Eve girdiğimiz gibi taehyung beni kapattığı kapıya yasladı. Bunu o kadar sert yapmıştı ki, inlemeden edemedim. Sonrasında da dudaklarımız birleşti saniyesinde. Deli gibi öpüşüyorduk, oldukça ıslak ve sesliydi bu öpüşme. Nefes nefese bırakıyordu bizi, dudaklarımızı taşıp, çenemize, boynumuza kadar iniyordu bu arsız öpücük.
Deliriyordum,bildiğim her şeyi unutuyordum onun dudaklarında ve ben gerçekten aklımı kaybediyordum onun öpücüğünde sonrasında tekrar öğreniyor, biliyordum her şeyi taptığım dokunuşları sayesinde.
Bilmiyorum, bilmiyorum ben şu an kimim?
Sadece onu çok özlemiştim, onu o kadar çok özlemiştim ki kavruluyordu her yerim hasretiyle. Sanki tanrı beni cehenneminde günahlarım adına yakıyor gibi, yanıyordum taehyung'a olan özlemimden. Bu yüzden aynı karşılığı şu an ondan alıyor olmak mutlu ediyordu beni tam şu an.
Ben buydum, onu özleyen aciz biriydim.
Ama farkındaydım ki onun için ne hissediyorsam onu bana geri hissediyordu, bu yüzden çok aceleci dokunuyordu bana. Bu yüzden bu kadar sert hareket ediyordu, bilmiyorum. Tek emin olduğum şey benim için deliriyordu.
Yani... Eve girer girmez, beni kapıya yaslayıp dudaklarıma yapışması bunun kanıtı olurdu değil mi? Dişleri alt dudağıma geçtiğinde, tuttuğum omuzlarını sıkıp inlemiştim.
"Delirtiyorsun beni." Dedi nefes nefese, sonra o kızın belini tutan ellerini benim belime doladı. Güldüm. İçten değil, aşağılar gibi. Sinirleniyordum, onun başkasına dokunduğu anlar aklıma geldikçe deliriyordum bu yüzden bedenimi iyice ona yapıştırıp, kapıdan ayrılırken, saçlarına asılarak dudaklarımızı geri birleştiren bendim.
Dişlerimiz çarpmışmış o buna zevkle inlerken, adımlarımız ağır ağır salona taşmıştı. Kanatana kadar ısırdım dudaklarını. Vahşi ve hızlıydık, evet biz odaya gidemeyecek kadar açtık. Taehyung beni geniş koltuğa itip, ceketinden bir çırpıda kurtulduğunda nefes nefese onu süzüyordum.
Çok yakışıklıydı, beni delirtiyordu ona baktığım her an bile pantolonumdan kurtulmak istiyordum çünkü bana hissettirdiği şey, pantolon varken beni rahatsız ediyordu. Kasıklarıma inen kan, onun bedeninden bana geçen kıvılcım kıyafetsiz kalmam için yalvarıyordu bana. Başka türlü rahat olamayacakmışım gibi... ben böyle biri değildim sadece onu gördüğümde her şey değişiyordu yemin ederim.
"O şekilde bana bakarsan," transparan tişörtünden de kurtuldu hemen. Deri pantolonu o kadar güzel sarıyordu ki onu, dudağımı ısırıp kendimi tamamen koltuğa bıraktım, o da iç çamaşırı kalana kadar tamamen soyundu önümde. "dayanamayacağım." Çıplak üst bedenini incelledim, kusursuzdu esmer teni. Karnı düzensiz soluklarından dolayı inip kalkıyordu göğsüyle birlikte, hafif belli kaslarına baktım.
Aklıma onları yapmak için deli gibi spor salonuna gittiği geldiğinde, güldüm. Ve Dayanmanı istemiyorum, istediğimi kim söyledi ki Kim Taehyung?
Beni arzuluyor olduğunu bilmek, şımarmamı sağlıyordu. Çok hoş hissediyordum, nadir bir parça gibi. Önemli biri gibi, herkesten üstün gibi...
Kim Taehyung, ben gerçekten nasıl kapmıştım seni? Nasıl benim olmuştun, bu ilişki nasıl 7 yılı geçmişti? Hiçbir şeyi kavrayamıyordum ama şunu itiraf edebilirdim ki çektiğimiz filmin senaryosunun yarısı doğruydu. Ben evlatlıktım, onun babası piçin önde gideniydi, o yetimhane gerçekti, taehyung'un hissiz olduğu - o zamanlar için gerçekti- lisede tanıştığımız gerçekti ama biz saniyesinde aşık olmuştuk. O saniyesinde bana aşık olmuştu, görüp görebileceğim en kibar çocuktu, onu öylece bırakamazdım.
Ve ben yayıncıydım, ünlüydüm ama biz o yayınları filmde olduğunun aksine hep taehyung ile yapıyorduk.
Ve evet, ondan hoşlanan çocuğu şikayet etmesi de gerçekti ve ben onun homofobik olduğunu düşünmüştüm, korkup itiraf edememiştim. Bu anıyla istemeden tekrardan gülerken, bana bakmıştı parlak gözleriyle. "Neye gülüyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. perfectly fine ✓
FanficJungkook, açtığı canlı yayında gösterdiği eski arkadaşının kore'nin aranan bir numaralı seri katili olduğunu bilmiyordu. -- /2021