Keyifli okumalarrr
Akan zamanın enkazı altında kaldım.
İnsan nereye giderse gitsin üzerinde kalıyordu anı kalıntıları. Kurtulamadığı hatıralar bazen üzerine yapışıyor, çıkamıyordu.
Yutkunmaya zorlanıyordum. Hayatın anlamsızlığı üzerine defalarca kez konuştuğum adam beni anlamsızlıklar yığınının üzerine bırakmıştı sonunda.
Yemeğimi rahat yiyebilmek için ondan en uzak yere oturmuştum. Masanın altında yerinde duramayan bacaklarımı neyse ki kimse fark etmemişti.
Gözleri her saniye üzerimde dolanacak fırsat arıyor, onlara karşılık vermiyordum. Bir parça zor ağzıma alabilmiştim. O lokma bile ağzımda büyümüş, yutmakta zorlanmıştım.
"Ben bir lavaboya gidiyorum," dedim. Ağzımdan öylesine çıkan bu kelimeler, haber vermekten çok saçma bulduğum nezaket kurallarından kaynaklanıyordu.
Lavaboya gidip yüzüme su çarptım. Kapıyı açtığım zaman karşımda gördüğüm kişiyle elimi cebime koydum.
Gözleri üzerimde dikkatle dolaştı. İçeri girmesi için bir adım geri çekildim. Arkasından kapıyı kapattığı zaman zihnime dolan geçmişimizin gölgesiyle birkaç adım geriye attım.
"Poyraz, konuşabilir miyiz?" yalvarır tonda çıkan sesine duygu dolu bakışları eklendiğinde ruhumun titrediğini hissettim. Nerede, ne zaman olursa olsun üzerimdeki tesirinden tam manasıyla kurtulmayı başaramıyordum.
Gardımı indirmeyecektim, bunu yapamazdım.
"Seninle konuşacağım bir şey yok. O yüzden Selim, çekil önümden, çıkmak istiyorum."
"Yetmedi mi köşe bucak benden kaçmaların?"
"Senden kaçmak isteyeceğim kadar önemli olduğunu mu, sanıyorsun?" dedim alayla, gözlerinde oluşan hayal kırıklığı istediğim yegane şeydi.
"Poyraz," cevap verme gereği duymadan omzuna çarparak ayrıldım oradan.
Gerilen vücudumu rahatlatmak için derin bir nefes aldım. Çantamdaki tableti çıkarıp kulaklığımı takarak pdflere göz attım. Önemli yerleri işaretledim.
Zamanın ucuna birisi kement atmış gibi geçmek bilmiyordu. Varlığını yok saymaya çalışarak farklı şeylere atlayıp durdum. Okuduğum şeylere zorla odaklandım.
Bir süre daha oturduktan sonra Sea Puba geçtik.
Normalde burayı severdim. Haftada iki üç gün canlı müzik olur kalan zamanda açtıkları şarkıların sesi rahatsız edecek derecede yüksek olmazdı. Bu da benim bir ortamda yarım saatten fazla zaman geçirmem için önemli olan belki de tek şeydi.
Bugün de yine her zaman küçük grubuyla şarkı söyleyen çocuk vardı. Gözlerine sürme çeker kendinden geçermişcesine güzel parçalar seslendirirdi. Yakışıklı olduğu için onların çaldığı geceler burası daha dolu olurdu.
Gözlerim solistin üzerinde, şarkılarına kendimce mırıldanarak eşlik ediyor, soğuk biramı içiyordum.
Karşımda bakışlarıyla beni hapseden adamın varlığının yoka dönmesi için her şeyi yapardım.
Canım sıkılınca telefonumu elime aldım. İnstagramda boş boş takılmak karşımdaki adama dair her şeyden daha güzel görünüyordu. İnsanların hayatlarının kısacık zamanlarına denk gelen mutlu anlarını, bu sosyal mecrada paylaşarak feda etmelerini takdire şayan buluyordum. Mutsuzluklarını, sahte mutluluklarıyla örten kişileri farklı kefeye koymak lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
üstünü çizemiyorsan karala bxb
Teen Fiction"Sonunda seni unutmaya başlamışken nasıl karşıma çıkarsın?" Fısıltım yüreğime kor düşürdü. Bunu bana nasıl yapardı? "Özür dilerim," dolu gözleri içimde bir burukluk yaratmasına rağmen buna kanmadım. Artık karşısında eski Poyraz yoktu. Yeni bir hay...