5. Bölüm

20 1 0
                                    


Hanımefendi içeride ceset yok.

Şok içinde Adar' a baktığım da polisler de evin içini  kontrol etmeye  gitmişlerdi.
Polislerden biri dışarı çıktığın da diğeri de arkasından çıkmıştı.

" hanımefendi bizimle dalga mı geçiyorsunuz?  içeri de ceset felan yok." Dediğin de şok içinde ellerimi kaldırdım. polislere  doğru göstererek konuştum kendimde değilmiş gibi.

" ne dalga geçmesi?  ne demek ceset yok ? Bakın ellerim hep kan içinde. " dedim sanki Adar ellerimi yıkamamış gibi..... Adar'ın ellerimi yıkadığı aklıma gelince, omuzlarım çökerken ellerim yanlarıma düşmüştü.  Adar iri yarı olan polisin yanına yaklaşıp sessiz olmaya dikkat ediyormuş gibi konuştu.

" kusura bakmayın,  hanımefendi'nin piskolojik sorunları varda ."

" siz neyi oluyorsunuz?"

" ben yakın arkadaşıyım,  uzun zamandır  olmayan şeyleri görüp kendini suçluyor.  Bu kadar ileri gidip kendini ihbar edeceğini düşünmemiştim tekrardan kusura bakmayın. "

Dediğin de kaşlarım çatılı bir şekilde ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Polisler ve ambulans bahçeden ayrıldığında arkamı dönüp hızlı adımlarla  eve doğru yürümeye  başladım.
Ne demek ceset yoktu . Gözümün önünde kalbine bıçak saplanmıştı yerler kan içindeydi. Işıkların gelmiş olduğunu anladığım da salonun ışığını açtım.  Mehmet'in az önce olduğu yere baktığım da ne bir kan izi ne de Mehmet yoktu.
Arkama döndüğüm de Adar kapının önünde ellerini beline koymuş duruyordu.  Ona doğru yürüyüp karşısında durduğum da Mehmetin olması gereken yeri elimle göstererek,

" Adar, yok. Mehmet yok.  Şaka mı bu ? " ellerimi saçlarıma daldırıp cekiştirdigim de etrafıma bakmıştım.  Telaşlı adımlarla
mutfağa gittiğimde etrafıma bakıyordum.  Biliyorum mantıksızdı . Ölen adam yürüyerek mutfağa giremezdi ya da arka bahçeye çıkamazdı. Ya da merdivenleri çıkıp üst katlara gidemezdi.  Ama o an öyle bir ruh halindeydim ki evin her yerine bakmıştım.  Sonunda yorgunluktan  salonun ortasına dizlerimin üstüne çöktüğüm de ağlayarak sayıklamaya başlamıştım.

" yok. Mehmet yok . Nasıl olur? buradaydı.  Ölmüştü. Peki ya yerde ki kanlar onlar nereye gitmişti?  Her yer kan içindeydi . Nasıl olurda şimdi tek bir kan damlası bile olmaz? " diye sayıkladığım da Adar karşıma geçip tek dizinin üstüne çökmüştü.  Kollarımdan tutarak beni ayağa kaldırdığın da beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

" Vira , sakin ol . Vardır bir açıklaması. "
Dediğin de aklıma gelen şey ile konuşmaya devam ettim.

" bıçak.  Peki ya bıçağa ne oldu? Ya sen ... Sen neden polislere deli olduğumu söylemeye çalıştın?  Sende gördün  ya Mehmet ' in öldüğünü. "

Beni kendine çektiğinde kolları bedenimi sarmıştı başım göğsüne yaslandığın da ,

" gördüm. ceseti de gördüm, kanları da gördüm.  Ama nasıl oldu da ortadan kayboldu inan bir fikrim yok. Ve polislere neden öyle dediğime gelicek olursak , orta da bir şey yokken  ısrarcı olmamız dikkat çekmekten  başka bir işe yaramazdı .  Ama sen merak etme ben şimdi gidip sitenin görevlisinden kamera kayıtlarına bakmalarını istiycem . Dediğin de başımı göğsünden kaldırıp ıslanmış gözlerimle gözlerine baktım.

" nasıl olur Adar ? Aklım almıyor.  Ölen adam nereye gider?" Adar bir eliyle gözyaşlarım dan ıslanmış ve gözüme giren saçlarımı kulağımın arkasına alarak güven verircesine  tebessüm etti.

" sen sakin ol, halledicez ben senin yanındayım. " Dediğin de Adar'ın göğsünden itip ayrıldım. Gözyaşlarımı sildim.

" sen git kamera kayıtlarına bak , ben de biraz uzanıp dinleneyim olur mu ? " dediğim de çoktan salonun sağında ki koltuğa uzanarak yerleşmiştim . Nedense birden uyku basmıştı.

Sanki ölen kocam değilmiş gibi, ölen kocam ortadan kaybolmamış gibi.

Adar koltuğun köşesinde duran pikeyi alıp üstüme örtüğün de koltuğa daha da sinmiştim.  Adar önümde dizlerinin üstüne çökmüş göz göze gelmemizi sağlamıştı.

" Vira, ben şimdi kamera kayıtlarına bakıp gelicem .  Sen çok yorgun görünüyorsun, biraz yatıp dinlen ." Dediğin de başımı aşağı yukarı sallamıştım. Gözlerimi yumduğum da Adar ayağı kalmış kapıda ki anahtarı alıp son defa bana baktıktan sonra kapıyı kapatıp çıkmıştı.

Ne olacaktı  şimdi? Aklım almıyordu. Tüm bu olanlar neyin nesiydi? Nasıl olmuştu da Mehmet' in ölüsü ortadan kaybolmuştu?  Şaka  gibiydi,  bir ölü ortadan kaybolmazdı.  Peki ben neden bu kadar rahattım? Hâlâ olayı kavrayamamış gibi hissediyordum. Nefes alış verişlerim sıklaşırken boğuluyor gibi hissettim .
Koltuktan elim kalbimde kalktığım  da gözlerimden yaşlar istemsizce akıyordu. Hıçkırıklarımın arasın da " Mehmet " diye sayıkladığım da Mehmet'in varlığını hâlâ evde hissediyordum.
Birden şimşek çaktığın da salondaki lamba yanıp sönmüştü.  Ikinci bir şimşek çakmasın da ise komple ışık gitmişti.
Tam o sırada yukarıda ki kattan bir şeyin düşme sesi geldiğin de korkuyla yerimden sıçradım .  Ayağa kalkıp titreyen elimle sehpanın üstünde ki telefonumu aldım. Işığını açıp merdivenlere doğru yürüdüm.
Merdivenlerin önünde durduğum da ışığı yukarı doğru tuttum.

Tam o an tekrar bir şeyin duvara vurma sesi geldiğin de korkuyla bir adım geriye gittim.
Bir anlık cesaretle merdivenleri çıkmaya başladım.

Merdivenlerin sonuna geldiğim de telefonumun ışığını biraz daha ileri tuttum. küçük koridorun sonunda ki duvarda yazan koskocaman yazıya anlamsızca baktım . Duvara doğru biraz daha yaklaştığım da yazı tam netleşmeye  başladı.  Duvarda yazan yazının hicbir mantıklı açıklaması olmamakla beraber , kimin , nasıl yazdığını bilmiyordum.

SOBE, duvarım da yazan kelime buydu.

Tek bildiğim dört harfli bu kelimenin şimdilik hiçbir  anlamının  olmadığıydı.

Evettttt, bir bölümün daha sonuna geldik bölümlere artık tam anlamıyla asıl bölümlere geldik . Umarım bundan sonrası daha da heyecanlı olur .

Sevgiler,  mutluluklar ve huzurlarla:)

Instegram: nilaybozgan

 SOBE                                                              Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin