25

227 14 39
                                    

"O kişi..." Uralp derin bir nefes aldı. Sessizce: "Ege..." dedi.

Ecrin şaşkınlıkla Uralp'e bakarken Ege ise öylece kalmıştı. "Ne?" Ecrin'in tepkisi Ege'yi kendine getirmişti.

Uralp Ege'nin yanına geldi ve Ecrin'in dikkat dağınıklığından yararlanarak Ege'nin zincirlerini açtı. Berk de hızlıca odaya girmiş, kardeşini ve Batur'u götürmüştü. Ecrin hızla ayağa kalktı.

"Uralp! Biz öpüştük!" diye cırladı Ecrin. "Nasıl onu sevdiğini söylersin?!"

Uralp kaşlarını çattı. Kendisine bakan Ege'ye döndü. Yavaşça gözlerini kapattı ve Ege'nin dudaklarını dudaklarıyla kapattı. Ecrin daha da şaşırıp morarırken Ege ise heykel gibi kalmıştı. Uralp gözlerini açıp geri çekilecekken Ege iki elini onun yüzüne getirdi ve kendisine biraz daha bastırarak öpüşüne karşılık verdi.

Alt kattan gelen bir patlama sesiyle tüm hastane sallanmıştı, Ege ve Uralp nefes nefese birbirinden ayrıldılar. "Bu..." Ege nefes nefese konuştu. "Bu ses de ne?"

Uralp ve Ege'nin bakışları Ecrin'e kaydı. "Bakmayın bana öyle," dedi Ecrin sinirle. "Ne olduğunu bilmiyorum." Bir ses daha duyuldu, ancak bu sefer camlardan içeriye dumanlar girmeye başlamıştı.

"Lan n'oluyo!?" Uralp sinirle bağırdığında bir patlama daha duyuldu, yerler sarsıldı.

"Ecrin," dedi Ege tuhaf bir şaşkınlık ve kızgınlıkla. "Umarım, hastenenin altında bomba falan yoktur?" Ecrin yutkundu.

"Bilm-" Bir patlama daha Ecrin'in sesini kesti. "Hemen buradan çıkmalıyız!" diye bağırdu Uralp.

Ege Uralp'in elinden tuttu ve odadan dışarı çıktılar, Ecrin de onları takip ediyordu. Ege bulduğu ilk camı açtı ve yan odada bulunan birkaç çarşafı aldı. Aşağıdan dumanlar yükseliyordu.

"Ege ne yapacağız?" dedi Uralp dehşet içinde. Ege ona baktı. "Hiç mi Rapunzel okumadın? Çarşafları bağlayıp aşağıya ineceğiz."

"Sen ciddi olamazsın?" dedi Ecrin. "Şuan 6. kattayız, farkında mısın?"

"Eğer sınırlar ulaşılmaz olsaydı sınır olmazlardı, değil mi Uralp?" Bunları Ege'ye Uralp söylemişti. Uralp gülümsedi. "Evet, unutmamışsın..."

"Seninle ilgili herşeyi hatırlıyorum."

"Hey, birazdan patlayacağız!" diyerek bağırdı Ecrin, bu romantik konuşmayı bölerek. Ege oflayarak çarşafları birbirine bağlar. Çarşafları aldığı odadaki yatağı çekerek koridora, camın önüne, getirir. Çarşafın ucunu yatağın metal kısmına bağlar.

"Bebeğim, önce sen," dedi Ege Uralp'e bakarak. "A-ama..." Uralp bir cama bir Ege'ye baktı. Dumanlar biraz yükselmeye başlamıştı. Ege iki eliyle onun yüzünü tuttu. "Yüksekten korktuğunu biliyorum, ama bunu yapmak zorundasın."

Uralp gözlerini kapattı ve onun ellerini indirip başını iki yana salladı. "Yapamam Ege, çok yüksek..."

"Tamam," dedi Ege. "Ecrin önce sen in. Uralp'le ben birlikte ineceğiz." Ecrin hâlâ delicesine kıskanıyordu ama şu durumda onunla iş birliğinden başka birşey yapamazdı.

Pencerenin pervazına çıktı. Bir eliyle çarşafı tuttu ve kendini aşağıya sarkıttı. Yerle temas edince çarşafı bıraktı ve biraz geri çekilerek pencereye baktı. Sonra aşağıya baktı. "Çabuk olun! Burası yanıyor."

Ege: "Hadi Uralp," dedi. "Yapabilirsin."

Uralp korkuyla gözlerini yumdu. Ege onun belinden tutarak kendine çekti ve birlikte pencerenin pervazına çıktılar. Uralp hâlâ gözlerini açmamıştı. Kollarını Ege'nin boynuna doladı, Ege onun bu haline gülümsedi ve çarşafı tutup aşağıya doğru kaydı.

Yerle buluştuklarında Uralp bir gözünü açtı. "Huh, tek parçayım. Hâlâ yaşıyorum..." Kendi kendine konuşması Ege'yi güldürdü. Uralp diğer gözünü de açtı ve kollarını Ege'nin boynundan çekti.

Bir patlama daha duyulunca üçü birlikte ormana doğru koşmaya başladılar. "Biraz ileride araba vardı, Berk orada." Uralp başını yan tarafına çevirdiğinde Ecrin'in olmadığını gördü. Elini ise Ege tutmuştu.

"Ege, Ecrin yok." dedi hâlâ koşarken. "Ne yapabiliriz, kötüler kaderlerini hak ederler. Kaçmıştır."

Birkaç dakika sonra Berk, Batur ve Elif göründü. Uralp hızla gidip Batur'a sarıldı. Batur da abisine sarıldı. Ege ise Elif ve Berk'e sarılmıştı.

Arabaya bindiler ve yanan hastaneyi arkalarında bırakarak eve doğru yol aldılar.

"Sonunuz çok kötü olacak," dedi ağaçların arkasına gizlenmiş biri. Deminden beri onları gizlice izliyordu, kendi kendine fısıldaması onlara değil kendine bir hatırlatmaydı. Hastane gibi duyguları da yakacaktı, cayır cayır, acımadan.

Kimse iyi değildi, her taraf kötülerle çevriliydi. İyiliğin kalbinde sadece 3 çocuk masumdu. Onlara bişey olmayacaktı, melekler tarafından, iyilik tarafından korunuyordu. 3 çocuğu koruyan iki kişi vardı. Bunlar melek değildi, şeytan değildi, ama kötüydüler. Hayatlarını sadece birbirlerine ve o masum çocukları korumaya adamışlardı.

Belki Uralp ölecekti, belki de Ege ölecekti, ya da birlikte öleceklerdi. Ama korudukları 3 masum çocuğun ölmesine izin vermeyeceklerdi.

Sessizliğin zehirli ama huzurlu kollarına birlikte gideceklerdi. Sonsuza dek ve ikinci yaşamlarında da birlikte olacaklardı. Fiziksel olarak ayrılsalar bile ruhları birbirine mühürlüydü, kenetliydi.

Ölüme bile birlikte gideceklerdi...

DENEK -DENEY : 0001- DÜZENLEMEDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin