*DÜZENLENMİŞTİR* (Düzenlenme Tarihi: 27.07.15 18:46)
Sabah alarmın sesi ile uyandığımda daha doğrusu yataktan fırladığımda yere düştüm. Hayır anlamıyorum biz neden böyleyiz? Akşam yatarken sabah kolay kalkmak için alarm kurarız fakat sabahta alarmın sesiyle sıçrar yataktan düşeriz. Ah insanlar... İnsanları anlamak gerçekten zor.
Oyalandığımın farkına vardıktan sonra yavaşça yerden kalkıp acıyan popomu ovalayarak banyoya geçtim ve yüzümü yıkayıp gerekli ihtiyaçlarımı yaptıktan sonra odama ilerledim. Hızlı bir şekilde üzerimi değiştirip saçımı taradım ve açık bıraktım. Ardından zıplaya zıplaya çalışma masamın yanına gidip bugün Jorge ile çalışacağımız derslerin test kitaplarını alıp sırt çantama koydum. Odadan çıkmadan önce telefonumu ve beats kulaklığımı da alıp salona geçtim.
Salonda harika bir kahvaltı sofrası beni bekliyordu ve kavga yoktu. Aslında yaklaşık üç haftadır kavga yoktu evde. Bu durumdan rahatsız mıydım? Tabii ki hayır! Fakat yıllardır annem ve babam sürekli kavga ettiği için ister istemez böyle tepkiler alabilirdiniz benden. Kahvaltı masasına oturmadan önce anne ve babamın yanağından öpüp "Günaydın." dedim en neşeli sesimle. Az önce yataktan düşüp acıyan poposunu ovalayan kızdan eser yoktu.
"Günaydın kızım. Bugünde mi gideceksin kütüphaneye?" diye soran babama en içten gülümsememle gülümseyip "Evet maalesef gitmek zorundayım çünkü sınava son yirmi gün ve benim hala ufak tefek eksik konularım var. Onu tamamlıyoruz Jorge ile. dediğimde babamın "Jorge?" diye sormasıyla annem gülüp "Müstakbel Damadımız." dediğinde içtiğim kahve boğazımda kaldı ve öksürmeye başladım. Son zamanlarda insanlar neden hep 'Müstakbel .... ' kalıbını kullanarak her türlü cümleyi uyarlıyorlardı? Hayır yani trend oldu da ben mi bilmiyordum, çok merak ediyordum.
"Sınavdan sonra tanışırız o zaman." diyen babama gözlerim fal taşı gibi açık bir şekilde bakmaya başladım. Daha sonra şaşkınlıkla konuşmaya başladım.
"Hayır yani çıktığımızdan değil de hiç mi kim bu çocuk diye sormayacaksın, baba?"
"Hayır tatlım, çünkü ben sana güveniyorum ve senin aldığın kararlara saygı duyuyorum." dediğinde ağzım açık onu dinliyordum. Babam ise lafının arkasından yalancı bir sinirle kaşlarını çatıp "Hem oradan bakınca çağ dışı bir baba olarak mı gözüküyorum?" diye sorduğunda gülerek başımı hayır anlamında salladım ve ardından konuşmaya başladım.
"Tabii ki hayır, sadece şaşırdım. Hani normalde hep öyle olur ya filmlerde. Kızın sevgilisi olduğunu öğrenir babası ki altını çiziyorum daha sevgili değiliz neyse sonra kızın sevgilisini -ama biz daha sevgili değiliz, bir kez daha söylüyorum- sorguya çeker falan." dediğimde babam gülerek arkasına yaslandı.
"Sorguya çekmeyeceğimi nereden biliyorsun? Sadece bu işi sınavdan sonraya erteliyorum tatlım." dediğinde gülerek başımı sağa sola salladım ve kahvaltımı yapmaya devam ettim.
Hızlı bir şekilde kahvaltımı yaptıktan sonra anne ve babamın yanağından öpüp çantamı da aldıktan sonra dışarı çıktım ve beats kulaklığımı kulağıma takarak yürümeye başladım. Okulun önüne geldiğimde Jorge'yi okul kapısında dikilirken gördüm ve koşar adımlarla yanına gidip gayet enerjik bir sesle "Günaydın." diye bağırdım. Jorge bu enerjik halime şaşırmış olacak ki gülerek "Günaydın. Bugün baya enerjiksiniz Martina Hanım, acaba bunu neye borçluyuz?" diye sorduğunda "Hiç." deyip geçiştirdim. Ardından "Haydi, kütüphaneye gitmiyor muyuz?" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda sallayıp "Hayır, bugün başka yerde çalışacağız." dedi ve kolunu uzattı. Uzattığı koluna girdim ve gideceğimiz yeri bilmeden Jorge'nin yanında yürümeye başladım. Heyecanlı mıydım? Kesinlikle! Acaba nereye gidiyorduk?
