. En ufak sözlerinde kendimi kaybediyordum. Ve bunu fark ettiğimde ise geç kalmamla beraber pişman oluyordum.
Kraliçe hakkında konuşan o bekçiyi unutamıyordum. Zira o korku dolu gözleri aklımdan bir an olsun çıkmamıştı. Üzerinden geçen günler ise unutmama yardımcı olamamıştı.
Defterin bir sayfasını daha çevirdiğimde kapımın çaldığını duydum. Kapım çaldıktan çok kısa bir süre sonra kapım açıldı ve Marlon içeri girdi. Marlon'u görünce hafifçe tebessüm ettim. Marlon, kumral dalgalı saçlarını oldukça büyük bir özenle düzeltirken çok iddialı bakışlar atıyordu. Onun bugünkü bu keyfinin sebebini biliyordum. Bugün kutlamanın olacağı gündü. Turnuvanın da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ KRAL (KARANLIĞIN YÜZÜĞÜ SERİSİ-1)
FantasyDünya'nın unutulan ve sonradan hatırlanan o eşsiz toprakları... Ardena... Nice krallıkların hüküm sürdüğü ama o uğursuz kara topraklarında kimsenin barınamadığı bir ölüm çukuru. Nice soyların başlayıp bittiği, nice ırklar ve yaratıkların doğup öldüğ...