15

404 46 2
                                    

Harry sevemiyordu bu tür yerleri.
Böyle sıkıcı, böyle samimiyetsizlikle dolu insanları... Hepsi, neredeyse hepsi yaltaklık yapıyordu kendisine. Vücudunu övüyor, yüzünü övüyor, boyunu posunu övüyor, ne kadar becerikli olduğunu söylüyor falan filan. Harry bunlara sadece ince bir teşekkür edip bırakıyordu.

Bu parti kendisine sıkıcı geliyordu. Ama arkadaşlarının zoruyla buradaydı ve şimdi yine zoruyla Oliver'ın yanına gidiyordu.

"Naber Harry? Sizi tanıştırmadım, eşim, Pansy."

Harry hafifçe gülümsedi ve Pansy ile tokalaştı. "Harry Potter."

"Memnun oldum bayım, siz Draco'nun eski sevgilisisiniz öyle değil mi? İki yıl önce kadar haberlerde okumuştum."

Harry ismi geçen genci duymasıyla "evet" dedi. "Siz nereden tanışıyorsunuz?"

"Biz üniversite arkadaşıyız, tabi ondan önce lise ve ortaokulda da arkadaştık. Daha geçen görüştük, hâlâ öyle güzel ki, değil mi?"

Harry bu küt saçlı kadını şimdi hatırlamıştı, arabanın ön koltuğuna binen kadındı. Harry dudağını diliyle ıslatıp "evet" dedi. "Hâlâ çok güzel, gelecek mi o da buraya?"

"Evet, davet ettim. Theo ile yoldadır"

Şimdi bu parti cennet gibi bir yer oldu gözünde. Gülümsedi ve veda edip diğer misafirlerle konuşmaya gitti. Enerjisi yerine gelmişti sanki, mutluydu, çok heyecanlıydı, eli ayağına dolanıyordu bazen ve bir gözü her zaman kapıdaydı. Uzun bir süre bekledi, kendisi erken geldiği için sorun etmemişti. Partinin başlangıç saati sekizdi zaten ve dokuza kadar herkes burada olurdu.

Saat dokuzu on geçe yine kimseler yoktu.

"Kime bakıyorsun iki saattir?" Diye sordu Ron.

"Hiç, sıkıldım biraz."

"Abi burada ki kızlar fıstık gibi. Hermione'yi sevmesem, deli gibi daldan dala atlardım. Hatta Oliver'ın karısı bile taş resmen."

"Bazen çizgini unutuyorsun Ron." dedi Harry onaylamazca.

Ron omuz silkti ve Hermione'nin yanına gitti. Düşüncelerinde vicdan azabı duyarcasına sevgilisinin beline sarmıştı kolunu.

Harry yanında hissettiği hareketlilikle soluna baktı. Gördüğü sarışın kıza bakıp sağa doğru kaydı. "Nasılsınız bay Potter?"

"Teşekkür ederim."

"Ben Catherine, soy adımın pek önemi yok."

Harry başını aşağı yukarı salladı. Draco'ya hâlâ sadıktı, ondan başkasına bakmak dahi istemiyordu.

"Bu dansta bana eşlik eder misiniz? Tüm gece bekleyecek değilsiniz herhalde."

Harry kibarlığından kabul etti ve sonraki müziğe bu güzel kadınla birlikte kalktı. Gözleri hep kapıdaydı, bedenleri müzikle birlikte hareket ederken, Catherine'nin uyumuyla da güzel bir sonuç çıkıyordu ortaya. Dans boyunca ara ara sohbet ettiler ve birbirlerine fazla yaklaşmamaya Harry özen gösterdi. Tüm gece bu kadınla dans etmemek için Draco'nun hemen gelmesini ve onunla sohbet etmeyi çok istediğini fark etti.

Sonunda müzik bitti ve partnerler birbirlerine selam verip dansı bitirdi. Harry masasına geçtiğinde Catherine onu takip edip klasik sıkıcı sorularını sormaya yine başlamıştı.

Neler yapıyorsun?
Günün nerelerde geçer?
Her zaman işte misin?
Nerede okudun?
İleriki planın ne?

Gibi...

Ve Harry bu soruların cevabını o kadar çok kişiye vermişti ki bıkmıştı artık.

Draco hiç böyle sorular sormazdı. O hep günü yaşar, gün içinde kendisini hep güldürürdü. Aslında Harry'nin eğlenmek için özel bir çabaya ihtiyacı yoktu ki, sadece doğal olan bir insanla konuşmak kendisi için yeterdi.

Dude Don't Be Silly, He's Twenty-sevenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin