Little Mix - Shout Out to My Ex
•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Geri dönüşümüz de gelişimiz kadar normaldi. Sadece biraz daha yorulmuştuk. Bu yüzden araba fazla sessizdi. Çünkü herkes yorulmuştu. Hele ki direksiyon başın da olan babam uyukluyordu.
Denizliden ayrılmadan önce çarşıya inmiştik ve bir kaç parça bir şeyler almıştım. Elimi, sırt çantamın içine atıp Arda ve kendime aldığım bileklikleri çıkarttım ve inceledim.
Bileklik iplerden oluşuyordu. Siyah, beyaz ve gri renkli olan bilekliğe baktıktan sonra tekrar çantama kattım. Yol daha bitmediği için kulaklığımı taktım ve kafamı cama yaslayıp uyumaya çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü saniye 18520742 defa kafamı cama çarptım. Oysa ki film veya diziler de gayet rahat gözüküyordu.
Bodruma geldiğimizde uyku mahmurluğu ile bavulumu alıp eve doğru yürüdüm. Bavulu taşıyana canım çıkmıştı. Ne vardı da bu kadar kıyafet almıştım acaba?
Eve girdiğimde bavulu odanın bir köşesine attırdıktan sonra kendimi de yatağa attım. Telefonu çıkarıp Denizli de çekildiğimiz fotoğrafları instagram'a attım ve biraz sosyal medya hesaplarım da gezdim. Ardaya geldiğimizi haber ettim.Bir vakit sonra uykum gelince telefonumu şarja taktım ve yatağıma kıvrılıp uyudum.
°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•
Uyandığımda saat altı olmuştu. Her ne kadar beş saat uyusam da kendimi dinç hissetmiyordum. İşte bunların hepsi uykuyu fazla sevmenin sonuçları.Telefonu elime alıp cevabın gelip gelmediğine baktım. Cevap gelmişti. Whatsapp'ın şifresini girdim ve sohbetin açılmasını bekledim.
Arda: Tamam bakalım :)
Üzerim de hala kotumun olduğunu görünce çok şaşırdım. Üzerime rahat bir şeyler giysem daha iyi olurdu. Dolaptan siyah bir eşofmanımı çıkartıp giydim üstüme de kısa kollu bordo bir tişört geçirdim. Annem aşağıdan "Damla kalk hadi kızım ekmek al gel" dedi. Anneme "anne bu evin küçüğü ben değilim Ece alsın bana ne. Ben almak istemiyorum"dedim. Annem "Damla sinirlendirme beni git al, gel çabuk" dedi bağırarak. Oflayarak yataktan kalktım. Üstümdekilerin iyi olduğunu düşündüğüm için böyle gidecektim ekmek almaya. Sonuçta beğenecek yoktu ya.
"Anneğğ para nerdeğğ" dedim aşağıdaki anneme sesimi duyurmaya çalışarak. Annem "al kapının yanında ki dolaptan, orada" dedi. Saçımı ev topuzu yaparak aşağı indim. Bir dakika indim mi dedim ben az önce pardon o öyle olmadı. Ayaklarım birbirine dolaştı ve takılıp aşağıya kadar yuvarlandım. Böylelikle yaptığım ev topuzundan eser dahi kalmamıştı. Gülmeyin hiç komik değil. Sonunda merdivenlerden yuvarlanmayı bitirdiğimde ağlamış mıydım. Hayır tam olarak ağlamadım. Hem gülüyordum hem de sızlanıyordum. Sinirlerim bozulmuştu valla.
Yerde sızlanırken annem yanıma koşturarak geldi. " Noldu? Merdivenden mi düştün?"dedi. Bir yandan gülmemek için kendini zor tutuyordu.
Anneme evet anlam da kafamı sallayınca annem "bir şey oldu mu? İyi misin?" diye sordu. Bacağımı gösterdiğimde " kalk hadi buz koy" dedi. Belki bir çoğunuz ekmek almamak için böyle bir şey yaptığımı düşünebilir ama hayır bunu sırf ekmek almamak için yapmadım. Sırf ekmek almamak için bir yerini kıracak kadar salak birisi değildim.
Bacağımın acıyan yerine baktığımda birazcık morardığını gördüm. Mutfağa gidip buzluktan buz çıkartıp koydum. Birazcık acımıştı ama koyabilmiştim. Buz bacağım da beklerken mahvolmuş topuzumu tekrar yaptım. Buzla işim bittiğinde tezgahın üstüne bırakıp ekmek almak için dışarı çıktım. Allah affetsin ama hava cehennem sıcağını aratmıyordu.
