Patlama

2.9K 111 125
                                    

🎶
Bak bize gülümseyen güzel günlere
Tut yüreğimden herkese inat
Henüz yaşanmadı ki en güzel bahar
Daha kızım var...

(Bir hafta sonra)

Baharın tatlı serinliği eşliğinde hafif ılık rüzgarını yüzünde hissetti Songül. Gözleri kapalı güneşe dönmüş yüzüyle bir haftanın yorgunluğu içerisindeydi.
"Nasıl gidiyor?"
Hazal'ın sorusuyla yüzünü güneşten alıp, gözlerini açtı yavaşça.
"Aynı."

Boğazındaki kuruluğu hissedince önündeki çayından bir yudum aldı. Sakin ve bir o kadar da üzgün ses tonuyla konuşmaya başladı "Sabah erken gidiyor, gece geç geliyor. Zaten doğru düzgün konuşmuyoruz da arada günaydın, iyi geceler o kadar. Aynı evin içinde iki yabancıdan farkımız kalmadı kısacası."

Hazal kaşlarını çattı dinlerken "Songül, beni yanlış anlama ama ben anlamıyorum sizin durumuzu. Siz evlisiniz ya, senin hiç sevmedim demene nasıl böyle inandı bu adam."

Songül o günü tekrar hatırlayınca gözlerini kapattı hızla, boğazında yavaş yavaş oluşmaya başlayan yumuruyla dudaklarını dişledi "Sen Sadi'yi bilmiyorsun Hazal. Benim ne söylediğimi sorgulamadan kabul eder o. Hoş bende tanımıyormuşum kocamı."

"Nasıl yani?"

Sertçe yutkundu Songül, gözlerini boğazda bir noktada kilitledi "Sadi'yi ilk tanıdığımdan beri birkaç olay dışında hep mutlu gördüm. Yani gülerdi, etrafındaki insanları da güldürmeye çalışırdı. Ne bileyim gözleri bile böyle bakmazdı mesela." Songül'ün gözlerinin önüne tanıştıkları gece geldi, sesini düşürüp kendi kendine mırıldandı "O gece bile böyle değildi hatta."

"Hangi gece?"
Songül kendini toparlayıp Hazal'ın soru soran gözleriyle karşılaştı. "Boşver şimdi onu."

Gözlerini tekrar masmavi sulara çevirdi, mavinin onda artık tek çağrıştırdığı şeyin Sadi olduğunu anladı, gözleri boğazda kaybolurken.

"Mutluydu işte, ya da bana öyle geliyordu bilmiyorum. Ama şimdi o kadar farklı bir adam ki." Songül düşüncelerinde kaybolurken gözlerinden akan damlaları sildi. "Dün dayanamadım Yaver'e sordum artık, iyi mi diye. Ona da anlatmamış hiçbir şeyi, içinde yaşıyor her şeyi. Neyse, ne dedi biliyor musun, çok sinirli. En ufak şeye tahammül edemiyormuş. Sadi ya Sadi, Sadi ve sinir. Ben Sadi'yi iki üç kez görmüştüm sinirli halde onlarda hep benim tehlikeye atılmam konusundaydı." Biraz duraksadı Songül, derin bir nefes aldı. "Ya ben Sadi'yi bu haliyle hiç görmedim ya da onu bu hale ben getirdim." Songül hafifçe gülümsedi, gözündeki yaşı silerken "Muhtemelen ikincisi."

Hazal Songül'ün elinden tuttu destek olmak için "Mutluydunuz siz Songül . Onun gözleri nasılsa seninkilerde öyleydi. Senin neredeyse her halini biliyorum Songül. Ben seni bu kadar mutlu görmemiştim hiç. Ben inanıyorum, tekrar o günlere hatta daha güzel günlere döneceksiniz siz." Songül elini yüzünden çekti, başını salladı hafifçe "İnşallah dediğin gibi olur."
"Hadi kalkalım mesai bizi bekler."

Hazal ve Songül şubeye girince İlayda hemen yanlarına geldi "Komserim Serdar müdür sizi çağırıyor." Songül hafif kaşını çattı, eliyle kendini gösterdi "Sadece beni mi?"
İlayda başını salladı "Evet abla, Songül komser gelince yanıma gelsin dedi."
Songül dudaklarını aşağı doğru eğdi "Neyse bir gideyim bakim."

Songül kapıyı iki kere tıklattıktan sonra içeri girdi. İçerde birkaç polis memurunu daha gördü "Müdürüm, beni çağırmışsınız." Serdar eliyle buyur etti "Gel Songül, gel."
Songül içeri adımlayıp arkadaşlarının yanında durdu. "Operasyon var, arkadaşlarla birlikte senin de gitmeni uygun gördüm."

Seni Bulduğum Şehir | SadgülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin