4.2

1.7K 88 4
                                    

"Güzelim?" Mert Hakan'ın endişeli sesine uyanmıştım. "N'oldu?" Sorgularcasına ona bakıyordum.

"Gözlerinin altı şişmiş..." Şefkatle yüzümü inceliyordu.

"Çınar, intihar etmeye çalışmış." Söylediğim şeyle şaşkınlıkla bakıyordu suratıma. İster istemez yine gözlerim dolmuştu.

Ağlamak istemiyordum.

"Senin yüzünden değil, o çocuğun ailevi sorunları var." Söylediği şeyle şaşkınlıkla ona baktım.

"Sen nereden biliyorsun?"

"Geçenlerde yanıma gelip özür diledi. Senin benimle gerçekten mutlu olduğunu söyledi. Biraz daha konuştuğumuzda kendisini ancak senin gibi olursa mutlu edebileceğini anlattı. Bunun sebeplerini sıraladı." Mert Hakan, her şeyden önce biliyordu.

"Sana anlatacaktım ama çok fazla kargaşa vardı. Düğün telaşı falan derken, çok yoruluyordun. Anlatamadım ben de dolayısıyla." Gözlerimden akan yaşları sildi.

"Kesin ağlamamışsındır da sen hastanede. Ağla, doya doya. Hem de istediğin kadar, ben hep buradayım." Söylediği şeyle ona sıkı sıkı sarılmıştım.

Bazen ağlamak güçsüzlük değildi.

-

Deniz: Durumu nasıl?

Nil: Daha iyi.

Nil: Hayatım aklın kalmasın.

Nil: Biz buradayız ve hiçbir şey senin suçun değil.

Deniz: N'olursa olsun.

Deniz: Gelmek istiyorum ama

Nil: O kadını görmek istemiyorsun.

Deniz: Evet.

Nil: Tülay abla da onun düşündüğü gibi, öyle düşünüyormuş.

Nil: Baksana şu hikayeye :')

Nil: Yetimhane sürtükleriymiş.

Nil: Siktir oradan.

Deniz: Bunun Keremle aranı bozmasına izin verme.

Nil: Gerekirse bozulsun Deniz.

Nil: Kimse sana veya bana böyle bir imada bulunamaz.

Deniz: Gidiyorum ben şimdi.

Deniz: Yazacağım sana sık sık.

Nil: Yorma kendini gün içinde.

Nil: Suçu da kendinde arama.

Deniz: Seni seviyorum Nil.

Nil: Ben de seni seviyorum sarışın.

-

"Deniz Hanım, Efe bey odanızda." Kafamı salladım anlayışla. Neden buradaydı?

"Selam avukat."

"Selam?"

"Sen kahve içmek için dışarı gitmek istemediğini söylediğinde ben de kahveyi aldım sana getirdim." Güldüm bu söylediğiyle.

Bu adamı gördüğüm an içimde hoşuma gitmeyen şeyler hissediyordum ve eğer ben hissediyorsam, kuvvetle muhtemel doğrudur.

"Teşekkür ederim."

İçmeyecektim, n'olur n'olmaz değil mi?

"Efe, benim müvekkillerim gelecek, eğer davalarla alakalı bir şey yoksa iznini istesem?" Sorgularcasına baktığımda ellerini havaya kaldırdı.

"Gidiyorum ama bu beni son görüşün değil. Artık ben de Türkiye'nin bir avukatıyım." Gözlerim kısılmıştı bu söylediğiyle.

Yurtdışındaki mahkemelerden çok farklı dediği mahkemelerin avukatı oluyordu yani?

Hoşuma gitmeyen şeyler vardı.

Querencia || Mert Hakan YandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin