4.8

2K 220 91
                                    

[mirna]

"Neler olduğunu anlatacak mısın artık Mirna? Aklıma kötü şeyler geliyor."

Konuya nasıl girersem daha az sinirlenmesine sebep olurum diye düşünmekten dakikalardır sessiz sessiz Anıl'ın salonunda otururken o da haklı olarak bir tepki gösteriyordu bu duruma.

Ancak işler benim açımdan hiç de kolay değildi. O yüzden aklıma ilk gelen şeyi yaptım ve açıklamak yerine direkt elimdeki telefonun kilidini açarak mesajlara girdim. Mesajların en başına çıktıktan sonra da telefonumu ona uzattım.

Benim oturduğum koltuğun başında dikilen Anıl kaşlarını çatıp telefonu eline aldı. Bana kısa bir bakış atıp odağını ekrana çevirdiğinde bakışları daha sinirli bir hâl almış, anında geri bana çevirmişti bakışlarını.

"Bu şerefsiz sana hâlâ ne yüzle mesaj atıyor anasını satayım?!"

Sessiz kalıp onun mesajlaşmaları okumasını bekledim. Ben zaten Vural'a ağzının payını vermiştim. Bu konuda yapabileceğim başka bir şey yoktu. Sadece Anıl'ın sinirlenip yanlış şeyler yapmasını istemiyordum.

"Sikik beyinli herif! Bir de seninle buluşmak istiyor. Bu kız senle nah buluşur amın evladı!"

Mesajları okudukça salonda sinirli adımlarla volta atmaya devam ediyor, bir yandan da kendi kendisine küfürler mırıldanıyordu. Bense hiçbir şey söylemeden onun tüm mesajları okumasını izliyordum.

Sinirliyken çok, çok daha fazla çekici geliyordu gözüme. Lakin yine de asıl mevzudan kopmamak adına mantığımı devre dışı bırakmamaya çalışıyordum. Aksi takdirde hiç de hoş şeyler olmayacaktı.

"Ben bunu sikerim Mirna! Laftan da anlamıyor piç herif. Senin yazdıklarını görmüyor mu lan?"

Benden bir cevap beklemediği aşikârdı. Öyle ki mesajları kaydırıp okumaya devam etmişti. Çok geçmeden de bakışlarını ekrandan çektiğinde hepsini okuduğunu anlamıştım.

"Neyine güveniyor bu herif anlamıyorum ki. Deli oldum akşam akşam!"

Oturduğum yerden ayaklanıp onun yanına ilerledim ve elindeki telefonu alarak en yakınımdaki koltuğa gelişigüzel bıraktım. Ardından ellerini tutup avuçlarımızı birleştirdim.

"Böyle gereksiz şeylere takılmayalım istiyorum Anıl. Ben sadece senden herhangi bir şey gizlemek istemediğim için gösterdim mesajları. Sen de umursamamaya çalış lütfen."

Göz temasımızı kesmeden kurduğum cümlelere karşılık Anıl ellerimizi ayırıp beni belimden tuttuğu gibi kendisine çekerken ben de anlık refleksle ellerimi onun göğsüne yerleştirmiştim.

"Ben sakin kalmayı denerim denemesine ama bu aptal bir daha sana bir şey yazarsa o zaman neler olur ben de kestiremiyorum Mirna."

"Değmez gerçekten. Özellikle maçlarına çok az bir süre kalmışken başına bela almandan o kadar korkuyorum ki..."

"Ne olacağı umrumda değil! Bir daha sana yazmasın sadece."

İstemsizce gülümsedim. Nedense şu anki tepkileri ve söyleyiş tarzı çok komiğime gitmişti. Tabii bir yandan da Anıl'ın hiç tanışmadığım yönleriyle de karşılaşmış olmak beni güldürüyordu. Çünkü bu hâlleri koca bir bebek gibiydi.

"Kıskandın mı sen?"

Yüzündeki az önceden kalan sinirli ifade silinip ilk birkaç saniye öylece yüzüme baktıktan sonra bakışlarını kaçırdığında ağzının içinde bir şeyler gevelemeye başlamıştı.

"Alakası yok. Gevşekliği sinirimi bozdu."

Bense söylediklerine inanmış gibi başımı sallayarak karşılık verdim. "O zaman başkalarının yazması da sıkıntı olmaz senin açından?"

Gözleri anında tekrardan beni buldu.

"Başkaları da mı yazıyor anasını satayım?! Kim yazıyor başka sana Mirna?"

Kahkahamı zorlukla bastırdım ve önemsiz bir şeyden bahsediyormuşçasına "Boş ver ya. Öyle gereksiz gereksiz kişiler," dedim.

Belimdeki elleri iyice baskısını artırıp aramızdaki mesafeyi tamamen yok ederken "Göstersene sen bir o mesaj atanları," dedi çatık kaşlarıyla. Bense sırf onunla uğraşmak amacıyla bu yalanı sürdürmeye devam ettim.

"Yok, göstermeyeyim en iyisi. Kıskanmıyorsun zaten, sorun yok yani."

"Kıskanıyorsam da kıskanırım! Ne demek sorun yok Mirna?"

Kendimi daha fazla tutamadım ve başımı onun göğsüne gömüp kahkaha attım. Hem masumane hem de sinirli bir tavırla sorduğu soruya daha fazla kayıtsız kalamamıştım çünkü.

Anıl hâlâ daha kendi kendisine söylenmeye devam ederken bakışlarımı yukarıya kaldırarak tekrardan göz göze gelmemize neden oldum. Lakin bu sefer diğerlerinin aksine aramızdaki mesafeyi de iyice kapatmıştım.

"Kıskanç hâlinle çok şapşalsın."

Yeniden kahkahalara boğulmamak adına dudaklarımı dişlediğimde Anıl beni umursamadan konuşmaya devam etmişti.

"Şapşal falan olmak istemiyorum ben. Sana yazan kişiler de biraz hadlerini bilsin."

"Bilmiyorlar işte."

"Bildirebilirim?"

Dudağımı yalayıp "Nasıl olacakmış o?" diye sordum. Çok geçmeden de istediğimi elde etmiştim zaten. Onun da bakışları sonunda dudaklarıma kaymıştı.

"Bir şekilde... Bu konudan hiç hoşlanmadım, Mirna."

Daha fazla uzatıp suyunu çıkartmanın bir manası olmadığı için hafifçe geri çekilerek "Hoşlanmamaya devam edebilirsin. Bana yazan kişiler umrumda bile değil. Beni sadece ikimiz ilgilendiriyor," dedim. Gayet de yeterli bir açıklama olmuştu bence.

"Öyle mi gerçekten?"

"Öyle."

Gülümsedi. Ben de istemsizce onun gülümsemesine eşlik ederken buldum kendimi.

Bir elimi kaldırıp yanağına götürdüğümde usulca okşadım yüzünü. Ardından diğer yanağına öpücük bıraktım. Tam geri çekilmek üzereyken ise beklemediğim bir şey oldu ve Anıl dudaklarımızı birleştirdi.

Ne olduğuna anlam veremeyip öylece kalakaldım. Normalde hep ben ilk adımı atar, ondan çok fazla atak göremediğim için geri çekilirdim. Lakin bu sefer tüm bunların aksine beni öpen o olmuştu...

Şaşkınlığımı kısa süre içersinde yok edip onun öpüşüne karşılık vermeye başladığım sırada o da sanki bunu bekliyormuş gibi tamamen masumane başlayan öpücüğümüzü ilerletmişti. Bana da ona uyum sağlamak düşüyordu tabii ki.

Onunla deli gibi hiçbir çekincem ya da endişem olmadan öpüşürken ilk kez bunun ne kadar mükemmel bir his olduğunun farkına varmıştım. Sanırım biz artık birbirimize bir çift olarak alışıyor ve daha da fazla bağlanıyorduk.

Aksi takdirde kendimi bu kadar huzurlu hissetmemin başka bir açıklaması olamazdı.

sınır: 190 vote 90 yorum

ziyanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin