17.Bölüm: Ahlakî Sorumluluk/ Geçmişle Yüzleşme

19 2 0
                                    

 ''En kötüsü de  suçluları masum, masumları suçlu konumunda görmemizdi.'' -Hilda

Günümüz...

Mason'dan...

Bir dakika oldu olalı - ya da bilmiyorum çünkü zaman algım yok olmuştu- tekrar kendimizi şimdiki anda Bay Minus'un çiftliğinde bulmuştuk. Kimse bir şey söylemeye cesaret edemedi. Her şeyi görmüştük. Artık geçmiş, eskisi gibi mat değildi. Saydamdı. Olanları görmüştük, hatta geçmişe müdahale bile etmiştik. Görünmeyeceğimizin bilincinde, birkaç kişiyi takip etmiştik. Bay Minus'a, müritlerden biri saldırınca kafasına taş atarak yaralayan da bizdik. Gelecekten geçmişe görünmeden müdahale etmiştik. 

Hepimiz o yangını izlerken, o çığlıkları duyarken, Katyuşka'nın boğazı kesilirken orada idik ve hiçbir şey yapamadık. Bağıramadık, durun diyemedik. Bizi göremezlerdi zaten orası ayrı. Bir zaman diliminde aynı anda iki yerde bulunamazdık. Geçmişteki Mason ile aynı zaman diliminde bulunmak zamandaki varlığımı tehlikeye atardı. 

Hilda alttaki gizli saklanma bölgesinde yere çöktü ve dizlerini kendine çekip ağlamaya başladı. İlk tepki veren o olmuştu. Yanında olmak istiyordum ama hiçbir şey yapamıyordum. Aklıma sürekli o gece geliyordu. Semenova Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi mahvolana kadar yaktıktan sonra, anne ve babamın soğukkanlı bir şekilde eve gelip hiçbir şey olmamış gibi davranmaları kanıma dokunuyordu. O zamanlar altı yaşımda olduğum için garip olup olmadıklarını tam kavrayamamıştım. Annemin gülerek bana yemek ısıtıp önüme koyması geldi aklıma. 

Ellerinde taşıdığı yanık insan parçaları aklıma gelince kusmak istedim. O gece oturup o yemeği afiyetle yemiştim. Eğer o yaşımda bile bir şeyleri bilseydim, yine aynı iştahla bir şeyleri yiyebilir miydim bilmiyorum. Hilda'nın ağlamaları artarken Toicado bana döndü ve sarıldı. O da omzumda ağlamaya başladı. 

Kafam o kadar karışıktı ki, hiçbir şey yapamıyordum. Sadece elimi Toicado'nun sırtına götürüp koyabilmiştim. Burnumu omzuna dayayıp sakinleşmeye çalıştım. Gözlerim sulanırken içimden lanetler okudum. O bebek çığlıkları beynimi terk etmezken, ikimizi de sakinleştirecek şeyler söylemek istedim.

''Tamam bebeğim, yok bir şey.''  Vardı. Bir sürü masum insanın, iftira atılan insanın vebali vardı. Yobazlık vardı. Dini kötüye kullanma vardı. Manipülasyon vardı. Bir değil birden fazla suçlu vardı. Göz ucuyla Crees'in Hilda'yı sakinleştirmeye çalıştığını gördüm. Frank'e baktığımda gözü bir yere dalmıştı. Hâla olduğu yeri fark edememiş gibiydi. Bilinci sanki ona oyunları oynuyordu. Freddy ve tayfasına baktığımda onları ilk defa bu kadar ciddi ve bir şeylerden eğlence çıkarmayan taraflarını gördüm. 

Freddy, Hilda'ya bakıyor bir şeyler demek istiyor gibiydi. Nessy ve Samantha yere bakıyor, bir şey söylemekten çekiniyorlardı. Craig, Arthur ve Tom kendi hallerindeydi.Candice şok içinde Hilda'ya bakıyordu. Bay Minus, elinde tuttuğu siyah kumaşı burnuna götürmüş kokluyordu. Aşkı ve kasaba için neler yaptığı aklıma geldi. Onun deli olduğunu düşünürken aslında gerçeğin öyle olmadığını bilmek içimi rahatlatmadı. 

''Onlar k-katiller. B-bu kasabadakiler birer katil. En kötüsü de suçluları masum, masumları suçlu konumunda görmemizdi,'' dedi hıçkırarak ağlarken. Yanılmıştık. Onların kötü olduğunu düşünürken değillerdi. Kötü olsalar bile, buna zorlanılmışlardı. Tıpkı Bay Minus'un deli olmaya zorlanması gibi... Yaşanılanlar ona aklını yitirmiş hissiyatı veriyordu.

Sürgün edilmiş bir korkak gibi gözükmek istemiyordu. Hatta bahse varırım bu nedenle gelip günlüğünü almak istedi. İsminin böyle anılmasını istemiyordu. Bizim kitap sandığımız ama yaşanmışlıkların yansıdığı bu sayfalar aslında gerçeğin aynasıydı. Lanet, Semenova ile sınırlı değildi. Lanet Henderson'ın zehirli düşüncelerindeydi. Svidrigaylov Semenova buna tuz biber olmuştu sadece. Ona karşı olan nefretim kat kat artarken şu an nerede ne yapıyor olabileceğini düşündüm. 

Dirilen Korkunun PençesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin