Siyah minibüs tarzındaki araç bar tarzı bir binada, ancak herkesin girmeyeceği seçili insanların olacağı mekanın önünde durmuştu. Minibüsün içinde dokuz kadın vardı. Neden orada oldukları ise zaten hepsinin bildiği bir şeydi.
Tüm kadınlar Osman Baba denilen adamın fuhuş için açtığı bir evden geliyorlardı. Osman Baba bazı kadınları para karşılığında ailelerinden satın almıştı. Geri kalan çoğunluğu da maddeye alıştırmış ve orada çalışmaya zorunlu hale getirerek çalıştırmaya başlamıştı.
Arabanın kapıları açılıp kadınları tek tek indirmeye başladıklarında yeni gelen kızlar istemediğini belirten isyanlarda bulundu. Önceden gelmiş olanlar ise seslerini kesmiş, kaderlerini kabullenmiş, boyunları bükük bir şekilde dışarı çıkmaya başlamışlardı. İsyan eden iki kızı da başlarında bulunan kadın tokatlayarak susturmuş, işleri mahvederlerse çok istedikleri zıkkımı vermemekle tehdit etmişti. Bunu duyar duymaz sesi kesmişlerdi.
Arabadan inen son kadın diğerlerine göre kendinden emin ve başı dik dururken çakıl taşlı zeminde bir kaç saniye sendeler gibi oldu. Hızlı bir şekilde etrafa göz gezdirip ekiptekilerin nerede olduğunu anlamaya çalışırken arkasındaki izbandut gibi olan koruma dirseğinden kaldırıp yürümesi için onu iteklemişti.
Songül Acarerk sinirden kastığı çenesiyle ıslıklı bir nefes verdi. Göremese de ekibin burda olduğunu biliyordu. Onlarla iletişimi yoktu. Kulaklık takmak sakıncalı olduğundan kullanım dışıydı. Ancak fuhuş evine sızmadan önce emniyette anlaştıkları gibi bir haber verme planları vardı.
İçeriye adım attıklarında aşırı olmasa da kalabalık bir ortam onları karşıladı. Onlara eşlik eden korumalar merdivenlerden yukarıya VİP olarak adlandırdıkları yere götürüyordu. Önceden aldıkları bilgiye göre Osman Baba bugün buradaydı. Suç üstü yapmak için zaman kolluyorlardı.
Merdivenlerden çıkarlarken Songül aşağıyı seyrediyordu. Kalabalıktaki insanların hal ve hareketlerini izliyor, baristalara göz gezdiriyordu. Adımları yavaşlamış olmalı ki arkasındaki adam kalçasından iktirerek, düz ses tonuyla "Hızlan!" diye uyardı.
Songül yüzündeki tiksinir ifadeyi kapıya geldiklerinde yüzünden silmeye çalıştı. Kapı açılıp geniş odaya girdiklerinde bir masanın çevresine oturmuş olan adamlar kalkmak üzereydi. Masanın başında görmeyi beklediği yüz Osman Baba'yken tanımadağı bir adam oturuyordu. Masanın sol tarafında ise ellerine yeni geçmiş fotoğraftan tanıdığı Osman Baba vardı. Masadaki gözler içeriye giren kadınların üzerinde dolanırken Songül de içeride ki insanların simalarını aklına kaydediyordu. Bir tek masanın başındaki adam dönmemişti bu tarafa.
"Şimdi işimize bakalım. Ya güzelce el sıkışıp anlaşırsınız ya da anlaşmayıp yarın kaldığınız yerden devam edersiniz. Karar sizin beyler." deyip ayaklandı. Masanın üstünde dikkat çeken tek silaha uzandı.
Net dili, açık sözleriyle Songül adamın arabulucu olarak masada bulunduğunu anladı. Osman Baba ve karşısındaki adam el sıkıştıklarının ardından ikisi de masanın başındaki adama ellerini uzattı. "Yedi Emin'in çözemeyeceği iş yok." diye konuştu anlaşmayı yapan diğer taraf. Songül kaşlarını çattı. Meşhur Yedi Emin bu adamdı demek. Songül adamı süzerken gözü Osman Baba'nın sinsi sırıtışına takıldı. En başından konu her ne ise karşı tarafın kabul edeceğini düşündü. Osman Baba o yüzden kadınları buraya getirtmişti. Anlaşmanın ödüllendirildiği bir akşam olması içindi. Midesi bulanırken yüzünü ekşitmemek için kendini zor tuttu Songül. Sırıtan suratının polislerin burayı basmasıyla alacağı şekli hayal edip sakinleşmeye çalıştı.
"O zaman bu gece eğlencenin tadını çıkarın." deyip deri koltuklara geçti Osman Baba. Diğer adamlar onu takip ettiler. Ardından yeni gelen kızları aşağıda tehdit eden kadın Osman Baba'ya doğru adımladı. Diğerleri de peşinden yürürken Songül onu sürekli taciz eden adamın bir kez daha kalçasına dokunmasıyla ters ters adama baktı. Adamın yüzündeki sırıtışı silmek istesede yapamazdı. Görevi tehlikeye atamazdı.