...Luci bana doğru silahını doğrulttu. O an ki paniğimi anladı fakat yine de silahını indirmedi. Sanki o an başka birine dönüşmüştü. Sakinliğimi korumam gerekiyordu ama nasıl koruyabilirdim ki? Silah elinde sadece gözlerimin içine bakıyordu, ona güvenmem lazımdı...
1 ay önce
O gün okuldan dolayı çok yorulmuştum. Biraz olsun kendimi rahatlatmak için bir kahve ve tatlıya ihtiyacım vardı. O her zaman ki gittiğim kafeye gittim ama içim oldukça rahatsızdı çünkü günlerdir biri tarafından takip edildiğimi düşünüyordum. Sokaklarda, okulda yürüdüğümde bir ses duyuyordum ve arkamı dönüyordum kimse yoktu. Ve şimdi yine aynı hisse kapıldım.
Kafenin kapısını açtım ve açar açmaz bir adam dikkatimi çekmişti bile; Oldukça uzun boylu, siyah takımlı, ve kaslı bir adam... Beni süzüyordu, bakışlarından rahatsız oldum ve şu an tek isteğim en sevdiğim tatlıyı alıp evime gitmekti. Hızla tatlıyı almak için yöneldim ve o da arkamdan yavaş adımlarla beni takip etti. Onu umursamadım, tatlıcı ''Hoş geldiniz, ne istersiniz?'' diye sordu. Tam cevap verecekken o adam ''Profiterol rica edebilir miyiz?'' diye sordu.
Şaşkınlıkla suratına baktım hiçbir şey diyemedim. Sadece en sevdiğim tatlıyı alışını izledim, vücudunu süzdüm gerçekten çok yakışıklıydı. Yine de bu yabancı adam en sevdiğim tatlıyı nerden bilebilirdi ki? Sadece annem biliyordu. Ben bunları düşünürken tatlı kutusunu elime tutuşturdu ve kapıdan çıkıp gitti.
Olduğum yerde tatlıyla kalakaldım. Sonra kapıdan hızla çıktım ve sokakta onu kaybolmuşçasına sağa sola koşarak aradım. Hiçbir yerde yoktu ve o an ki düşüncelerimle aklıma otobüse binip eve gitmek bile gelmemişti. Gelse bile biraz geçti çünkü son otobüsü de kaçırmıştım. Sadece onu düşünüp evime doğru elimde tatlıyla yürüyordum ve sonunda saat 10-11 gibi evime yaklaşmıştım.
Hafif yağmur atıştırmaya başlamıştı. Yağmuru severdim bu yüzden ıslanmak benim için sorun değildi. Adımlarımı yavaşlattım çünkü zihnimin sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Hala kafedeki o adamın kim olduğunu düşünüyordum. Durdum ve kafamı yukarı doğru kaldırdım. Yağmuru hissetmek çok huzur vericiydi.
Bir süre sonra saçlarıma düşen yağmur damlaları birden kesildi. Bir ceket; tanıdık ama bir o kadar da yabancı bir koku. Arkamda bir sıcaklık hissetmiştim. Hemen arkamı döndüm ve kafedeki o adam ceketini kendine ve bana siper ederek beni yağmurdan koruyordu. Yüzümüzün sıcaklıkları buluşmuştu bir anda.
Bana sinsice gülümseyerek "Üzgünüm hazırlıksız yakalandım." dedi. Cevap vermeden onu itmeye çalıştım ama yerinden 1 santimetre bile kımıldamadı. Sonra daha da çok sinirlenerek "Kimsin sen? En sevdiğim tatlıyı nerden biliyorsun?" diye sordum. Rahatını hiç bozmadan yüzümü çok dikkatli bir şekilde inceliyordu. Geriye çekildim ve ceketini omzuma koydu. "Daha sonra tekrar karşılaşacağız." dedi ve arkasına dönüp arabasına doğru yürümeye başladı. Ona bakakaldım. Siyah Maserati'sine hiçbir şey demeden binip hızlıca uzaklaştı. Arabanın hızlıca gidişini izledim ve sonra eve gittim.
Bugün yaşadığım şeyler gerçekten kafamı karıştırmıştı. O kimdi ve beni nerden tanıyordu? Aklımdaki soruların cevabını alamadan çekip gitmişti. Daha sonra tekrar karşılaşacaktık ama meraktan bir yana içimde korku da vardı. Babam, annemle bizi eve kapatmakta gerçekten haklı mıydı? Daha yeni kendi evime çıkmışken bunların yaşanması beni aşırı korkutmuştu. Bunları düşünürken evimde doğru yukarı çıktım.
1+1 küçük evimde kendi başıma yaşıyordum. Ailemden uzaktım ve onları uzun zamandır görmüyordum. Çünkü babam hep ''göreve'' gidiyordu, onu ayda 5 kere falan anca görüyordum. Annemle koca evde tek başımıza kalıyorduk. O evde resmen hapistik , babam göreve giderken bizi eve kitler ya da başımıza korumalar dikerdi. Neden böyle yaptığını hiç anlayamadım. Hep sorduğumda geçiştirerek ''Güvenliğiniz için bunu yapıyorum.'' derdi. Bu cevabı tabii ki beni tatmin etmedi ve bir şekilde evden kaçıp üniversite kazandım. Ankara'dan Muğla'ya geldim. O ev hapsinden sonra burası cennetti benim için. Ben iyiydim de aklımda sadece bir kişi kalmıştı o da annemdi. Şu an uluslararası ilişkiler okuyorum, daha 1. sınıfım. Okulumu bitirdiğim zaman annemi de yanıma almak istiyordum.
Evden kaçtıktan 5 ay sonra öğrenebilmişti babam. Annemin dediğine göre o anda babam çılgına dönmüştü. İlk başta beni tekrardan Ankara'ya getirmek için adamlarını yollayacaktı fakat sonra bu fikrinden vazgeçmişti. Onun sözünden çıkmıştım ve bu onun için affedilemez bir şeydi. Beni bir daha görmek istemediğini ve onun artık Aden diye bir kızının olmadığını söylemişti. Elimde olan tüm kartları iptal etmişti. Muğla'ya taşındığım ilk günler bir kafede işe girip aynı zamanda internet üzerinden tasarım yapıyordum geçimimi buradan sağlıyordum. Okulum son zamanlarda yoğunlaştığı için sadece internet üzerinden işleri yapmaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİLEM
Teen FictionHiç bilmediği bir bataklığa düşen bir kadın ve hayatının tam orta yerine yerleşen gizemli bir adam...