Elini yanağıma yerleştirip "Biliyormusun?" dedi. Sıkılmışlık belirtisi olarak nefesimi dışarı verip gözlerimi devirdikten sonra "Neyi biliyormuyum?"
" Seni sevdiğimi. "
Kekeleyerek "N-ne dedin?" dedim. Cevap vermeden hemen gülmeye başladı. Saçma sapan kahkaha atıyordu. Tabikide beni sevdiğine inanmamalıydım çünkü o sarhoştu ve kendinde değildi.
"Justin artık uyu kendinde değilsin" deyip gözlerimi devirdim. Kahkahasına ara verip "Yanıma yat" dedi. Sakince yanına uzanıp yüzünü incelemeye başladım. Zaten kusursuz olduğunu biliyordum. Böyle onu izlemem beni daha çok ona yaklaştırıyordu.
Elleriyle vücudumu sarıp nefeslerimizi hissetmemizi sağladı. Onunkisi her ne kadar kötü koksada hiç umursamadan izlemeye devam ettim. Gözlerini kapatıp "Benim ilk aşkım annemdi, hayatımda gerçekten sevdiğim tek kadın. O bana sonsuz sevgisini verdi ve ben onun sayesinde iyiyim." dedi.
Cidden iyimiydi?
Hayır, berbat bir haldeydi."Sen benim hayatıma girebilen ikinci kadınsın." diye sözüne devam etti. Tüm dikkatimi ona vermiş, dinliyordum. Dudaklarından dökülen her kelime benim için çok değerliydi. Ama söylediği her şeyi kendinde olmadan söylediği için ne kadarına inanmam gerektiğini anlayamıyordum. Yinede içinde annesini sevebilecek kadar insanlık kalması beni mutlu ediyordu.
"Bana bir özür borçlu olduğunu düşünmüyormusun?" dedikten sonra bir süre cevap vermesini bekledim ama hiç bir cevap vermemişti. Bir kaç kere hafifçe dürtmeme rağmen hiç bir belirti vermemiş sadece vücudumu iyice kendisine yaklaştırıp, sıkmıştı. Uyandığımda yanımda olmayacağına emindim ama yinede her seferinde umutla uyuyordum. En azından rahatça onunla uyuyabilmek güzeldi. İyice kollarının içine girip gözlerimi kapattım.
---
Yavaş yavaş araladığım gözlerim karşımda öylece uyuyan Justin'le karşılaşınca bir anda açılmışlardı. Onun kollarında uyanmak bana garip hissettirmişti. Dövmeden simsiyah olmuş, güçlü ve kaslı kollarında. Yanımda olduğunda nedensiz bir şekilde kendimi güvende hissediyordum. Sanki hiç bir şey bana zarar veremezmiş gibi. Aslında bana en çok zarar veren oydu.Gözlerini yavaşça aralayıp bir süre suratıma öylece baktıktan sonra gülümseyip "Günaydın güzelim" dedi. Bu kadar nazik olmasına karşılık olarak gülümseyip "Günaydın yakışıklım" dedim. Dediklerim karşısında hafif bir kahkaha atıp alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Tüm gün bu pozisyonda kalıp onu izleyebilirdim. Ama o benim gibi düşünmediğini kanıtlayıp hızla ayağa kalktı ve banyoya girdi. Bende onu takip ettim. Birlikte ellerimizi ve yüzümüzü yıkadıktan sonra banyodan çıkıp aşağı indik.
"Kahvaltı hazırlamaya gerek yok. Bir yere gidelim."
"Farkındaysan t-shirt'üm yırtık Justin"
"Benimkilerden bir tane giy""Justin kıyafetlerinin hepsi bana elbise gibi olur"
"Olsun sen giy. En azından götün kapanır"
Tepkilerine gözlerimi devirip tekrar odaya çıktım dolabını açıp beyaz, uzun bir t-shirt'ü alıp üstüme geçirdim. Cidden elbise gibi durmuştu. Tekrar aşağı indim.
Justin beni görünce hemen koltuktan kalkıp dışarı çıktı. Bende onunla birlikte çıktıktan sonra aşık olduğum ferrarisine binip yola çıktık.
---
Şu "Çete Evi" dedikleri evin önünde durduktan sonra Justin arabadan inip eve doğru ilerlemeye başladı. Bende hızlıca hareket edip Justin'e doğru koştum ve birlikte eve girdik.Her zamanki gibi sofra hazır bizi bekliyorlardı Justin geleceğimizi haber vermiş olmalıydı.
Herkes sessizdi, sanki hepsi bıkmış ve yorulmuşlardı. Yapabilecek hiç bir şeyleri yokmuş gibiydiler. Sessizliği bozan kişi olmak istemediğim için sustum. Bir kaç saniye birbirimizi inceledikten sonra Charles'ın hareketlenmesiyle sofraya geçtik. Yemeği yemeye başladığımızda bu anlamsız sessizliği Justin bozup "Onlardan haber alıyormusunuz?" dedi. Onlar diye bahsettiğinin kim olduğu hakkında en ufak bir fikir canlanmamıştı aklımda. Charles bir yudum su içip yutkunduktan sonra "Hayır ama eminim ki doğru olanı yaptılar" dedi.
Justin dediklerinden huzursuz olmuştu ve kısa süre içinde kahvaltı bıçağını hızlıca masaya vurup kalktı. Ardından ellerini saçlarına geçirip duvara yaslandı. Mia kulağıma eğilip sessizce "Onu yukarı çıkar Lexi." dedi. Her ne kadar sinirliyken onda dokunmak istemesemde sakince masadan kalkıp yanına gittim ve elini tutup yukarı kata çıkmamızı sağladım.
Hiç itiraz etmeyişi beni şaşırtmasına rağmen merdivenlerin sonuna ulaşınca duvarla beni arasına alıp öpmeye başladı. Öpüşmemiz daha fazla derinleşmeden hafifçe ayrılıp bal rengi gözlerini izlemeye koyuldum. Huzursuz olmuş gibiydi ama yinede bakmaya devam ediyordu.
Boğazımı temizleyip "Justin, onlar diye bahsettiğin kim?" diye sordum. "Robert ve Madison" dedi.
Ardından nefesini dışarı verip sıkılmışlık belirtisi gösterdikten sonra ellerimi tutup "Seninle bir tatile çıkmalıyız" dedi. Mutlulukla derin bir nefes alıp "Ciddimisin ?" dedim. Hafifçe gülümseyip "Kesinlikle ciddiyim" dedi. Bende gülümseyip "Peki nereye?" diye sordum. Yamuk gülüşü eşliğinde "Miami" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heartbreaker (ASKIDA)
Fiksi Penggemar''Bir insana zorla sevdiremezsin kendini, bana güven diyemezsin...''