"Her yerde, yeryüzünün dört bir yöresinde, birbirlerinin varlığından habersiz, aralarında nefret ve yalan duvarları girmiş ama yine de birbirlerinin aynı olan; düşünmeyi hiçbir zaman öğrenmedikleri halde, bir gün dünyayı altüst edebilecek gücü yüreklerinde, içlerinde, kaslarında biriktirmekte olan yüz milyonlarca insan yaşıyordu..
George Orwell
1984"Bilirsiniz bazen hayat size bir limon verdiğinde ondan bir limonata yapmanız beklenir ama siz o kadar aykırı ve iyisinizdir ki bir bakmışsınız elinizde limonatadan çok daha fazlası vardır.
İnsanlar dünyaya hüküm kurmak adına o kadar vahşi yollara başvurmuş ve kendi benliğini asıp bunun çok ötesinde hareket ede ede artık başka bir boyuta atlamış gibisinden bir dönüşüm başlamıştı.
Peki insan kötü mü doğardı yoksa kötü olmak zorunda mı kalırlardı.?
Aşk denilen kavramın çok ötesinde yatan o bütün hislerin yarattığı etkiler bazen insanı özünden çekip alabilirdi.
İnsan ruhunu okşayan sesler, görsel ilüzyonlar, mutluluk belirtileri gösteren ve heyecanla birleşen, sevgi hissini daha aktif yaşandığı duygu aşk olarak tanımlanmaktadır. Her yaşta hissedilebilen bu tutkulu duygular, insan hayatının her noktasını etkileyebilme gücüne sahiptirler. Aşık olan kişinin ilk olarak fiziksel değişiklikler gösterdiği ve sonrasında bu değişikliklerin iş hayatına da yansıdığı gözlemlenmektedir.
Bu sebep ile aşka kendini fazla kaptırmış olan kişiler için hayat istedikleri gibi değil hatta tam tersine gitmeye başlamaktadır. Aşktaki tutku bazen saplantı duygusu ile karıştırılmakta ve bu ikisinin ayrımını yapamayanlar doğan olumsuzluklar ile baş etmek zorunda kalmaktadırlar. Yani yararları kadar aşkın zararları da vardır ve bunlardan mümkün olduğunda kaçınılarak hem kişilerin hem de ilişkilerin sağlıklı kalmalarının sağlanması gerekmektedir.
Peki aşk size en fazla ne yaptırabildi? Nelere katlanmak zorunda kaldınız? Yahut nelerden vazgeçmek zorunda kaldınız?
Dünyanın enlerine sahip olmayı umursamadan bir kişi uğruna kendinizi eş geçtiğiniz oldu mu?
Gibi gibi bir çok şeyler dönüp dolaşır bu konu hakkında lakin hiçbir zaman bir sonuç elde edilir mi orası bir nebze muamma kalır bence. Aşk farklı bir boyut hatta sevmenin çok ötesinde kim belki de çok gerisi de kalan bir zehrin ta kendisidir.
Sevgilim Sevgilim" - Ahmet Erhan
"Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım
Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar
Günler kısalır, geceler uzar
On parmağımın üstüne on mum yaktım
Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım
Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu
Kanar bir yerlerim: Sevgilim
Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım
Bir delta gibi genişleterek yokluğunu
Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu"
Ufak bir örnek vermem gerekecek olursa bu şiir gelir aklıma. Aşkın kasvetli yoğun bir o kadar da dalgalı hırçın bir deniz olduğunu burdan bile çözebilirsiniz nitekim.
...
Bay Jeon'un yüzündeki kan gözünün altında yerini alırken aldığı her bir nefes soluk borusunu adeta tıkıyor gibi bir ifadeye sahipti bakıldığında. Kendi kanını taşıyan ve ileride kendisinden sonra varis olarak düşündüğü oğlunu kendisini bizzat öldürmek isteyen adamın ellerini tuttuğunu görmek, pek de haz verdiğini soylenilecek bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝖕𝖆𝖘𝖘𝖎𝖔𝖓 を 𝖕𝖏𝖒 ꨄ 𝖏𝖚𝖓𝖌
Mystery / ThrillerIki adam düşünün ; Biri cinsel dürtülerini asla kontrol edemeyen bir seks manyağı diğeri ise libidosu hiç oynamayan bir aseksüel İkilinin yollarını kesiştiği an her şey görünenin tam tersine dönecekti. * ağır bdsm içerikli * şiddet içerikli