11. Bölüm

3.2K 175 59
                                    

Ve yeni bölümle yine yeni yeniden Nazlimuu!
Bu bölümün sonunu mutlaka ama mutlaka okumanızı rica ediyorum..

-Bölüm şarkımız-
cemadrian-markeliyahu/Kül

Keyifli okumalar dilerim..

————————-






Sonun geldiğini nasıl anlardınız?
Ya da geldiğini anlar mıydınız?
Hangisiydi daha zor olan bilmiyordu.
Anlamak mı? Anlamamak mı?


Çoğu insan anlamayı tercih edebilirdi.
Onu değiştirebilmeyi umut ederek...
O da o çoğunluktan biri olmayı tercih ederdi aslında. Tabi yaşayarak bunun bir kabustan farksız olduğunu anlayana dek..


Her geçen saniye o sona daha da yaklaşırken elinden bişey gelmemesi zor olandı.
Her geçen saniye o sona yaklaşırken kıyametini tanımak en zor olandı.
Ve kıyametinize ortak olmak insanı en çok dağıtandı.







Son birkaç parçası kalmışken kapı çaldı. Önündeki ufak valize elindeki kazağı da koyup aşağı yöneldi. Merdivenleri inerken korkuluklara tutuna tutuna ilerledi. Başı dönüyordu. Temkinli adımlarla merdiveni bitirip kapıyı açtı. Ahmet abisiydi.
Evet. Abi diyecekti. Ona bir kardeş gibi davranan bu adama ismiyle hitap etmek istemiyordu.


"Efendim abi?" Ahmet dün gece duyduğu sözcüğün yenilenmesiyle kaşları hafifçe kalktı.
"Gü..Günaydın." Güneş zoraki bir şekilde gülümseyerek onayladı.
"Çıkmamız gerekiyor." Başını olumluca sallayarak konuştu.
"Rüya'nın yanına gitmeyecek miyiz?"
Ahmet başını iki yana salladı.
"Peki. İşim bitmek üzere. Bekleyin abi."
Cevap beklemeden kapıyı örttü.
Rüya çok üzülecekti ama mücadele edecek gücü de yoktu. Hem zaten o hastahane odasındaki son günleriydi. Buna tutundu.


Merdivenleri çıkarken alacak başka bişeyi kaldı mı diye düşündü. Gerçi bu evden alacağı pek bişey yoktu. Birkaç parça kıyafeti vardı o kadar. Onlara da ufak bir valiz yetmiş artmıştı bile. Odasına girmesiyle komidinin üzerine koyduğu kopuk kolyeyle künyeyi eline alıp kol çantasının içine yerleştirip kapattı. Gözleri etrafta birkaç saniye gezince alması gereken başka bişey kalmadığını anladı. Islak saçlarını bir kez daha tarakla tarayıp topladı. Kısa süre önce duş almıştı. Bitkin geçen gecenin ardından soğuk bir duştan başkası kendine getiremezdi. Hasta olabilirdi ama çok da umursadığı söylenemezdi.


Üstüne montunu geçirirken hatırladığı şeyle duraksadı. Eli cebine gitmiş orada olmaması için her şeyini vereceği yüzüğü bulmuştu. Bakmak istemiyordu. O yüzden parmağına geçirip hızla valizle ufak çantasını eline aldı.




Aşağı inerek derin bir nefes verdi. Bitmişti işte. Bu aldığı son rahat nefeslerdi.
Ne tuhaftı... Bir zamanlar nefret ettiği, boğulduğu bu evde şimdi son huzurlu nefesini alıyordu. Beterin beteri vardı. Hayat yeterince şey öğretmemiş gibi bunu da acı bir dersle anlamasını sağlamıştı.




Kapıyı açmasıyla korumalar önüne geçti. Ahmet arabanın yanında bekliyordu.
Adamlardan biri elindeki valize yönelince engellemedi. Mahallelinin bakışları üzerlerindeydi. Bakın dedi içinden. İyi bakın.
O ayıplar gözlerinizi üzerime dikin.
Bu sondu nasıl olsa.
Bir daha belki de ne siz beni ne ben sizi.
Titrek elleriyle anahtarı yuvasına sokup kapıyı kapattı. Bu kapıyı bir daha ne zaman açardı bilmiyordu. Ama ilk kez yüzünde bir hüzünle kilitledi.



Ufak bahçede onca adam dikilmiş arabaya binmesi için beklerken daha fazla oyalanmadı. Elindeki çantanın kulpundan güç almak istercesine sıkarak aralarından geçti. Ahmet abisi yüzünde buruk bir gülümsemeyle arabanın arka kapısını genç kız için açmıştı. Zorlanarak da olsa bindi.


ZemherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin