Sarhoş

52 5 1
                                    

hoş geldin, gönlümün sultanı.

"Hoş buldum, Hajime."

ne bu resmiyet yahu, gel. çekinme.

Elimdeki şarabı masada oturup doldurduğumda Ran'da tam karşıma oturmuş, gergin bir yüz ifadesiyle bana bakmaya başlamıştı. elimdeki kadehin tekini ona uzattıktan sonra gülümsemiş ve kadehimi kaldırmıştım

artık barışalım istedim. yılların dostluğu var aramızda. bize hiç küslük yakışıyor mu?

"Bizi küstüren sensin, Hajime. kalbimi kırdın, beni konumumdan ettin. daha sayayım mı?"

aaa, bak gerçekten kalbimi kırıyorsun. bazen bi konuma yükseldikten sonra o konumdan düşedebiliriz. ben de Haruchiyo-kun'n bu aralar sevmediği elemanım, eh sen de öyle sayılırsın. o yüzden bir sohbetten kimseye zarar gelmez.

"Umarim yalnız geldiğime pişman olmam. eh, nasılsın? istediğin gibi Inupi denen o adamı ele geçirebildin mi?"

bilmem. belki o beni ele geçirmiştir. inan bana, her şeyi akışına bıraktım.

"yattın mı onunla?"

ne fark edecek?

gözleri kısılmıştı. keyfime daha çok keyif katıyordu bu hali ama çaktırmamıştım. sol tarafımdaki saçlarımı elimle karıştırdım ve kadehimdeki ekşi şaraptan bir yudum daha aldıktan sonra arkama yaslanarak ceketimin önünü düzelttim.

Özür dilerim, Ran.

"neden? ne için özür diliyorsun?"

yaşanan bütün şeyler için özür dilerim. eh senin için en azından her zaman Rindou vardı. benim bir kardeşim hiç olmadı.

"isteseydin olurdu. o kız sana sırılsıklam aşıktı. şimdide Inupi denen o adamdan sırf Akane'ye benziyor diye vicdanını bastırıyorsun."

öyle değil, Ran.

"nasıl o zaman Koko? Akane'yi öldürdüğün gibi Sanzu onu da öldürmeni isterse ne yapacaksın? daha ne kadar başkalarının hayatı için feda edeceksin kendini. Akane'yle olan birlikteliğinde de aynısını söyledim sana. ben yaşamadım bu duyguları ama sen mutlu ol istedim. biz üçümüz birlikte büyümedik mi? sen benim üvey kardeşim değil misin? aptalca bir düşünceyle sürekli kendini soyutlamaktan vazgeç. kimse seni sevmiyor değil veya kimse seni dışlıyor değil ; sen insanlardan kendini soyutluyorsun."

Annemle yollarımız ayrıldığında henüz 7 yaşındaydım. elimde henüz bir biberon vardı, çok geç bırakmıştım biberondan süt içmeyi. bu yüzden ön dişim hala biraz yamuktu ve o bana annemden kalan bir yadigar olduğu için de düzelttirmemiştim. annem gerçekten paragöz bir kadındı ve babam onu bulup evli olduğunu ve beni istediğini söylemişti. annem de beni vermekle kalmamış, gerçekten yüklü bir miktar parayla anlaşarak beni babama bir nevi satmıştı. aralarında herhangi bir evlilik yoktu, annem babamın metresiydi ve ben onun için sadece bir döl artığıydım. Çoğu zaman baban kim bilir hangi yattığım adam diye alay ettiği bile oluyordu. o küçğk yaşımda hiçbirisini idrak edemediğimi düşündüler ama ben etmiştim. şimdi bile o zamandan çok daha salak olduğum doğruydu. sonrasında Ran'n söylediği gibi olmuştu her şey. üvey annem yani Rindou ve Ran'n annesi beni haliyle hiç sevmemişti. küçücük bir oda vermişlerdi ve sürekli artık veya bozuk yemekler veriyorlardı. gerçek biyolojik annemden öğrendiğim tek şey de paranın her şey oluşuydu. bu yüzden hep annemin söylediklerine kulak verdim ve babamın soyadını almayı reddederek Kokonoi Hajime olmak istedim. bu isimde çünkü annemden kalan tel yadigardı bana.

"bütün bunların hiçbirisine gerek yoktu Koko. paraya mı ihtiyacın vardı? Rindou ve ben gerçekten sana para verirdik. o kızın ölmesine gerek yoktu."

Akane masum değildi ama şu anda bunu konuşup gerilmek istemiyorum. içkin bittiyse Rindou'ya selam söyle.

söz konusu geçmişimse, bunu her zaman kara bir leke olarak gördüğüm için kapalı olmalıydı. kapalı olursa belki bir anlığına da olsa o geçmiş boğazımı sıkmayo bırakırdı ve ben biraz da olsa rahata ererdim. Ran sonunda istediğim gibi kalkıp gittikten sonra ayağa kalktım ve şakaklarımı ovaladıktan sonra kapının çalma sesiyle birlikte omuzlarımı dikleştirmiştim. içeride dolanan yardımcım kapıyı açtığında adım sesleriyle beraber bedenimi çevirmiş ve yüzüme tatlı bir tebessüm yerleştirip evimi gerçekten aydınlatan adamın yanına adımladım. önünde eğileceğim bir güzelliği vardı. evet Akane ike fiziksel olarak bana göre benziyor olabilirlerdi ama Inupi öyle masum gözlere sahipti ki onu kendime çekip sarılma isteğimi bir an bastıramadım. tam bana elini uzatacakken havadaki elini yakalamış ve kendime çekerek hafif tonda çalan arka fon müziği ile onu olduğu yerde döndürüp iki kolumu da beline sararak yüzüne doğru eğilip onu sarmaladım ve hafif yanık gözüken gözünün kenarına uzun bir öpücük bırakarak geriye çekildim. aramızdaki mesafe hala azdı ve onu yakından izlemek kalbimi yumuşatıyordu.

hoş geldin, Inupi.

Elindeki eldivenleri, takım elbisesi, başımı döndüren kokusu, saçlarının yumuşacıklığı.. belindeki tek elimi kaldırıp saçlarına daldırarak elimle arkaya taradıktan sonra beni gerçekten büyülemesi bir yana kulaklarıma kadar kızarmama da sebep olmuştu. yatağımdan gerçekten bir sürü kadın geçmişti ve daha önce hiçbir erkekle yatmak istememiştim. ama bu karşımdaki adam bambaşkaydı. sadece güzel değildi, o kadar tehlikeli görünüyordu ki bütün ezberlerimi bozuyordu.

geldiğin için teşekkür ederim. özellikle yalnız gelmen çok güzel oldu. burası benim evim. ne zaman istersen sana kapım açık. gel, otur yanıma.

Normalde hep karşıma aldığım insanların yanı sıra şimdi o yanıma otursun istemiştim. elini bırakmadan yanıma oturmasını sağladıktan sonra dudaklarımı elinin üzerinde gezdirmiş ve yanağımı sürttükten sonra kadehini doldurarak kendi kadehimi havaya kaldırıp gülümsedim ve gözlerimi gözlerine çevirdim.

müsaadenle, o gün aptal gibi davrandım biliyorum ama şimdi bunun bir özrünü istiyorum.

gülümsemişti. Inupi gerçekten çok güzeldi ve bunu söylemekten asla vazgeçmeyecektim. kalbim kulaklarıma doğru tırmanırken gözlerimi kapatarak başımı yana yatırdım ve kıpkırmızı dudaklarına sarhoş dudaklarımı yaklaştırıp sessiz bir şekilde fısıldamıştım.

seni sabaha kadar öpmek istiyorum. lütfen, izin ver bana. gitme bu gece, kal yanımda.

-Keyifli okumalar!

Glowing in the Dark | Kokonui. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin