Mehmet Amca ve Fatma Teyze koca bir yalnızlıkta, bir
başlarına yaşıyorlardı. Aslında onlara göre hiç de yalnız değil- lerdi.
"Çevremizde insanların olmaması bizi yalnız kılmaz, bizim yalnız kalacağımız an, birimizin diğerinden daha önce ölmesidir. Allah birimizin ölümüyle diğerini cezalandırmasın çünkü birimiz ölürse diğerimiz yarım ve çaresiz kalır." deyip uzun bir iç geçi- rirdi Mehmet Amca.
Birbirlerinin ellerini hiç bırakmıyorlardı, her gün kaybetme korkusuyla uyuyup, kaybetme korkusuyla uyanıyorlardı. Meh- met Amca doksan üç, Fatma Teyze doksan yaşındaydı.
Yaşadıkları evleri harabeye dönmüş bir gecekonduydu. Pen- cerelerinde cam yerine naylonlar bulunan bir yerdi burası. İn- sanın içi acıyordu bu durumu görünce ama onlar bolluk içinde mutluluğun sefaletini çeken insanlardan kat ve kat daha mutlu- lardı. Yaşamak için tek nedenleri yine birbirleriydi çünkü çok seviyorlardı, yetmiş üç yıllık bir evliliği ilk günkü mutlulukla yaşıyorlardı adeta...
Mehmet Amca ve Fatma Teyze'nin biri erkek ikisi de ikiz kız olan üç çocukları varmış: Erkeğin adı Ahmet kızlardan ilk doğan Merve, ikinci doğan Songül imiş. Erkek olan yirmi yaşındayken trafk kazasında hayatını kaybetmiş, şimdi yaşasaymış yetmiş yaşlarında olacakmış. Kızlar da evlenip gitmişler. Başlarda zi- yaretleri oluyormuş ama belli bir zaman sonra ziyaretlerin ardı gelmemeye başlamış.
Mehmet Amca ve Fatma Teyze çocuklarını çok özlüyorlardı. Canlı canlı bir türlü görmedikleri için her akşam onların fotoğraf- larına sarılıp uyuyorlardı. Bu durum onların canını her ne kadar çok acıtsa da ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Bu yüzden öz- lemlerini kalplerine gömüp fotoğrafarıyla avunuyorlardı...
Mehmet Amca eskilerden konuştuğu zaman insanın oturup sadece onu dinleyesi geliyor. O kadar yaşlı olmasına rağmen geç- mişinin her dakikasını, her saniyesine hatırlıyor.
Bir gün Mehmet Amca'yla beraber oturuyorduk. Fatma Tey- ze hep suskun, kocasının izni olmadan konuşmayan biri ve biz otururken o kadar yaşlı olmasına rağmen bize hizmet etmesi beni çok utandırdı. Kalkıp yardım etmek istedim, Mehmet Amca ko- lumdan tuttu.
"Kalkarsan Fatma Teyzen sana çok kızar, misafrin kendi evinde çalışmasını hiç istemez." diyerek oturttu beni yerime.
İçimden 'Allah her erkeğe böyle bir kadın nasip etsin.'dedim ama böyle insanların kalmadığını biliyordum...
Fatma Teyze çaylarımızı getirdi ve biz Mehmet Amca'yı din- lemeye başladık. Mehmet Amca kelimelerini 'kılı kırk yararak' seçip öyle anlatıyordu. Öylesine saf ve temizdi ki, her kelimesi insanı kendisine hayran bırakıyordu. Çayından bir yudum aldık- tan sonra başladı anlatmaya.
"Çocuklarımızla beraber çok mutluyduk, onlar bizi bu dün- yaya bağlayan yegâne varlıklardı. Ellerini tutmak, gökyüzünden bir yıldızı avuçlarına almak gibi kokularını içine çekmek, cenne- tin kokusunu duymak gibiydi.
Oğlum Ahmet çok yaramazdı. Durmadan sağa sola koşuş- turur bir türlü yerinde durmazdı. Annesi -fukaram- her zaman onun peşinde dolanır, düşüp de bir yerlerini incitir diye çok kor- kardı.
Kızlarımız henüz yürüyemiyorlardı. Beş yaş küçüklerdi Ah- met'ten. Hepsini ayrı ayrı, aynı derecede sever; 'Çocuklarımız bizim için dünyadan daha değerli.' derdik. Onlar bizim için ha- yatın ta kendisiydi. Yaşamın olduğu, nefesin bollukla alındığı bir dünyaydı.
Şimdi hiçbiri yok, dünyamız kısıtlandı ve bir başımıza kaldık Fatma Hanım'la." dedi ve bir damla yaş aktı gözlerinden.
Acı bir tebessüm hâkimdi ikisinin de yüzünde. Onca acı ya- şamışlar, onca zorluk çekmişler ama hepsini kalplerine gömmüş- ler ve yüzlerinden eksik etmemişler tebessümlerini.
Ağlayacak gibi oldum karşılarında. Oğulları ölmüş, kızlar da artık uğramaz olmuşlardı bu iki mükemmel insanın yanına.
Anne, baba; koca bir dünyayı adamıştı kızlarına ama kızları
o dünyayı, anne babaya tercih etmişti anlaşılan.
Çok güçlü insanlar Mehmet Amca ve Fatma Teyze. Onca yaşanan şeye rağmen hala pes etmemiş bir vaziyette hayatlarını sürdürüyorlar, hala ilk günkü gibi seviyorlar çocuklarını, ilk günkü gibi bekliyorlar çocuklarını...
'Sensiz yaşayamam' sözü bu zamanda ağızda sakız olmuş ama Mehmet Amca, bunu Fatma Teyze'ye söylerken gözlerinden gerçek akıyor, gerçekten 'sensiz yaşayamam inan' diye gözyaş- ları akıyor. Onlar bu sözlerin tek gerçek sahipleri...
Çaylarımızı içtik. Fatma Teyze öyle güzel yapmış ki çayı, ben çayı fazla sevmememe rağmen üç bardak içtim. Sonra kalkıp henüz çocuklarından başka yüzlere değmeyen o güzel ellerinden öptüm Fatma Teyze'nin.
Titreyen avuçlarıyla yüzümü okşayıp o da beni hem içine çektiği nefesiyle, hem çatlayan dudaklarıyla öptü. Sonra Mehmet Amca'nın elini öpüp döndüm eve. Sabırsızlanıyordum sabah tek- rar yanlarına gitmek için çünkü huzur buluyordum o iki insanın yanında.
Eve gider gitmez uyudum çünkü çok yorulmuştum o gün. Sabah uyanır uyanmaz hemen bakkala koşup iki ekmek al- dım ve koşarak Mehmet Amca ve Fatma Teyze'nin evine doğru yola koyuldum.
İçeriye girdiğimde, Fatma Teyze hala yataktaydı. Mehmet Amca, Fatma Teyze'nin başucuna oturmuş ellerini sıkı sıkı tuta- rak "Ben sensiz ne yaparım Fatmam?" diye ağlıyordu. Onları o halde görünce ben de ağlamaya başladım. Dayanamadım Meh- met Amca'nın gözlerinden akan yaşlara, dayanamadım gerçek bir aşkın böyle sonlanmasına. Fatma Teyze gözlerini yummuştu artık hayata. Mehmet Amca ne yapacağını bilmiyordu sanki çare- sizce kokluyordu karısının ellerini sonra öpüp yüzüne sürüyordu.
"Ben sensiz ne yaparım Fatma. Sen olmazsan ben nasıl ya- şarım." diyordu Mehmet Amca. Ağlayarak başını hıçkırıklarla Fatma Teyze'nin göğsünün üzerine koydu. Birkaç dakika öyle ağladıktan sonra bir an sesi kesildi. Bir daha kaldırmadı başını.
"Mehmet Amca! Mehmet Amca!" diye seslendim bir kaç defa ama hiçbir tepki vermedi.
Haklıydı Mehmet Amca, onsuz yapamamıştı. 'Sen olmazsan yaşayamam.'dedi ve yumdu gözlerini hayata... Böyle bir aşkın üzerine daha fazla konuşulmaz. Gönüller gerçekten severse, işte bu tartışılmaz.
Zamanı gelen her yürek, Ardında yarım kalmış bir hayat bırakır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acı Tebessüm
RomansaÖlecek kadar yaşamadım seni severken, Yeni doğmuş bir çocuk gibi masum ve çaresizdim. Anne şefkatiyle yaklaşmanı bekledim hep, Sıcacık ellerinle ellerimi tut istedim. Çok sevdim seni ve severken yaşlandım sana. Ömrüm oldun, geçen günüm oldun ve sonu...