Bu hikayenin sonu tahmin edilebilir, ancak siz sonunu merak etmek yerine eğlenmek adına okursanız zevk alabilirsiniz diye düşünüyorum. Ben bu hikayeyi ilk ciddi hikayem (gerçekten emek verdiğim anlamında ciddi) olarak sayıyorum ve hatalarımın olması muhtemel. Lakin hatalarımı hakaret ederek yüzüme çarparsanız, layığıyla cevabını alırsınız. Saygı çerçevesinde her türlü eleştiriye her zaman açığım. Hikayede olay örgüsünü nasıl ilerleteceğime de kimsenin karışmaya hakkı yok, benim kurgum benim hayalgücüm, orasını bana bırakın lütfen. Saçma bulduğunuz yerler olabilir, normal - ki zaten saçma bir hikaye. Ben de eğlenmek için yazıyorum zaten. Kitaplaştırmak gibi bir hayalim yok, sadece Wattpad'de olsun istiyorum. Neyse, bu yazıyı üşenmeden okuduysanız helal olsun. Teşekkürler! İyi okumalar!
/DÜZENLENDİ./
KMG-1.Bölüm: "CİPSLERİMİ NEREYE KOYDUN LAN?"
Hani bazı anlar olur: Karşında sevdiğin adam, aşkla gözlerinin içine bakarken yavaşça dudaklarını kıpırdatarak sana, seni sevdiğini fısıldar. Kalbin bir kelebek misali kanat çırpıp başka diyarlara uçmaya çalışırken aynı iki kelimeyi tekrar bir araya getirmesiyle zaten yalpalayarak havalanan kalbin tam aşkın ortasına, sevdiğin adamın avuçlarına düşer. Ama maalesef ki, ben o anlardan birini yaşamıyordum. Hatta yakınından bile geçmediğimi rahatlıkla söyleyebilirdim. Koltuğumda uzanmış, cips yiyerek film seyrederken o anlardan birini yaşamam olanaksızdı zaten. Gözümü televizyondan almaksızın filmi izlerken -Kemal Sunal'ın bir filmiydi-çalan kapıyla isteksizce yerimden kalkarak cips kasesini sehpaya koydum. Ayağa kalktım ve söylene söylene kapıya doğru yürüdüm. "Yanınıza bir anahtar alsanız ne olur sanki?"
Elimi kapının koluna yerleştirdiğimde Beril ve Ada'nın gelmiş olduğunu düşündüğüm için delikten bakmaya gerek duymadan kapıyı açtım. Fakat kapıyı açtığımda yanıldığımı fark ettim. Karşımda Ada ve Beril değil, Berkay duruyordu. Şaşırmıştım. Bu eve gelecek son kişilerden birisi Berkay'dı. Neden gelmişti ki?
"Sen ne arıyorsun burada?" dedim en soğuk halimle. Aramızda bazı husumetler vardı, soğuk davranmamın sebebi buydu. Sonuçta, Beril'i üzen birini iyi karşılayamazdım, değil mi?
"Konuşmamız gerek." Onun da benden aşağı kalır bir tarafı yoktu. Zaten Berkay'ı açıklayan kelimelerden en başını çeken soğuktu. Çağatay ve Furkan'ın yanında nasıl olduğunu bilmiyordum ama benim gördüğüm yüzü kesinlikle buydu. Soğuk, kasıntı, gıcık, çakma kötü çocuk... Gerçi daha da saymaya kalksak 7 ay alışveriş yapılmamış bir eve çıkarılan alışveriş listesinden daha uzun olurdu. "İçeri girebilir miyim?" dedi, gözleri bir anlık içeriye kayarken. Bir işi düşmüş olmasa kullanmayacağı kelimelerdi bunlar.
"Elbette," dedim yalancı bir hoşnutlukla. Yüzümde beklenmedik bir gülümseme gören Berkay, şaşkın bir şekilde baktı ama şaşkınlığı kısa sürdü ve tedirgin bir şekilde bir adım attığı sırada önüne geçtim. "Hayır."
Sinirli bir ifadeyle yüzüme baktığında onun aksine ben gülümsüyordum. Tabii gıcık bir şekilde. "Bahçede konuşsak daha iyi olur. Evime girmeni istemiyorum."
"Çok meraklıydım senin evine." dedi ve bahçeye yöneldi. O bana bakmıyorken dil çıkardım ve arkasından yürümeye başladım. Bahçe kapısından girer girmez gözüme ilişen salıncağıma doğru koştum. Salıncağıma yerleştiğimde Berkay'ın yavaş adımlarla yanıma gelmesini izlerken neden gelmiş olabileceğiyle ilgili düşünüyordum. Evime gelip benimle konuşmak istemesini garipsemiştim. Büyük ihtimal bir oyun peşindeydi. Hep öyle olmuştur. Bizim başlattığımız bir intikam oyununa
haksız olmalarına rağmen karşılık veriyorlardı. Tabii biz de altta kalmamak adına oyuna devam ediyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafan Mı Güzel?
HumorAyça, Ada ve Beril'imizin komik halleri ile size güzel bir yolculuk sunarken ayriyetten Çağatay, Furkan ve Berkay da bize eşlik ediyor. Lisenin başlarından beri birbirlerine düşman kesilmiş bu iki grup. Düşmanlıkları komik bir hal almış bu altı insa...