Aslında bölümü haftaya cumartesi atacaktım ama yazmışken hemen paylaşmak istedim...
♫ Losing My Religion- R.E.M. ♫
Keyifli okumalar 💕
•••
Kirpiklerimi kırpıştırarak gözlerimi açtığımda yanaklarım ıpıslaktı ve yüzümün hemen önünde bir yüz daha vardı. İçinde bulunduğum durumu sorgulamaya bile fırsatım olmadan, burnumun dibinde birinin olmasından kaynaklı panikle kafamı geriye doğru çekmeye çalıştığımda, karşımdakinin ellerinin kafamda olduğunu ve alınlarımızı birleştirmeye zorladığını hissettim.
Şaşkınlıkla tiz bir çığlık attığımda, karşımdaki çocuk aniden gözlerini açıp kendini geriye doğru bıraktı ve poposunun üstüne yere düştü. Onun düşüşüyle birlikte beynimin algı problemi ortadan kalkmıştı ve sanki duyularım uzun yıllar mühürlü kalmışta şimdi o mühür kırılmış gibi bir anda etrafımdaki her şeyi hissetmeye başlamıştım.
Şaşkınlıkla etrafımda neler olduğuna baktığımda, hem neler olduğunu anlayamıyordum hem de içimde anlam veremediğim bir ürperti vardı.
Etrafta sık uzun çam ağaçları, çeşitli bitkiler vardı ve birkaç kuşun cıvıltısını duyabiliyordum ama görünürde biz ikimiz dışında başka insan yoktu. İkimizin bulunduğu yer ise etrafa göre daha düz ve açık bir alandı. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktığımda, ağaçların yarısını kapattığı gökyüzü oldukça parlak bir maviye boyanmıştı. Tahminimce burada yaz mevsimi yaşanıyordu.
Ben daha saniyeler önce ölüm meleğiyle birlikteydim, şimdiyse ormanın içinde bir kayanın üzerinde oturmuş halde duruyordum. Tanrı aşkına, bu nasıl oluyordu?
Üstelik cehennemde alevler içinde yanmayı beklerken bu huzur kokan ormanda uyanmış olmak, beni oldukça tedirgin hissettirmişti. Nedense bir şeylerin ters gittiğini hissediyordum.
Kafamı tekrar az önceki garip çocuğa çevirdiğimde onun da dikkatle bana baktığını gördüm. Üstünde siyah bir pantolon ve gömlekten başka bir şey olmayan çocuğun tek renkli olan yeri gözleriydi. Kavruk teninde bir mücevher gibi parlayan mor gözleri oldukça dikkat çekiciydi.
Normal şartlar altında mor rengi gözlerin var olmayacağını zaten biliyordum fakat ben zaten ölmüştüm. O sebeple bu küçük detaya fazla takılmadım.
Boğazımdaki kuruluğun gitmesi için hafifçe öksürdüm ve tam konuşmaya başladığım sırada çıkan sesin bana ait olup olmadığına şaşırarak hemen sustum. Hışımla oturduğum kayanın üstünden ayağa kalktım ve kafamı eğerek bedenime baktım.
Boyum kesinlikle öncesine göre oldukça kısaydı ve az önce çıkan seste benim gibi bir yetişkine değil de sanki küçük bir kız çocuğuna aitti. Ellerimi göz hizama kaldırdığım sırada şaşkınlıkla, "N'oluyor ya?" diye mırıldandım.
İki ellimle saçlarımı ensemden tutup önüme getirerek saçlarıma baktım ve sonrasında rahatlayarak nefesimi verdim. Neyse ki saçlarımın rengi hâlâ sarıydı ama boyu öncesine göre çok daha uzundu.
Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp sorgulayan gözlerle, karşımda sakince duran çocuğa baktım.
"Aynan var mı?"
Sorduğum soruya gözlerini şaşkınlıkla büyüterek karşılık verdiğinde hafifçe kaşlarımı çattım. Acaba aynı dili konuşmuyor muyduk? Ama ben şu an cennetteysem ortak bir dil olmalıydı değil mi?
"Yüzüme bakmam gerekiyor. Ölünce bana başka bir beden mi verildi yoksa hâlâ kendi bedenimde olmama rağmen sadece gençleştim mi, bunu görmeliyim." dediğimde yavaş hareketlerle ayağa kalktı ve üzerindeki yaprakları silkeledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötülüğü Yaşatmak |ARA VERİLDİ|
Fantasía◻◼◻◼◻◼ Her zaman hayal gücümün sınırlarında gezindiğimi düşünürdüm fakat bu sefer hikâyem gerçekten ilginç bir hal almıştı. Hiç beklemediğim bir anda kendi yazdığım kitabın sayfalarına hapsolup, kötü kadın karakter Marcia olmuştum! Gerçek dünyayla k...