TaeMin~2.Bölüm

401 27 6
                                    

"SHINee." dedim. O an Sıla'da şok olmuştu. Çünkü ikimizde SHINee grubunun fanıydık ve Choi Minho Sıla'nın favorisiydi. Benim favorimin kim olduğu ortada... Lee Taemin. Sıla bir süre donmuş bir şekilde etrafa baktı. Sonrasında "Güzel bir şakaymış." dedi ve eski haline döndü. Yavaşça yataktan doğruldum ve Sıla'nın bileğinden tuttum. Kafasını bana doğru çevirdi. Gözlerimi onunkilerle buluşturdum ve "Şaka değil." dedim. Ne ara üstüme atlayıp bana sarıldı onu bile bilmiyorum. "Mina sen ciddisin. Şimdi biz Kore'ye gideceğiz ve SHINee ile çalışacağız öyle mi ? Bu bir rüya olabilir mi ? Olmasın. Lütfen rüya olmasın..." diyordu. Daha başka bir şeylerde diyordu ama taramalı tüfek gibi konuştuğu için hiçbir şey anlamamıştım. Aslında böyle konuşması normaldi. Sonuçta o bizim grubun rapçisiydi. Yerde çalan telefonumu fark ettim ve bir çırpıda elime aldım. Şirket arıyordu. Aramakta haklılar tabii, resmen telefonu suratlarına kapatmıştım. Hemen telefonu açıp kulağıma götürdüm. Bir yandan konuşuyor bir yandan da üzerimde yatan Sıla'yı kaldırmaya çalışıyordum. Hiç belli etmemesine rağmen göründüğünden çok daha ağırdı. Biraz daha üstümde kalsa boğulacaktım herhalde. Üstümden kalkınca rahatlamış bir şekilde müdürle konuşmaya devam ettim. "1 hafta sonra yola çıkacaksınız. İyi dinlen. Biz her şeyi hallederiz. Geçmiş olsun." dedi ve telefon kapandı. Geçirdiğim şoklardan dolayı hayli yorgun düşmüştüm. Kafamı yastığa koyup Sıla'ya "Biraz dinlenmeye ihtiyacım var." dedim gözlerimi kapattım. Düşündüğüm tek şey 1 hafta sonra neler olacağıydı. İçimde öyle bir heyecan vardı ki... Sıla ise zaten kendinden geçmişti. Küçücük hastahane odasında bir o yana bir bu yana zıplayıp duruyordu. Arada bir pencerenin önünde durup yüzünü pencereye yaslıyor sonrasında da sırıtıp tekrardan bir o yana bir bu yana odayı turluyordu. Ağırlaşmış göz kapaklarımı daha fazla tutamadım ve güzel bir uykuya daldım.

Ertesi günün sabahı doktor tamamen iyileştiğimi söyledi ve bende taburcu oldum. 'Acaba hastahanede kaldığım sürece yaşadıklarım rüya mıydı ?' diye düşünürken yanımdaki Sıla'yı dürttüm. Kafasını bana doğru çevirip "Ne oldu ?" diye sordu ve gülümsedi. "Biz gerçekten..." dedim ve biraz duraksadım. Gözlerime odaklanmış endişeli endişeli bakan Sıla'ya doğru bir adım daha attım ve "Kore'ye gideceğiz değil mi ?" diye sordum. Sıla önce biraz gülümsedi. Sonrasında ise kafasını yere doğru eğdi ve "Bu nereden çıktı şimdi ? Durduk yere neden Kore'ye gidiyormuşuz ki ?" dedi. Öylece donup kalan ben kaşlarımı kaldırıp merakla "Gitmiyor muyuz ?" diye sordum. Kafasını yavaşça kaldırıp "Kafanı da yere çarpmışsın sanırım. Maalesef, hayır..." dedi ve eliyle sağ kolumu sıvazladı. Bu neydi şimdi ? Oysa, oysa her şey çok gerçekçiydi. Bir an. Sadece bir an onları görecek olmanın verdiği mutluluk öyle mükemmeldi ki... Şimdi ise onları göremeyecek olmanın verdiği üzüntü... Kalbim parçalanıyor gibiydi. Sanki biri zorla kalbimi sökmek istercesine üzerine bastırıyordu kalbimin. Daha fazla kendimi tutamadım ve hıçkırıklara boğuldum. Beni öyle gören Sıla birden telaşa kapıldı ve çantasından hemen bir peçete çıkardı. "Mina ?! Mina bana bakar mısın ? Bir şey söyleyeceğim." dedi ama ben hâlâ ağlıyordum. "Hadi ama sana da hiç şaka yapılmıyor ki. Ne kadar çocuksu hareketlerin var böyle. Daha rüya ile gerçeği bile ayırt edemiyor musun ? Tabii Kore'ye gideceğiz. Aishh, cidden ama kes artık zırlamayı." dediğinde kafamı kaldırıp gözlerimi Sıla'ya diktim. "Gideceğiz..." dedim. Gülümsedi ve başını onaylarcasına salladı. Az önce beni ağlattığı için bunu ona ödetecektim. "Sarılalım." dedim ve kollarımı açtım. Tam kollarını uzatmış bana sarılacaktı ki alnına tokadı geçirdim. Ne olduğunu anlayamayan Sıla'ya sinirli bir şekilde baktım ve "Çok komik." deyip arabaya bindim. Kendine gelip sinirli bir şekilde çantamı arabaya attı. Bu kız cidden bana şaka yapmaması gerektiğini hâlâ anlayamamıştı.

TaeMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin