Birinci bölüm: Koala (part 2)

55 5 7
                                    

- ayaklarıma kara sular indi , bırak beni artık ne olur!
- ne kadar çok söylendin Zühre yaa ! Hem ne yaptık sanki . Bak sayıyorum. Bir ; Çarşıya gidip bütün mağazaları dolaştık,ne güzel işte kıyafet alacağımız zaman fikir olur.
Bana göz deviren kuzenimi umursamadan devam ettim saymaya
- iki ; kuaföre gittik. Kuaför bizi bı saat beklettiyse benim suçum ne? Üçüncüsüne gelince ; sen çok yoruldun, birazcık dinlen diye seni sinamaya götürdüm. Sanada iyilik yaramıyor! Altı üstü üç yer gezmişiz.
- sen ona dinlenmek mi diyorsun? Tamam, niyetin iyi olabilir ama çözümün yanlış kuzu.. Şu halime bak pilim bitti pilim. Artık bana duracell taksanda çalışmam. Bide altı üstü diyosun yaa ! Sana inanamıyorum Hafsa,pes doğrusu !
Son cümlesini söylerken sesi gerçekten yorgun ve isyankâr çıkmıştı.
- ne yani dinlenmedinmi ?
Aynı ses tonuyla cevap verdi
- hayır tabiki Hafsa.. Allah aşkına, seni dinlenmeye götürüyorum diye 3 km yol yürüttün bana. Çarşıdakine gitsek olmuyor muydu sanki !
- Ammada söylendin ha ! Çarşıdaki güzel değil üstelik daha pahalı. Hem sabah sporunu yapmış oldun fena mı?
- sabah evden çarşıya giderken de aynı şeyi demiştin!
- off be ! İstesende istemesende bugün gezicez . Senin bu asosyalliğini atman lazım artık. Şimdi lokantaya gidiyoruz. Karnın doyunca hiçbirşeyciğin kalmaz.
- tamam, artık pes ediyorum. Daha nereye götürebilirsinki zaten!
- oh ,oh , ne güzel. Bugün çok eğlenieceğiz desene . Daha yeni başlıyoruz kuzu..
Az önce sarfettiği sözcüklerden dolayı bin pişman olan Zühre, gözlerime annelerine " ne zaman eve gidicez" diyen çocuklar gibi bakıyordu. Ama olsun, böyle bir fırsat bir daha elime geçmez diye düşünerek biraz daha sürdürdüm Zühre ye göre işkenceyi.. Söylediği şeyden pek mutlu olmasa da, sonuç olarak ikna etmiştim. Oda kendi ağzıyla pes ettiğini söylemişti. Hem o ne öyle kukuman kuşu gibi ! Biraz temiz hava almış oldu. Bu kadar asosyal olmasa daha mutlu olacak heberi yok..
Ne kadar isyanları oynasada , baya gezdirdim bugün Zühre yi . Akşam kerahati girmeden döndük eve. Aslında benim dahada gezesim vardı ama Zühre nin perişan hâlini görünce içim acıdı. Gerçekten çok yorgun gözüküyordu. Artık devamını da başka zamana diyerekten onun sözünle eve döndük.
Zühre kendi odasına bile gidemeden ilk odadaki koltuğa yığıldı kaldı. Bende karşısındaki koltuğa oturarak onun uyumasını seyrettim. Gerçekten çok komik uyuyordu. Kendini öyle bir atmıştık ki koltuğa, başı kaymış siyah saçları eşarbından dışarı çıkmıştı. Aslında oldukça güzel olan Zühre nin , uyurken şaftı kayıyordu. Mağlum günün çoğunu da uyuyarak geçirdiği için doğal olarak güzelliğini pekte göremiyorduk.
Halam bir ara ne yaptığımıza bakmak için yanımıza geldi. Zühre nin uyuduğunu görünce üzerine bir pike getirip örttü. Normalde farkederdim öyle şeyleri ama bu sefer farkedememiştim. Anlaşılan bende yorulmuştum. Oturduğum koltuğa uzanarak düşünmeye başladım. Eniştemin benim olduğum odaya girmeyeceğini bildiğimden kafam rahattı. Hamza abim de nasıl olsa bugün mesaiye kalıyordu. Kısacası istediğimi yapabilirdim. Tekrar daldım düşüncelere. Hayalden hayale ,mutluluktan mutluluğa hoplaya zıplaya geçiyordum. Ne kadar yaşım büyümüş olgunlaşmış olsam bile hâlâ kalbim ufacık bir kız çocuğuna aitti. Gerçekten küçük bir çocuk gibi en ufak şeyden dünyanın en mutlu insanı olabiliyordum. Aynı zamanda insanların bir lafıyla, bir davranışıyla hatta bir bakışıyla o küçücük kalbimde kurduğum dünyalarım başıma yıkılıyordu. Nasıl bu kadar alıngan olabildiğimi kimse anlamıyordu. Bilerek yaptığımı sanıyorlardı üstelik.. Kim kendine bilerek eziyet ederdi ki ? Kimse anlamıyordu dedimya, aslında bende anlamıyordum.. Bilerek yapmak bir yana bilerek yapmamaya çalışıyordum. Kendimi bildim bileli bu derdime deva arıyordum. Ne yapsam, ne etsem olmuyordu işte..

Kınalı Parmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin