Jimin'le olan görüşmesinden sonra darmadağın hisseden Hoseok çareyi Namjoon'un evine gitmekte bulmuştu. Yoongi'yi görmeli ve biraz daha öpüp koklamalıydı.
Apartmana girip zili çalacağı sırada kapı açıldı.
"Kokunu aldım," dedi Yoongi çekinerek. "Sonra hemen kapıya koştum."
Hoseok içeri girip ardından kapıyı kapattı. Kolundan tutup Yoongi'yi kendine çekti ve belini sardı. Belinin inceliği ve bedeninin küçüklüğü onu sarıp sarmalama isteği uyandırıyordu. Elini kızıl saç tutamlarına daldırdı. Başını direkt boynuna gömmüş, mandalina çiçeği kokusunu içine doya doya çekerek kendini rahatlatmaya başlamıştı.
Yoongi'nin kokusu ferahlatıcıydı. Mandalina ağaçlarıyla dolu bir bahçede yürüyormuş hissi veriyordu. Bu, doğa aşığı olan Hoseok için cennet demekti.
Yoongi de kollarını Hoseok'un boynuna doladı. Kendisini eve bıraktıktan sonra nereye gittiğini veya kiminle buluştuğunu bilmiyordu fakat Hoseok'un desteğe ihtiyacı olduğunu fark etmişti. Bu yüzden ince kollarını olabildiğinde sıkılaştırıp başını yana eğdi. Hoseok rahat etsin diye boynunu daha çok açtı.
"İyi misin hyung?"
Hoseok ağzında iyi olduğuyla alakalı bir şeyler geveledi ve dudaklarını Yoongi'nin boynuna bastırdı. Beyaz ve hassas tenini öpmek için fazla bile beklemişti.
Yoongi boynunda hissettiği dudaklarla beraber heyecanla doldu. Birbirlerini özgürce öpebildiklerine, dokunabildiklerine ve sarılabildiklerine hâlâ inanamıyordu. Rüyada gibiydi, uyanmak istemiyordu. Alfanın feromonları etrafını sarmışken kıkırdadı. Bu kokudan hiç sıkılmayacaktı.
"Hoşuna mı gitti?" dedi öpücüğü kastederek. Hoseok'un kulaklarına dolan tatlı kıkırtı, gülümsemesine neden oldu.
"Senden bahsediyorsak, evet."
Başını boynundan kaldırdığında Yoongi, Hoseok'a bakarak beklentiyle dudaklarını yaladı. Nemlenmiş pembe dudakları ve ıslak dilini görmesi alfa için iyi olmamıştı.
"Demek öyle?"
Hoseok kolunu sardığı beli meydan okur gibi kendine çekti. Böylelikle Yoongi'nin bedeni alfaya iyice yaslanmıştı. Yoongi de boş durmamış ve Hoseok'un giydiği sweatin eteklerini sıyırmıştı. Elini içeri kaydırırken aklından türlü türlü düşünce geçiyordu.
Bedeni sımsıcaktı. Ona dokunduğu an karın kasları kasılmıştı, Yoongi kendini hiç olmadığı kadar cüretkar hissediyordu. Parmaklarını esmer tene sürterken daha fazlasını istediği her halinden belliydi.
"Sıcaksın..."
Yoongi'nin aklına kızgınlığı gelmişti. Normalde sancılı geçerdi fakat bu sefer rahat edeceğini hissediyordu. Alfanın sıcak bedenine sarılmak, başını göğsüne koymak, kalp atışlarını dinlemek ve kokusunu içine çekmek... Bu süreç kesinlikle diğerlerlerinden daha farklı olacaktı. Şimdiden heyecanlanmıştı.
Hoseok, Yoongi'nin eğitmeni olmayı kabul ettiği andan itibaren omegalar hakkında birçok şey öğrenmişti. Hal ve hareketlerine bakarak kızgınlığının yaklaştığını fark etmişti. Ona iyi bakacak, ağrısını almak için elinden geleni yapacaktı.
"Kalbimi ısıttığındandır Min Yoongi. Kanımın eskisinden daha canlı akmasının sebebi sensin."
Yoongi diş etlerini gösterecek kadar geniş gülümsedi, başını aşağıya eğdi. Hoseok'un çıplak beline kollarını dolayıp sımsıkı sarıldı. Kızıl saçları gözlerinin önüne düşmüştü.
"İyi ki sensin," Yoongi yanağını Hoseok'un göğsüne sürttü. "Eğitmenim iyi ki sensin Hoseok."
"Bebeğim, bana bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
freckled boy • yoonseok
FanfictionKızıl saçlara ve minik çillere sahip olan Yoongi'den etkilenmeyecek tek bir alfa bile yoktu. Kurt formuna girdiğinde kızıl kürkü ihtişamla parlar, mavi gözleri etrafa ışık saçardı. Hoseok ise yaşadığı dağ evinden çıkmayan, kendini toplumdan soyutlay...