Uyuzun Teki

89 9 4
                                    

Bu pazar günü roman okumak için parka gitmeye karar vermişti. Hava çok güzeldi. Sırt çantasına matarasını, romanını ve atıştırma olarak elma koyup çantasını her zamanki gibi tek omzuna koyup yola düştü. Otobüsten yarım saat sonra indiğinde kalabalık parkın girişindeydi. Yavaş adımlarla sağa sola bakınarak uygun bir yer aradı. En sonunda gül fidanının kenarında harika bir yer bulmuştu. Hızla oraya yürüyüp yüzüstü uzandı. Dirseklerini yere dayayıp ayaklarını arkada havada çapraz bağlayarak favori okuma pozisyonuna girdi. Parkta kah onun gibi tek başına kitap okuyanlar kah sevgilisi ile sohbet edenler kah arkadaş grubu ile oyun oynayanlar vardı. Kalabalığın uğultusundan kurtulmak adına kulaküstü kulaklığını kafasına taktı. Elmasını bi eline romanını diğer eline alıp elmasını keyifle yemeğe başladı. Ancak keyfi çok kısa sürmüştü. Elinden alınan elma ve kafasından çekilen kulaklıkla şaşkınca kafasını omzunun üstünden arkaya baktı. İşkencecisi tam karşısında duruyordu. Yüksek sesle ofladı.

"Sen ciddi misin ya? Harbiden işsiz gibi her gününü benimle mi geçireceksin?"

Sinan sırıtarak "hı hı. Mutlu musun?" dedi ve elindeki elmadan bi ısırık alırken o da yere oturdu. Başını Efe'nin sırtına koyunca Efe'nin vücudundan bi elektrik akımı geçmişti ve Sinan da bu akımı hissetmişti.

"Kalk üstümden! İyice delirdin sen." diyerek kıpırdanmaya başlayınca Sinan "Dur bi yerinde. Gayet rahatım ben böyle. Sen de dön kitabını oku." diyerek eliyle kafasını önüne doğru ittirdi. Ardından kulaklığını Efe'ye uzattı. Efe ters bi bakış atıp kulaklığı kafasına geri takacakken Sinan konuşmaya başladı. Onu takmadan kulaklığını takmayı düşündü ama bunu yapmak içinden gelmedi. Biri onunla konuşurken böyle bir şey yapabilecek bir insan değildi. Bu nefret ettiği Sinan bile olsa. O yüzden pes edip kulaklığı önündeki çimin üstüne bıraktı.

Sinan sürekli konuşuyor, pek çok farklı şeyden bahsediyordu. Sevdiği filmlerden,dizilerden tutun okulda nefret ettiği derslere kadar. Efe Sinan'ı 1 yıldan fazla zamandır tanıyordu ama lafın gelişi. Basit bir düşmandı işte. Tek anladığı fiziksel şiddet olan homofobik bir zorba. Bu kadar yüzeysel biri Efe'nin asla ilgi alanına girmiyordu. Ama şimdi dinlememeye çalışsa da ilgisini elinde tuttuğu romanına vermeye çalışsa da bunu başaramıyordu. Kendini onu dinlerken buluyordu. Neyseki cevap vermiyordu da dinlediğini belli etmiyordu. Yada o öyle sanıyordu çünkü Sinan Efe'nin kendisini dinlediğini fark ediyordu. Bu yüzden yüzünde giderek büyüyen bir gülümseme ile saçmalamaya devam ediyordu. Verdiği bilgilerin yarısı yalan yanlıştı zaten. Sinan yalan söyleme konusunda çok ustaydı. İsterse kendini bile kandırabiliyordu.

Efe bulundukları pozisyondan rahatsız olmakla hoşuna gitmek arasında sıkışıp kalmıştı. Rahatsız olmasını gayet anlıyordu da hoşuna niye gidiyordu buna bir türlü mantıklı bir açıklama bulamıyordu. Oysa Efe her şeye mantıklı bir açıklama bulabilen bir gençti. Sinan iki de bir kıpırdanıyor ve kedi gibi kafasını Efe'nin sırtına sürtüyordu.

"Başka elma var mı ya? Acıktım ben."

Efe bunun üstüne gözlerini devirdi. "Zaten benim elmamı yedin bi de yenisini istiyorsun yüzsüz!"

Sinan gözlerini yumup açtı. Bu çocuğa iyi davranmaya çalışmak zordu. Sürekli tersliyordu. Eh hakkı vardı tabii ama bu şekilde nasıl tavlayacaktı ki? Fazla hızlı gitse çocuğu kaçırırdı. Fazla yavaş davransa bi yere varamaz gibi hissediyordu. Ondan bi cevap gelmeyince Efe yerinde kıpırdandı ayağa kalkmak için. Sinan da çocuğun üstündeki ağırlığını çekip oturur pozisyona geçip bağdaş kurdu. Bakışlarını eşyalarını toplayan çocuğa dikti.

"Bugün yeterince rahatsız edemedim seni galiba."

Efe çantasını her zamanki gibi tek omzuna sabitlerken "Nerden çıkarttın bunu?" diye sordu.

Fragile Dreams (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin