Tasmalı Köpek Yavrusu

71 6 4
                                    

Mito'muymuş bu kızın adı? başka bir şeydir, sen bilmiyorsundur.

"Her defasında, yattığın her kıza bunu yapmak zorunda mısın?"

sen benim hesap vereceğim kişi misin? ne sandın, abinle yatacağımı falan mı?

"nerede o? aptal. senin planına düşüp duruyor. ne yaptın abime?"

altımdaki pantolonun düğmelerini kapattıktan sonra çarşafa ve yatakta yatan kadına tiksinti içinde bakınmıştım. ardından komidinde duran peçeteyle güzelce parmaklarımı sildim ve yerimden kalktıktan sonra saçlarımı elimle karıştırıp hala bana öfkeyle bakan çocuğun gözlerine gözlerimi çıkarttım

buraya sizi kim getirdi, Rindou?

"senin sayende olmuş olab-"

bitti. bana borçlusun, borçlu kalacaksın. o yüzden sesini kes ve itaat etmeyi sakın bırakma, seni tasmalı köpek yavrusu.

"patron bütün bunları öğrenirse, ne yapacaksın?"

bilmediğini mi sanıyorsun? asıl patron senin kız kardeşine yaptıklarını bilse ne yapar sence? Haruchiyo-kun, sana mı daha çok güveniyor bana mı?

Daha fazla bir şey söylememişti. ben de söylememiş ve yatağın etrafında döndükten sonra banyoda küvetin içinde sızmış olduğunu bildiğim Ran'n bedenini görsün diye kapıyı ayağımla tekmeleyerek kahkaha attım. tamda tahmin ettiğim gibi abisine koşmak istemişti. ayağımı biraz yukarıya kaldırıp yüz üstü kapının önüne düşmesini sağladıktan sonra yere çöktüm ve tek elimi saçlarına sardıktan sonra sertçe çekerek kanayab burnunu umursamadan başını kendime çevirdim

sevimli evcilik oyunumuza devam etmediğin sürece abine yaptıklarımın dozunu arttırırım, haberin olsun.

Başını yeniden kapıya doğru savurarak yerimden kalktım ve üzerimi aynadan kontrol ederek saatime göz gezdirdim. şimdi odamda olmam gerekiyordu, muhtemelen Haruchiyo-kun, Wakasa-kun ile yanıma uğrardı. parmak boğumlarımdaki kırmızılık yıkasam da çıkmadığı için şimdilik bunu es geçmiş odadan çıkarak gürültülü koridorun sonundaki odamın kapısını araladım. tamda tahmin ettiğim gibiydi ama Haruchiyo-kun henüz yoktu

"hajime. neredeydin?" (waka)

işlerim vardı. hoş geldin. ne o, yüzün asık?

"bu yeni alınan sayılan çocuğu ne yaptın? işlerimizi halletmeye gönderdin mi?"

hanemiya"dan mı bahsediyorsun? piç herif bir türlü istemedi, ikna edemedim. ben de keisuke'yi gönderdim.

Waka-kun çok konuşmayı seven birisi değildi bu yüzden sadece bu konuşmalardan sonra daha fazla bir şey söylemeden çıkıp gitmişti yanımdan. bugün, hiç keyfim yoktu. Haitani'ler yeterince canımı sıkmıştı ve Haruchiyo-kun'dan haber alamamıştım. hiçte ağzıma layık bir kadınla yatmadığım için de gerçekten kirli ve iğrenç hissediyordum kendimi. odamın kapısını kilitledikten sonra üzerimdeki takım elbiseyi çıkartarak odamdaki jakuzinin sularını açmış ve kaskatı kesilen bedenimi içine bırakarak yaslanmıştım arkama. Her zaman banyomda olan şarabımdan bir yudum aldıktan sonra gözlerimi banyonun tavanına doğru ilerlettim

lanetin üstümden kalkmayacak. şimdi bile tam omzumun üstünde, bütün pençelerini boynuma, başıma, omuzlarıma bastırıp beni öldürmeye çalışıyorsun.

şarabımın bittiğini, sıcak suyun artık tenimi buruşturduğunu hissettiğimde çıktım sudan ve güzelce yeni bir takım giyinerek saçlarımı istediğim gibi taramış ve zincirli küpelerimi de taktıktan sonra artık hazırdım. bir ortalığa göz gezdirmem gerekiyordu, benim canımın sıkkınlığının yanında bugün ortam fazlaca sakin gibiydi. odadan çıktığımda direkt olarak hole doğru yürüdüm ve bacak bacak üstüne atıp etrafa kötü kötü bakan Dabi'nin yanına oturarak sırıttım

ne o, senin tavus kuşu bugün gelmedi mi?

"Tavus kuşu kim lan?"

yeni malları getiren, sarı saçlı adam. yapma ama adama nasıl baktığını gördüm. Shiggy duymasın, seni bir yerlerinden asar.

"Hajime. sen bunu hangi ara fark ettin? neden elinde koz var gibi davranıyorsun?"

buraya geleli ne kadar zaman oldu Dabi? yaklaşık 3,5 ay değil mi? sen de anlayacaksın burada kimse kimsenin ne dostu, ne sevgilisi ne de yatak arkadaşı. bu yüzden, yapacağın şeyler olduğunda gizli yap ki Böyle birileri fark ettiğinde boka basmamış ol, ahmak herif.

Önüme gelen saçımın bir tutamını başımı yana doğru attırıp gözlerimin önündem çektikten sonra neredeyse kızarmış çocuğun gözlerine bakınız göz kırptım ve yavaşça ayağa kalktım. tam istediğim gibi Ran buradaydı. elimi omzuna koyup kulağına doğru yaklaştıktan sonra yanağına bir öpücük bırakarak gözlerimi masada oturup hafif titreyen Baji'ye çevirerek kıkırdadım

hoş geldin, deli oğlan. getirmiş mi istediklerimizi?

"Elimden gelen her şeyi yaptım, Hajime-kun! her şeyi."

ve?

"bu kadarını getirmiş işte. adam daha ne yapsın?"

Boynumu kütletmem ya da karşımdaki adamın boynunu kırmam gerekiyordu. avcumun içi dahi kaşınmış ama ben sadece gözlerimin içi güle güle başımı sallayarak hala elimin altındaki Ran'n omzunu sıkmıştım. benimle günbegün dalga geçiyorlardı. öbür elimle usulca kravatımı gevşettikten sonra boğazımı temizledim

ne de olsa üç gün sonra yeni mallarımız geliyor. onlar için para ödeyecek önü kabarık çok kişi var.

"devamını getireceğim. yalvarırım sana Kazutora'yı onlardan birisi yapma."

korkma Keisuke. zaten anlaşmamız o yöndeydi. korkma.

Hajime-kun, Inui-kun ve arkadaşları geldiler.. (Shiggy)

teşekkürler, Shiggy. Kazutora, sana emanet. kaçtım ben. kendinize dikkat edin, beyler.

holden ayrılırken gözlerimin içi cayır cayır yanıyordu ve ellerimin kaşıntısı geçmemişti. boş koridorda sessizce yürüyerek nefes sesimi dahi duymadan büyük kapıya doğru ilerledim. Inui buradaydı. saçlarının o yumuşacık sarısı sanki bütün bu kasvetli ortamı aydınlatmış gibiydi. kiminle gelmişti, yanında kimler vardı, yüzü asık mıydı bilmiyorum ama Inui buradaydı. kalbimin sesi gümbür gümbür kulaklarıma doğru yükseldiğinde gözlerimiz kesişmişti. muhtemelen keskin bakışlarım onu rahatsız etmişti. başımla selam verip hafifçe gülümsedim ve bir iki adım sonra yanına geldiğim adamın gözlerinin tam içine bakındım. bu normal değildi. bu gerçekten normal değildi. Inui benim için gönderilen ya gerçekten bir şeytandı, hayalletti. ya da o asılsız bir melekten farksızdı.

hoş geldiniz. yeniden.


-Keyifli okumalar!

Glowing in the Dark | Kokonui. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin