25. Oh, look what we became

185 12 1
                                    

İyi okumalar...



"Yani bu yorgun halime bakmadan partiye sürükleniyorum ya, alacağın olsun." Tavşan dişler yanağını kıstırdı.

"Alacağım çok şey var Min Yoongi, ipucu ister misin?" Yoongi kaşlarını kaldırınca Jungkook onun  kulağına eğilmişti. Fısıldarken sırıttı. "Götünü alacağım."

"Justin? Gelmişsin!" Neşeli bir yüzle kollarını açmış, kendisine doğru ilerleyen kıza hafifçe güldü Jungkook. Yanındaki kısa boylu, kızın kollarını Jungkook'a sarmasını ve ardından ortaya mutlu bir kahkaha bırakmasını izledi. Sevgilisinden elbet bir açıklama gelecekti. Gelecekti, değil mi? Kolları göğsünde bağlanmak üzere kalktığında Jungkook onun ellerinden birini sıkıca kavradı.

"Mary, bu erkek arkadaşım. Sevgilim, Mary benim eğitmenimin ablası." Korece konuşması ve kızın da onlara ilerlerken Koreceyle seslenmesi Yoongi'yi afallatsa da ağzını açmadı. Çocuğun bunu daha sonra açıklayacağından emindi. Onun elindeki tutuşunu sıkılaştırdı ve gülümsedi.

"Merhaba Yoongi. Justin senden çok bahsetti, aslında kendisi hakkında bildiğimiz tek şey sensin." Yoongi muhtemelen nasıl söyleyeceğini bilmediğinden bu cümleyi İngilizce kuran kıza gülümsemek dışında bir yanıt vermedi. Jungkook ellerini ayırıp elini onun beline attı. Kalabalık mekanda sevgilisini olabildiğince kendisine yakın tutmayı planlıyordu.

"Matt'e bir selam verelim. Nerede?" dedi Jungkook kızın dikkatini üzerine çekerken. Sevgilisi Matt'in Jungkook'un eğitmeni olduğunu biliyordu. Adını daha önce birkaç kez duymuştu. Adam biraz ileriden onlara el salladığında Yoongi parmağıyla işaret etti. Jungkook ince bedeni rahatça kendisiyle çekiştirerek kalabalığı yardı ve bir platformun üzerindeki adama ilerledi. "Selam."

"Sonunda bir partiyi ekmiyorsun ha?" dedi Matt yüksek bir sesle. Ardından çocuğun arkasında kalan kısa boyluya uzattı elini. "Merhaba, Matt ben. Suga'yla tanıştığıma inanamıyorum cidden. Hoşgeldiniz." Yoongi onun elini sıktı güçlü bir şekilde. Matt Jungkook'tan tarafa imalı bir bakış atmıştı. "Partiye neden geldiğin anlaşıldı şimdi."

"Nice senelere demeye geldim. Kalmayacağız. Daha bugün geldi, biraz dinlensin." Matt'in kaşları havalandı.

"Geleceğinden haberimiz bile yoktu. Tanrım, cidden pastayı bile beklemeyecek misiniz? Jeon, hiçbir partiye katılmıyorsun zaten. Sevgilin de buradayken biraz kalın, olmaz mı?" Yoongi onun kibar tavrını reddetmek istemedi. Dudaklarını araladı onaylamak için ancak Jungkook keskin bir dille konuşmuştu.

"Gidelim biz, cidden sadece seni görmeye geldik. Bir de," Telefonunu çıkardı kalın kabanının cebinden. Ekrana birkaç kez dokundu. Açtığı bir sayfayı Matt'in yüzüne doğrulttu. "Dün bu geldi ama haber veremedim sana. Şimdi göstereyim hazır gelmişken."

"Sen ciddi misin?" dedi Matt şaşkın bir sesle. Yoongi de ekrana bakmak için eğildi. Matt telefonu ona doğru eğdi biraz. "Sevgilin eğitimi tamamladı." diye açıkladı Matt belgeyi. Kafası karışmış bir ifadeyle bakıyordu Yoongi Amerikalıya. Matt rahatça omuz silkti.

"Yani geçtim, değil mi?" dedi Jungkook. İngilizcesi ülkeye geldiğinden beri gelişse de akademik metinleri çok iyi anlıyor sayılmazdı. O daha çok markette ve müzikte kullanılan kelimelere aşinaydı. Zaten bu ikisi dışında da dile hiç ihtiyaç duymamıştı. Yoongi'nin değişmeyen yüz ifadesine karşılık dudaklarını onun şakağına değdirdi bir kez. Ardından Matt'e dönmüştü. "Yani bu artık bir veda mıdır hocam?"

"Ah, kalbim." Matt'in abartılı bir ifadeyle göğsünü tutuşuna güldüler, Yoongi'ninki daha çok geçiştiren bir gülüştü. Jungkook hocasına sarıldı bir kez gevşekçe. "Siz dönmeden görüşelim."

Drunk on You ~ YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin