Gözlerimi açtığımda yanımda Inupi yoktu. yıllardır gözlerimi ne zaman açsam yanımda kimse olmuyordu zaten. buna alışmıştım ama bir yanım bunun yaşadığı boşlukla kavruluyordu. yerimden kalkıp kısa bir duştan sonra aldığım mesajla evimden ayrılıp arabamı yeni mekanımıza sürmüştüm. yeni bir yere birilerine yakalanmadan geçmek kısa bir zamanımızı almıştı ama Haruchiyo-kun bir bir çeteden birilerini atıyordu veya yeni birilerini tanıtıyordu. bugün de öyle bir gündü. geçen gün benimle adam öldürmeye gelen Taiju'da buradaydı. fakat bugün farklı bir hava vardı Bonten'de. normalde böyle olmazdı çünkü, havası bir farklıydı. kapının kenarında bekleyen Dabi'nin yanına doğru adımladım. Shigaraki yanında değildi, o da kapının diğer tarafında Kazutora'nın yanındaydı. ellerimi omuzlarına koyarak gözlerimi keskin bir şekilde etrafta gezdirdim.
bir şey olmuş. Haruchiyo-kun, nerede?
"O gelmiş."
Anlamıştım. bedenim benim bile gerilmişti. demek ki o yüzden şu anda herkes ip gibi dizilmiş ve kapının dışındayd. muhtemelen içeride sadece Wakasa-kun ve Haruchiyo-kun vardı. ceketimi düzelterek boğazımı temizledim ve baş adamların içeriye gelmesi söylendiği için Haitani'lerin yanına adımladım. bu demek oluyordu ki sadece üçümüz gidecektik. Kanto Manji adı altında asıl Bonten'n başı olan ekip gelmişti ve Haruchiyo-kun asla bir yanlış istemezdi. sonunda ulaştığımız kapıdan içeriye girip üçümüz de saygıyla selam vermiştik.
"Hoş geldiniz, Akashi-kun."
"Hoş geldiniz, Akashi-kun."
"Hoş geldiniz, Akashi-kun."
Ran , Rindou ve tek tek selam verdiğimiz de masanın etrafında bize ayrılan kısma oturmuştuk. gergin bir ortamdı ama Takeomi-kun çokta gergin birisi değildi. Haruchiyo-kun ondan daha gergin bir yapıdaydı. kaşlarını çatmış, bacağını sallıyordu.
Asıl siz hoş geldiniz, gözde üçlüm. ne var ne yok bir bakınmaya geldik Benkei ile birlikte. Wakasa'nın burada olması iyi olur diye düşünmüştüm ama.. bu yangın beni açıkçası tedirgin etti. Hajime, yangından birilerini kurtardığın söyleniyor. doğru mu?
ah, evet. biraz öyle oldu. netice de sorunumuz olmayan kişileri öylesine ölüme terk edemeyiz diye düşündüm.
Tabiki de öyle. bizim amacımız kötülük değil, eğlenip kötü olan insanları ortadan kaldırmak. değil mi, Sanzu?
Haruchiyo-kun elindeki kalemi ortadan ikiye bölüp abisine dönerken itiraf edeyim bu hali beni korkutmuştu. masanın altından yanımdaki Ran elimi sımsıkı tutuyordu. bir sorun olmadığını belli edercesine elini okşadım ve yeniden söz hakkı almak için omuzlarımı dikleştirmiştim.
o yemek tamamen benim sorumluluğumdu, Akashi-kun. Haruchiyo-kun planın dışındaydı. size temin ederim yangını çıkartan kişiyi bulacağım.
Yangın senin yüzünden çıktı Kokonoi.
Haruchiyo-kun'n söyledikleriyle bir nevi yerib dibine girmiştim. Ran bir atak yapıp beni koruyacağı sırada elini sıkarak onu susturmuş ve yeniden gözlerimi Akashi-kun ve Haruchiyo-kun arasında gezdirip hafifçe gülümsemiştim.
cezam neyse çekmeye hazırım. bir nevi benim yüzümden çıktı, bu doğru. özürlerimi sunuyorum efendim.
Küçücüktün Hajime. Sanzu'dan da küçükten sen. şimdi görüyorum ki sorumluluk sahibi birisi olmuşsun. ne olursa olsun, yanlışının farkındaysan böyle bir adamının üstüne gitmemelisin Sanzu. sen bu üç adama çok günah işlettin. ben de bütün bunlara göz yumup Bonten'i yaratmana izin verdim. o yüzden bu üç adamına asla arkanı dönemezsin.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Glowing in the Dark | Kokonui.
Teen FictionInupi dedi Hajime, o soğuk ve kan donduran sesiyle ; iyi bir yol seçmişsin.