İnsan kaybetmeye yakınken anlar bazı şeylerin değerini, acıların en kötüsü olmalı. Çünkü çoğu zaman bundan sonrası asla eskisi gibi olmayacaktır. İnsanın ağzından çıkan kelimelere ya da ellerine bakar hem de bu. Hem gerçek hem de mecazi anlamda...
Hastane koridorları artık bir cehennemdi Taehyung için. Annesini ve kardeşini kaybetmeden önceki bekleyişi, Jungkook ve kızını sağlıklı görmek için günlerce nöbet tutması ve şimdi iyi bir şeyler duyabilmek için dua ederken etraftan gelip geçenlere aldırmadan yere oturması buna sebep olmuştu.
Hastaneler onu çok yıpratmıştı. Bu kapıların ardında yaşananlar çok gelmişti. Kalbinin kaldıramayacağı kadar çok gelmişti hem de. Yine de Taehyung umudunu yitirmemekte kararlıydı. Mantığı umudu kestiği anlarda bile kalbi inkar etmeye hazır bir haldeydi.
"Taehyung!"
Dejavu.
Alfa kafasını kaldırıp ona doğru koşan Jimin'e baktı. Onu ne zaman arayıp ne söyleyerek haber verdiğini bile bilmiyordu. Beyni öyle uyuşmuştu ki duyduğu tek şey onunla beraber ağlayan sevgilisinin hıçkırıklarıydı.
Kendini arkadaşının omzunda bulduğunda ne yapacağını bilemedi. Jimin nasıl sabredip bunca acıya rağmen teselli verebiliyordu mesela? Onu Taehyung'dan güçlü yapan neydi?
"J-Jimin..." demeye çalıştı. Omega hemen "Şşt," diyerek susturdu onu. "Ben buradayım. Bir şey yok." Böyle söylüyordu ama o da ağlıyordu. Bu defa bunlar gerçekten teselli cümleleriydi.
Onları izleyen Namjoon ne yapacağını bilemedi. Eli ayağına dolanmıştı birden. Taehyung'u en son bu halde gördüğünde Jungkook ameliyathanedeydi ve hem kızını hem de onu kaybetme tehlikesi yüzünden bu hale gelmişti. Ancak şimdi...
"Ben onu doğru düzgün koruyamadım. Nasıl bir alfayım böyle? Omegamın canını yakmasına izin verdim. O-orda gebertmeliydim o piçi."
İkili ona hiçbir şey diyememişlerdi. Çünkü henüz ne olduğunu bile bilmiyorlardı tam anlamıyla. Taehyung yere düştü demişti. Nereden veya nasıl olduğunu söylememişti. Veya kimin yaptığını...
Hemen yanlarında durdukları kapı açıldığında Taehyung ayağa kalkmaya çalıştı. Jimin ellerini tutarak arkadaşına yardımcı oldu. İçeriden çıkan doktorun yüzündeki sıkıntılı ifade bile alfanın kalbinin sıkışmasına neden olmuştu.
Tek eliyle yaşlı adamın yakasını kavradı anlık öfkesiyle. Dişlerinin arasından "Hayır," dediği sırada Namjoon onu doktordan uzaklaştırma görevini üstlendi. Ortama hakim olan üzüntü yeterince kırıcıydı. Öfke patlamalarına hiç gerek yoktu.
"Çok üzgünüm ancak büyük bir sarsıntı geçirmiş olmalı. Buraya geldiğinde bebeğini kaybetmişti. Herhangi bir zehirlenme olasılığı için..."
Taehyung kulaklarının çınlamaya başladığını hissetti. Bir adım geriledi. Arkadaşı onu bırakmak istemese de alfa onun tutuşundan kurtulmuştu bile. Ne yapacağını bilemedi o an. Daha bugün Jungkook'a söz vermişti. Her şeyin iyi olacağına inandırmıştı onu.
Tek elini göğsüne koyarak sıkışan kalbine bastırdı. Buradan çıkıp kaçmak istese de titreyen bacakları yüzünden fazla uzaklaşamadan dizleri üzerine çökmüştü.
"Hayır." diye fısıldadı. "Hayır, hayır, hayır... Bizim oğlumuz... Oğlumuz olacaktı ama. N-nasıl-"
Doktorun çıkmış olduğu odadan yükselen çığlık sesiyle cümlesi yarıda kesildi. Yaşlı gözlerini o tarafa çevirdi. Jungkook'un bu zamana kadar duyduğu en çaresiz sesiyle "Sus!" diye bağırışı doldu kulaklarına. Ardından bir çığlık daha attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one more hour ✓
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook beraber oldukları partinin ardından dikkatsizlikleri sonucu başlarına açtıkları belanın sorumluluğunu almak zorundalardı. |omegaverse| |alfatae&omegajeon| |mpreg|