Uçaktan ineli çok olmamıştı. Şuan arabayla eve geçiyorduk. Saat gecenin 5'ydi.
Gözlerim kapanmaya başlamıştı ama arden benim aksime çok enerjikti. Max enerjisi bilgisayarından işleriyle uğraşmasıydı."Uykun mu geldi?"
Sesiyle gözlerimi ona odakladım. Hafifçe salladım kafamı.
"Geldik."
Dediğinde yeni fark etmiştim evin bahçesine girdiğimizi. Şoför ilk önce benim kapımı,sonra ise ardenin kapısını açtı.
Arabadan indim, arabada çok boğulmuş ve sıkılmış hissediyordum. Ardene bir şey söylemeden arka bahçedeki koltuklara yürümeye başladım. Gözüme mavi demir kapı takıldı. Kapı aralıktı ve içeride olan top gözüküyordu. Lianla oynadığımız top.Kapıya yaklaştım, içeriden keskin bir koku geliyordu. Karanlık kapıyı araladım ve içeri girdim. Duvarda lambayı açmak için bir şey aradım. Bulunca da açtım. Beyaz floresanlar gidip gelerek yanarken etraf aydınlandı.
Karşımdaki görüntü geri geri bir kaç adım atmama neden oldu. Gördüğüm kişi Ali'ydi.
Ama kanlı canlı olduğunu pek sanmıyordum."Venüs!"
Ardenin gür sesi bakışlarımı oradan ayırmama yetmemişti. Her yeri şişmişti, vücudunun her yerinde bıçak izleri vardı ve kanlar geliyordu. Üzülmüş değildim,ama yıllar sonra böyle bir şey görmüştüm.
Adım seslerinden ardenin geldiğini anlamıştım. Haraket edemiyordum. Kollarımdan tutulup arkam döndürüldüğünde oradaki görüntü gitmemişti. Ardenin yüzüne bakıyor olsam da o görüntü gözümün önündeydi.
"Venüs! Görmedin, görmedin, görmedin."
Kendi kendine tekrar ederken,beni kendine çekip sarıldı. Bir şey hissedemiyordum.
Kollarımla onu hafifçe ittirip yüzüne baktım."Sen mi yaptın?Sen kimsin arden? İsmin gerçekten arden mi?"
Sorularım ile alaboraya uğramış gibiydi. Ama benim yaşadığım alaboranın yanında o hiç sayılırdı.
"Kimsin sen arden!"
Diye bağırdığımda gözlerini yavaşça kapattı.
Bir kaç dakika geçti öyle, omuzlarından güçlü bir şekilde ittirdiğimde geriledi."Kimsin diyorum sana! Kandırdın mı beni! Sevgin, sözlerin, cümlelerin her şeyin yalan mı!? Yaşattığın, yaşadığımız herşey yalan mı arden!"
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken kafamı hayır anlamında sallamaya başladım.
Artık benimle göz teması kurmuyordu."Venüs,.."
"Ne Venüs! Neden benimlesin arden? Sebebin ne? Amacın ne?"
Bana yaklaşıp kolumun birinden tuttu ve dışarıya doğru sürüklemeye başladı.
Kolum acımadığı için sesimi çıkarmamıştım.
Dışarıda gök gürüldüyordu."Venüs,bir şey diyemiyorum ama seni seviyorum. Hiç bir şey yalan değildi. Seni seviyorum."
Elleriyle yüzümü avuçladığında onu tekrar ittirip kendimden uzaklaştırdım.
"Sikerim seni!"
Son bir kez gök gürültüsünü duymuştuk. Sonra ise havadan su taneleri boşalmaya başlamıştı.
Aklıma gelen şey ile geriledim. Ya evin peşinde olan da ardense? 2 ay önce gittiğim beyaz evin kapısında bıçak izleri vardı. Kapı zorlanmıştı. Ardenin de bıçak koleksiyonu vardı,alinin vücudunda bıçak izleri vardı.
Şimdi gerçekten alaboraya uğramıştım.Gözlerimdeki yaşlar hızlandı.
"Gerçekten,.. gerçekten beni kandırdın mı? Evin peşinde olan da sensin değil mi? Yine saf salak hallerime döndüm ve hiç bir şeyi sorgulamadım. Aptalım. Koca bir aptal."
Ardenin ailesini, çocukluğunu, yiğitler ile nasıl tanıştıklarını, gerçekten ne iş yaptığını, bıçakları neden biriktirdiğini sorgulamamıştım. Bunlar küçük detaylardı sadece. Ben hiç bir şeyi sorgulamamıştım. Bazen annemin eskiden söylediği şeylere küfür edesim geliyordu. Onun aklına uyumuştum ya da cümlelerinin büyüsüne kapılıp ardenle tanışmak istemiştim. Ne olabilirdi ki en fazla? Barda tanışıp birlikte olduğum bir adamdan ne zarar gelebilirdi?
"Gerekli bir sebebim vardı Venüs. İnsanların evlerini arayacak kadar psikopat değilim. Evde bana ait olan bir şey var."
Telefonu çalmaya başladığında takmamıştı sinirle bilmem kaçıncı kez onu ittirdim.
"Yalancı şerefsiz! Bunu beni kullanarak yapmayabilirdin! Bana yalandan sevgi besledin! Pisliksin arden!"
Ona yaklaştım ve yüzüne güçlü bir yumruk indirdim. Bir şey yapmıyordu.
"Sevgim yalan değildi Venüs!"
"Siktir git arden! Gerçekten beni barda görüp aşık falan mı oldun? O akşam birlikte bile olmadık değil mi? Herşey yalandı. Sen de yalancı orospu çocuğunun tekiydin."
"Sınırını aşma!"
Bana ilk defa sesini bu derece yükselttiğinde telefon hâlâ çalıyordu. Sinirle telefonu cebinden çıkardı ve açtı. Yiğitin bağıran sesi 1 kilometre öteden duyulurdu.
"Arden! Evde bomba var! Birisi eve sızıp bomba yerleştirmiş, uzaklaşın oradan! Sistemde en fazla 1 dakikaya patlayabileceği gözüküyor! Uzaktan bir şey yapamıyoruz,dolu da yanımızda değil. Ulaşamıyoruz ona."
Endişeli sesini duymam ile gözlerim irileşti. Ve ardından bip, bip,bip diye sesler duyuldu.
Hayatımızın son vuruşuydu belki.
Ya da kıyamet.
Evden güçlü bir ses geldi, ateşler çıkmaya başladı. Geriye doğru savruldum.
Ardeni ise görememiştim bile.Gördüğüm ilk patlama değildi.
Yaşadığım ilk kırgınlık da değildi.
Evimin ilk ihaneti değildi.
Ve kalbimin ilk kırıklığı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
|KAVANOZDAKİ KELEBEK.
Roman pour Adolescents104 İyileşmiyor. Sadece susmayı öğreniyor yara. Yaralar açılır ve kapanır. Önemli olan o yaraya inat yaşamaktır. Bazen sizi yaşatan bir çiçek,bir oyuncak,bir gerekçe,bir hayal. Hiç bir insan bizi yaşatabilir mi?