UYARI! BÖLÜMDE ŞİDDET, KAN, ÖLÜM VE TETİKLEYİCİ UNSUR BULUNMAKTADIR.
BÖLÜM 12: Suikast
"Kendine geliyor..."
Gözlerimi hafifçe araladım. Önümde beliren bulanık görüntü ve yüzüme tutulan bir meşaleyi andırıyordu. Karanlığın içinde yanan ateşe benzeyen bulanıklığı görebiliyordum. Bulanık görünse de tanırdım ben ateşi. Yıllardır içimde yaşattığım şeyi tanımamak nasıl mümkün olurdu?
Gözlerimi ağır ağır kırpıştırarak görüntünün düzelmesini bekledim. O sırada odadaki seslerin farklı tonlarıyla kaşlarımı çattım. Yanımda birden fazla kişi vardı.
Ellerimi yüzüme götürerek hem gözlerimi avuşturdum hem de elimi yüzümde gezdirmeye başladım. O an yüzüme değen soğuklukla yine çatık kaşlarla elime baktım. Yüzük hâlâ duruyordu. Onun soğukluğuyla irkilmiştim.
"Rosemarry..." dedi şefkat dolu bir ses... Annemin sesi...
Yumuşak elleri yüzüme değdiği an huzurla gözlerimi kapattım. Onun ellerinin arasında yaşamak sıcacık bir yuvada olmaktan farksızdı. Elleri narince yüzümde dolaşıyordu. Nefesi alnımdaydı. Alnıma küçük bir öpücük kondurup yüzüme doğru eğildi ve kocaman gülümsedi. "Uyandın güzel kızım..."
Şaşkın bir şekilde önce ona sonra da odadakilere bakmaya başladım. Odada kardeşlerim ve Kraliçe duruyordu. Bir de Marlon ile Julia. Bütün kardeşlerimi bir arada görmenin verdiği şaşkınlıkla gülümsemeye başladım. "Bu kadar sevenim olduğunu bilmiyordum." dedim kısık sesimle. Sesim puslu çıkıyordu. Chris'in gülmesini işittim o an.
"Daha çok sevenin vardı da saraydan gitmişler." dedi alaya karışık. Kraliçe merakla Chris'e döndüğünde ona susması için kaş göz işareti yapmaya çalışmıştım. Nereden öğrenmişti diye merak etmiyordum. Dean ona her şeyi anlatmış olmalıydı.
"O da ne demek Chris?" dedi Kraliçe merakla. Chris önce gülümseyerek bana baktı. Sonra da Kraliçe'ye dönerek,
"Kralımızdan bahsediyorum majesteleri..." dedi ve ekledi. "Malum kız kardeşime pek düşkünlerdir kendileri. Son anda kuzeydeki kaleler için yola revan olmasaydı o da burada olurdu."
"Ne?" dedim şaşkınlıkla ve yerimden doğrulmaya çalıştım. Kraliçe elleriyle beni yeniden yatırmaya çalışsa da onu nazikçe reddettim ve yatağımda oturur pozisyona geçerek Chris'e baktım. "Ağabey?" diye sordum endişeyle Caleb'a dönerek. Bu durumu Caleb'dan öğreneceğimi anlayan Chris bozularak gözlerini devirse de şu an onu umursamıyordum. Kuzeyi kayıp mı ediyorduk?
"Endişelenme sevgili kardeşim." dedi Caleb gülümseyerek. "Kuzeyi kaybetmiyoruz. Birkaç Elçi kendilerince bir saldırıda bulunmuşlar. Kralımız İzci, Rüzgârkıran, Gözcü ve Köstebek ile birlikte gittiler." dedi tek tek yüzüklerin bekçilerinin lakaplarını kullanarak.
İzci, Çita yüzüğüne sahip olan bekçinin lakabıydı. Çita'nın özel gücü ateş olmasının yanı sıra ayak izleri silinse dahi onları görebildiği ve hissedebildiği için takip etme gibi bir yeteneğe sahipti. Kalelere bir saldırı olmuşsa eğer izleri takip edilip o hainlerin izlerini sürebilirlerdi. Bunun için Kralın yanında İzci'yi götürmesi oldukça mantıklıydı.
Rüzgârkıran, tavşan yüzüğünün bekçisiydi. Onun da elementi ateşti. Ateş gücüne sahipti. Yeteneği ise bekçilerden bile daha hızlı koşmasıydı. Hızı öyle fazla olurdu ki bazen onu görebilmek bile mümkün olmazdı. Eğer hainleri fark ederlerse yakalamaları için bu yüzük iyi bir seçim olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ KRAL (KARANLIĞIN YÜZÜĞÜ SERİSİ-1)
FantasiDünya'nın unutulan ve sonradan hatırlanan o eşsiz toprakları... Ardena... Nice krallıkların hüküm sürdüğü ama o uğursuz kara topraklarında kimsenin barınamadığı bir ölüm çukuru. Nice soyların başlayıp bittiği, nice ırklar ve yaratıkların doğup öldüğ...