Yaklaşık yarım saat önce sorduğum sorunun cevabını şimdi almıştım. Burası ilk öpüştüğümüz yerdi. Jorge'ye baktığımda ise hafif gülümsüyordu. Bilerek yapmıştı pislik. Kulağıma fısıldanan kelimelerle kaskatı kesildim.
"Son yirmi gün sevgilim. Yirmi gün sonra artık benimsin!" dediğinde bana direk sevgilim diye seslenmesinden dolayı hem şaşırmış hem de sevinmiştim. Hiç bir şey söylemeden ilerlemiştim.
"Haydi buraya gel, ilk hangi derse çalışacağız?" diye sorduğumda "Önce bana şarkı söyleyeceksin." dediğinde dönüp ona baktım ve "Neden?" diye sordum.
"Ben öyle istiyorum. Yoksa matematik hocanı kıracak mısın? A-ah üzüntüsünden ders çalıştıramaz. Sonra sen de sınavda. Aman Tanrım." diyerek eliyle ağzını kapattı. Resmen şu an şantaj yapıyordu. Seni lanet olası pis yaratık!! Ay! Hayır, lanet olmasın. Ağzından kaçtı yanlışlıkla, yani teknik olarak düşüncelerimden. Tanrım ben ne saçmalıyorum? Oflayarak şarkı söylemeye başladım.
"Ben hep yüzünü saklayan kızlardandım
Dünyaya anlatmam gerekeni söyleyemeyecek kadar korkak
Ama bir hayalim vardı
İçimde canlı olan"
Evet, ben her zaman içime kapanık bir kız olmuştum. Ailemdeki sorunlarım belli olmasın, insanlar bana acımasın diye kimseyle yakın arkadaşlık kurmazdım. Çünkü yakın arkadaşlık demek sırların ortaya çıkması demekti ki ben kendi sırlarımdan her zaman kaçmıştım. Ta ki Jorge'ye kadar... İçimde bir hayal vardı evet fakat o hayal sadece Jorge olduğunda devreye giriyordu. Jorge yoksa hayalimde yok oluyordu...
"Ona kendini göstermesine izin vereceğim
Vakit geldi
Sana bildirmeye
Sana bildirmeye"
Jorge ile kurduğum hayalleri onun görmesine hatta farkına varmasına izin vereceğim, artık onun da bilmesi gerekiyor çünkü içimde saklamaktan çok sıkıldım. Evet vakit de geldi. Sadece yapmam gereken Jorge'ye bildirmek...
"Gerçek bu, bu benim
Kesinlikle şu an olmam gereken yerdeyim
Işığın beni parlatmasına izin vermeliyim
Şimdi buldum kim olduğumu"
Gerçek ben şu an karşısında aşık olduğu adamın gözlerine bakarak şarkı söyleyen ben. Evet ona aşığım. Her zaman onun yanında olmalıyım, kesinlikle kendime ait bir yer buldum sonunda ve o yerden uzaklaşmayı hiç mi hiç düşünmüyorum.
"Onu içimde tutmanın yolu yok
Kim olmak istediğimi gizlemek yok
Bu benim (Demi Lovato- This İs Me)"
Jorge'yi sevdiğimi içimde tutmanın hiç bir anlamı yok. Bunu haykırmalıyım. Dağlara, denizlere, güneşe, aya, anneme, babama, çevreme ve en önemlisi Jorge'ye. Kim olmak, kimin yanında olmak istediğimi gizlememe gerek yok. Ben buyum ve her zaman böyle olarak kalacağım...
Şarkı bittiğinde bana hayran gözlerle bakan Jorge'ye bende aynı şekilde bakmaya başladım. "Sen... Sen harikasın." diyen Jorge'ye gülümsedim. Artık içimde tutmanın, gizlemenin ve bu duyguyla savaşmanın gereği yoktu. Direk söylemeli ve bu yükten kurtulmalıydım.
Jorge'ye eğilerek dudaklarına öpücük bırakmadan önce fısıldadım "Seni seviyorum.".
Öhöm Öhöm merhaba ben geldim... Sanırım herkesin "Artık olsun ya." dediği ölüm gerçekleşti. Evet, üzerimden bu bölümün yükü de kalktığına göre rekor beğeni ve yorum gelir herhalde (sdfghjklh)
Haftaya perşembe görüşmek üzere (Allah'ın izniyle)
Tatlı, sempatik, çok sevdiğiniz, bayılarak hikayesini okuduğunuz (sdfghj) yazarınız
-Tuğba
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onu Kaybetme
Romance"O üzer. O gider O hep uzak, o hep acı. Yine de o. İlle de o. Hep o." Bir ses böler tüm düşüncelerini. Bir ses. Ne cılız ne de susacak gibi. Umutsuzluğun sessizliğine eşlik ederken o hep konuşur. "Vazgeçme! " Olmaz, dersin. " Olur! " İst...