1

22 4 14
                                    

Kamerayı düzgünce çantasına yerleştirdikten sonra tripotu da toplayıp kolumun altına sıkıştırdığımda yağmur daha da hızlanmıştı. Boşta kalan elimle zor da olsa şemsiyeyi açıp altına girebilmiştim. Adımlarımı hızlandırdım ama yağmur her adımımda daha da hızlanıyordu. Ve koşmaya başladım. En kısa sürede sığınacak bir yer bulsam iyi olacaktı.

Yağmur öyle yağıyordu ki sanki biri üzerinize kova kova su döküyor gibi hissediyordunuz. İnsanlar aceleyle etrafa kaçışıyordu. Bu yol üstünde bir durak olacağı aklıma geldiğinde çoktan görüş açıma girmişti. Ama ne yazık ki tıka basa yağmurdan dolayı sığınanlarla doluydu. Mecburen ilerlemeye devam ettim.
Bir apartman kapısına sığınabileceğimi düşünüp dar bir sokağa sapmıştım. Biraz ileride tabelasının ışıkları yanan bir dükkan vardı. Sanırım daha kapanmamıştı.
Girişi görür görmez içine attığım için kendimi dükkanın ismini okuyamamıştım. Şemsiyeyi kapatıp kapının yanındaki kurutmalığa koymuştum. Hemen sonra tezgahtaki adamla göz göze gelmiştik.

"Merhaba,"  dedim kafasıyla selam verdi.

"Bir sakıncası yoksa yağmur biraz dinene kadar burada durabilir miyim?" Bu seferde gülümsemeyi tercih etmişti. Konuşmuyordu.

Başını eğip önündeki işe geri döndüğünde etrafa göz gezdirdim. Raflarda çeşit çeşit DVD vardı. Çok eski yapım filmler çoğunluktaydı. Küçük bir dükkan olmasına rağmen çok güzel dizayn edilmişti. Üstelik sadece film DVD leri de yoktu. Dükkanın bir tarafında 'vintage' denilen kıyafetlerden vardı. Eskilerin modası... Rafların arasında ilerleyip o tarafa ulaştım. Benim tarzım değildi ama maziye hep bir özlem duymuştum. Hoşuma gidiyordu.

Askıdaki kıyafetlerin arasına elimi sokup karıştırmaya başladım. Hoşuma giden bir gömleği alıp biraz inceledim. Kıyafet mağazasında kıyafeti elimize aldığımızda ilk ne yapıyorsak onu yapmıştım. Üstündeki etiketi aramıştım. Ama yoktu. Onu askıdaki yerine asıp diğerlerine de baktım.  Neden fiyat yazmıyordu? Ve hemen sonralarında bir kabin olduğunu görmemle satılmalık değil, çekilmelik olduklarını anlamıştım. Burası nasıl bir yerdi böyle? Harika!

DVD'lere bakmak için geriye döndüğümde satıcı aniden önümde belirmişti. Neredeyse kalbime iniyordu. Hem daha az önce kasa tarafındaydı, nasıl hemen buraya ışınlanmıştı? Ah, boşversenize... Göz teması kurarken artık bir şeyler söylemesini umuyordum. Ama nafileydi sanırım. Az önceki gibi yine gülümsüyordu. Daha sonra göz temasını kesip dikkatimi boynuna astığı isim kartına vermemi sağlamıştı.

"Cha Jo-Han"

İsmini okumamdan sonra arkasını çevirip göstermişti. Kartın boyutuna göre küçültülmüş bir paragraf vardı.  İstediği üzere  okumaya başladım.

"Ben Cha Jo-Han. Tanıdıklarım bana "Han" der. Ama eğer bunlar işinize yaramayacaksa sadede geçeyim. Konuşmuyorum çünkü aslında konuşamıyorum. Çünkü doğuştan sağırım, haliyle de dilsiz."

Paragrafı yarıda kesip adamın yüzüne baktım aniden, gülümsüyordu. Ben de gülümsemeye çalıştım bu sefer ama kafamda beş yıl öncesine dair flashbackler canlanırken bu çok zordu.

~~

"Sağırmış çocuk."

"Vah vah. Ailesi ne çekmiştir."

"Yanındaki kim acaba? Baya da genç." 

"Babası mı acaba?"

~~

Kaldığım yerden okumaya devam ettim.

"...Ve son olarak benimle iletişim kurmak istiyorsanız, kasada duran kalem ve yazı tahtası yeterli olacaktır. Dükkanımda bulunduğunuz ve bana saygı duyduğunuz için teşekkürler :)"

Başımı kaldırıp bu sefer gerçekten çok içten bir gülümseme sunmuştum adama. Ama ellerimi kullanarak buna gerek olmadığını belirttim. Çünkü işaret dili biliyordum. Beni izlerken gözlerinin içi parlıyordu. Kim bilir belki de uzun zamandır işaret dili bilen biriyle konuşmamıştı. Ve Han Amca'yla -artık ona böyle demeye karar vermiştim- biraz daha sohbet ettik. Bana kendi karışımı olan bitki çayından ikram etmiş. Sevdiği yazarlardan balıklarının isimlerine kadar bir sürü şey konuşmuştuk.

Yağmur çoktan dinmişti. Hatta güneş bile çoktan şehre veda etmişti. Gitmem gerektiği için Han Amca'ya veda ettim. Ve her akşam olduğu gibi her odasında geçmişten izler taşıyan o boğucu eve geri dönmek zorundaydım artık.


Say Cheese!Where stories live. Discover now