Kapıyı tekrar çalıp kapının açılmasını bekledim. Annemden kaç ekmek alacağımı sordum. Bir de gözlüğümü istedim. Gözlüğümü takıp fırına doğru yürüdüm. Fırına girdiğimde sıcak ekmeğin buharı yüzümü okşayıp geçti. Hava zaten sıcaktı. Üstüne fırının sıcak havası beni boğmuştu.
Kadına "üç ekmek alabilir miyim" diyerek parasını verdim ve içimden bir an önce verse de gitsem diye dua etmeye başladım. Kadın kafasıyla onayladı ve ekmekleri poşete kattı. Hayırlı işler diledikten sonra eve gitmek üzere geri döndüm.
Bahçe kapısını açtım. Tam girecektim ki o sırada telefonum titredi. Telefonumu elime aldığımda mesajımın kimden geldiğine baktığımda Ardadan geldiğini gördüm. Aman boş ver deyip bakmadım. Evin kapısına geldiğimde içeri girip anneme geldiğimi haber ettikten sonra telefonumu elime alıp Ardadan gelen mesaja baktım
Arda: Bizim mahalle de ki parka gel hadi. Oturuyorum ben.
Ben: Tamam geliyorum
Malım ben. Davet edildiğim yere hemen gitme gibi bir huyum var çünkü. Neyse ya. Ardaya aldığım bilekliği bu saye de verirdim.
Böyle mi gitsem acaba? Ne gerek var ya üşeniyorum bir de üstümü değiştirmeyle uğraşamam. Anneme dışarı çıkacağımı söyledim ve çıktım. Mahalle de ki parka girince gözlerim direk Ardayı buldu. Gülümsedim ve yanına oturdum.
Arda bir üstüme bir de bana tek kaşını kaldırarak bakıyordu. Tek gözümü kıstım ve kafamı 'hayırdır. ne baktın kardeş' dercesine salladım. Arda " Damla? Sen iyi misin" dedi.
Yüzünde ki ifadeye bakılırsa ben de bir tuhaflık vardı. Gözlerimi irice açtım ve " ay noldu Arda? Yüzüm de sivilce mi çıkmış? Bir yerime bir şey mi olmuş? Çirkin miyim? Niye öyle bakıyorsun?" dedim tedirginlik için de. Arda gülüp " bir şey olduğu yok ya" diye gülmeye devam etti. Ben hala endişeli bir şekil de Ardaya bakarken, sonun da gülmesini bitiren Arda " sen normal de dışarıya çıkarken böyle çıkmazsın. O yüzden şaşırdım. Bir de verdiğin tepkine güldüm. Bir yerin de bir şey çıktığı yada olduğu yok" dedi ve tekrar sırıtmaya başladı.
Ardaya dönüp "Arda sana iğrenç bir espri yapabilir miyim? Evet" dedim. Kendi soruma kendim cevap vermiştim. Hahayt.
Arda beklentiyle bana bakarken "ben en çok hangi hayvanı seviyorum biliyor musun" dedim. Arda bir süre düşündükten sonra "kedi?" dedi. Bir nevi doğruydu ama bu espri için lazım olan cevap değildi.
Kafamı sallayıp " hayır. Kızarmış tavuk" dedim ve tabiri caizse haykırarak gülmeye başladım. Arda hıhlar gibi gülerken ben kendimi yere atmamak için zor tutuyordum.
Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Saat kaçtı acaba? Kendi telefonum cebim de olduğu için çıkarmaya üşendim ve Ardaya saatin kaç olduğunu sordum. Kol saatine baktı ve gülerek "yirmi birinci yüzyıla beş var" dedi. Kendimi tutamadım gülmeye başladım. Arda ile dakikalarca güldük. Aklıma Ardaya Denizliden aldığım bilekliği vermediğim gelince elimi cebime attım ve Ardaya uzattım. Teşekkür ettikten sonra paketinden çıkardı bileğine taktı.
Ardayla bir süre daha muhabbet ettikten sonra sonra eve gittik. Hava kararmıştı. Saatin kaç olduğu konusunda hiç bir fikrim yok. Sanırım beş ,altı civarı bir şeyler. Eve girince yemek yedim ve odama koşturarak çıktım. Biraz sosyal medya hesapların da gezdikten sonra gözlerim ağırlaştı ve kendimi uykuya bıraktım. Tabi ki uyurken hayal kurmayı ve Ardaya aldığım bilekliğin aynısını takmayı da ihmal etmedim.
Bölümler, olaylar bozulmadan düzenlenmiştir.
Oy ve yorumlarınızı eksik tutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILDIZ #wattys2019
HumorGözlerinde gökyüzünü taşıyanlara... Eski adımız: karşı komlum meteor BU HİKAYE 25/07/2015 TARİHİNDE YAZILMAYA BAŞLADI.